Her canlı kazanma odaklı yaşar, bir anlamda kazanmak yaşamaktır. Daha okula başlamadan bir at yarışına dönüştürülen yaşam yolculuğu boyunca tartışma ve kazanma sürüp gidiyor. Avukatlık mesleğinde zirveye çıkmayı başaran Gerry Spence savunmanlık sanatını hukukun sınırları içinden alarak hayatın her alanına yayıyor. Dayatılan “Adalet”in karşısında boynunuz kıldan ince değildir diyerek tartışma ve kazanma sanatının geleneğin kozasını kırmak için özgürlüğümüzü borçlu olduğumuz bir çift kanat olduğunu söylüyor. Kendimizi ve başkalarını incitmeden ihtiyaçlarımız için iletişim donanımları sunuyor. Yaşamınızın avukatı olun diyor. Ona göre tartışma sanatı yaşama sanatıdır. Bizler tartışırız. Gerekli olduğu için, bunu bizden hayat istediği için tartışırız. Sonuçta hayat bir iddianın tartışılmasıdır…
Çevirmen Volkan Güvenç’in özgün yazımındaki samimi havayı ve sürükleyiciliği çevirisine de kazandırdığı kitapta Spence yaşamın da avukatlığını yapıyor: “Hayat kısacıktır. Tüm nimetleriyle yaşanması gerekir… İddiada bulunmak varoluşumuzun onayıdır. İnsan ilişkisinin ana maddesidir. İnsanların bir iddiası yoksa yok olurlar. Ustaca yapılmış bir öneri birbirimize yardım etme yöntemi olur. Bir uyarıysa, tehlikeden uzaklaştırır. Bir açıklamaysa öğreticidir. Bir yaratıcılığın dışavurumu olduğunda kendimize yönelik bir armağandır. Bir başkaldırı olduğunda adalet için verilen bir mücadeledir. Akılcı bir iletişim olduğunda anlaşmazlıkların çözümüdür. Benliğin dışa vurumu olduğunda saygı uyandırır. Aşkın anlatımı olduğunda sadakatin ifadesidir. Yalvarışa dönüştüğünde acıma uyandırır. Karizmatik bir söylev olduğunda yığınları harekete geçirip tarihin akışını değiştirir. Yardım etmek, uyarmak, önderlik etmek, sevmek, yaratıcı olmak, öğrenmek, adaleti yaşamak ve sonuç olarak var olmak için tartışmalıyız iddialarımızı…”
“Kendimizi Kazanmaya Hazırlamak” ve “İddianın Başarılı Sunumu” bölümleri ardından “Aşkta ve Savaşta İddialı Olmak” adlı bölümde “kaybetme”nin de kazanmak olduğunu ileri sürüyor. Sevgi ilişkisinde ve çocuklarla tartışma konusunu ele alan Spence’ e göre sevgi ilişkisindeki mucizevi ironi, kazanmak için kaybetmek gerektiği düşüncesidir. Evde tartışmak dört dörtlük bir beceri gerektirir; dahası incelikli bir sanat dalıdır. Bu sanatta ustalaşmanın kazanımları büyük bir servet vuranların ya da kalıcı bir şöhret yakalayanların servetini aşar. Pek çok para babası işadamı tanırım ki evdeki tartışmalarda birer zavallı olup çıkarlar.
Batı’da kavramlar vardır, Doğu’da ise öyküler. Hayatın avukatı Spence, kitabında önce kavramları ardından kavramların ete kemiğe büründüğü öyküleri vererek okuru ile “tartışma ve kazanma sanatı” oyununu oynuyor. Kilitleri ve onları açacak anahtarları sunarken de öykülerle zorlanmadan yaşam odalarının kapılarını açtırıyor.
Sait Faik’in “Dünyayı güzellik kurtaracak/Sevmekle başlayacak her şey” dediği gibi Spence temel gücün sevgi olduğunu söylüyor: “ilk olarak sevmek ve sevilmek isteriz öyle değil mi? Mutlu olmak, güvende olmak isteriz. Gelişmek, keşfetmek isteriz. Sevgi ilişkisi öyle bir bahçedir ki tohum eker, toprağı işler ve çok değerli bir hasat alırız oradan. Kendimizdir bu. Karşı taraf da bu bahçenin verimli toprağından filizlenip büyümek için yararlanır. Sadece budalalar ilişkilerini denetlemeye çalışarak bu nimetleri kısıtlarlar. Gerçekten de denetim ile sevgi ya da denetim ile başarılı ilişki ters orantılıdır.”
Bugünün anın tadının çıkarılmasının gizlerini sıraladıktan sonra yapıtının son bölümünü çocuklara ayıran Spence daha güzel bir dünyanın oluşturulması için önce televizyon, bilgisayar, cep telefonu, tablet, akıllı saatlerin bir kenara itilmesini, onlarla bütünleşmeyi öneriyor. Çocukların yaşam ırmağında rahat rahat yüzmelerini ya da hayat gökyüzünde kanat çırpmalarını sağlayacak incelikleri sunuyor.
Hayatın her alanında “Gidin öyleyse, tartışın ve kazanın her zaman” çağrısıyla okumaya, yaşamaya davet ediyor kitap.
Yaşar Öztürk – edebiyathaber.net (5 Ocak 2016)