fırtınadan geçmiş diliyle ardıcın dokunsam tene
akışını duysam nabzında yasmin’in
beni bilse yasmin
ardıcı bilse
tenlerimiz geçse yan yana aynı köprüden
aynı suya düşse
suyu bilse
Bu dizelerle başlıyor Emel Kaya’nın “Ten Tarihi” yolculuğu.
“Yasmin”i bir ten tasarımı olarak kabul edersek, bu tasarımı şekillendiren ve birbiri için başat konumda olan birçok ana temadan da söz etmemiz gerekiyor. Bu yolculukta kadife, lila, ten, ada, ter, nar gibi kavramlar bize eşlik ediyor. Bütün bu bilge sözler bedenin başkenti “Kuzey”de söyleniyor. Kitap boyunca her şiir bir öncekinin ardılı. Şiirden şiire geçişin ana felsefesini tenin varoluşçu katmanlarında aramak gerekiyor. Çünkü tene her dokunuş bir sonraki eylemin başlangıcı. Tende hissedilen her duygu artarak diğer bir duyguyu beslemektedir. İşte burada “Kadife”nin o duygulu ve zarif dokunuşu bir algı birlikteliği yaratmaktadır. Güçlü ve narin bir erotizmden söz edeceksek eğer “Kadife”nin zengin içerikli dokunuşunu mutlaka ana imge olarak kabul etmek durumundayız.
“Ten Tarihi”nde “Yasmin” (Yasemin) belirleyici ve şekillendirici bir öneme sahip. Baştan sona kadar her şiirin her sürecin oluşumda aktif ve sürekli yol gösterici konumda. Gelişigüzel seçilmiş bir imge değil tabi ki. Hindistan’ın Aşk Tanrısı Kama figürlerinde çokça yer alıyor yasemin çiçekleri. Çünkü Hintli gelinler evlenirken başlarına yasemin çiçeklerinden taçlar takarmış. Evliliğin, sevgi içinde sonsuza kadar sürmesi anlamını taşıyor. Öyle ki çiçeğin en önemli özelliği kokusundaki afrodizyak etkinin duygu ve arzuları harekete geçirmesidir.
kadife ve yasmin birbirini seviyor
kadife ve yasmin birbirinden geçiyor
Afrodisia kutsuyor ikisini
kadife ve yasmin ay hüzmesi
“Ten Tarihi”nin yolculuğunda Ritsos’un “ Erotika”sına uğramamak mümkün mü? Tendeki bilgeliğin izini sürerken iki farklı okumayı bir arada götürmenin en büyük yararı, erotizmi en uçlara taşıyan imgesel derinliklerin başkalaşmış halini görmemize neden oluyor. Ritsos’dan sonra bu derinliği kavrayacak bir şiirin gelebileceğini düşünmüyordum açıkçası. Nesnelerin tenle aynı uyumu sağlama biçimleri, anlatıma yansıyan duygu, çarpma etkisi ve dilde kabalık yaratmayan bir cinsellik algısı tümden güçlü bir şiiri koymuş ortaya. Ritsos’un “Etin Sesi” şiiriyle Emel Kaya’nın “Ter” şiiri arasında kolayca bir akrabalık kurabiliyoruz bu açıdan. Bir çeşit nesnelerin sesi her iki şiiri de tetikleyen unsurlar olarak göze çarpıyor. Doğasal bir olgunluğun tenle tanışması. Dingin ve derinlikli dokunuşların yüzeysel figürleri silip atması. Hoyratlığın ötesinde “Kadife” ile “Etin Sesi”nin aynı çağrışımları yaratma ve biçimlendirme etkisi. Gerçekçi bir erotizmin dokunmalardan ve gölgelerden şekillenebileceğinin bir başka anlatımı. Bu yüzden Emel Kaya, renklerin hafızasına kadar iniyor. Çünkü teni tanımlarken “Kadife”nin bütün görsel öğelerinden yararlanıyor. Mordan turuncuya, gök renginden portakal bahçelerine kadar. Geniş bir alan algısı yaratıyor okuyucuda.
Neolitik:
Yasmin boyunca ada
iki döneme ayrılır
kadifesiz neolitik
kadifeli neolitik
Kadifesiz neolitikten kalmış
bir eser yoktur
Yasmin tüm varlığıyla
bu dönemi reddeder
Kadifeli neolitik döneme aittir
tendeki bütün eserler
Buzul çağın bitişiyle birlikte iklimler değişmiş ve daha ılıman ortamlarda yaşayan bitkiler ve hayvan türleri oluşmuş. Günümüz ilişkilerine uygun bir yaşam biçimi ortaya çıkmış ve buna neolitik devrim denmiş. “Ten Tarihi”nden bakarsak hayvani duygularla insani duyguların ilk çarpışma çağı. Ilımanlaşan hava insanın duygu bileşimini de etkilemiş. Daha yumuşak ve estetik duyguların insan ilişkilerini şekillendirdiği bir döneme girilmiştir. Şair bütün bu etkileşimlerin ışığında başlatıyor tendeki yürüyüşünü. Ve diğer zamanları da ekleyerek şiirine. Şiir okumalarının çeşitliliği ve hissettirdiği duygu farklılıkları açısından bakarsak tene yüklenen anlamın daha da içine gireriz. Öyle ya erotizm, tene yapılan bir kazı ise tüm arkeolojik betimlemeleri de kullanmak durumundayız. Tenin bütün bu kazılardan tek bir isteği vardır. Dokunuşlardaki duygu ve zarafet. Bedenin bu isteği cevaplandığı sürece sorun yok. Ödülünü alır karşıdaki. Böylesi bir kurgu zorluğuna karşı sözcüklerin mahremiyetini çok iyi biliyor şair. İmgelerini arkaik zamanlara gizleyerek erotizmi bir bilgelik katına yükseltiyor. “Kuzey” ülkesinin yamaçlarına kurduğu tapınak bir ulaşılmazlığı imlese de “Kadife”nin varlık sebebi bu ulaşılmazlığı yerle bir ediyor. Dönüştürüp söylersek, ten kendine iyi davranan kazı biçimlerini içselleştirip kötüleri dışlıyor. Aslında bu tenin de uygarlaşma sürecine girdiğinin ve kendini normalleştirdiğinin bir işaretidir.
makiyi düşündüm
kasıklarıma çektim zamanı
ama kesin bir tarih veremem
kavimler henüz bilmiyordu yasmin’i
önceydi
belki kumdan belki terden
etnik şarkılar söyleniyordu
yerel bir dilde
Estetize edilmiş bir erotizmle yüz yüzeyiz kitap boyunca. Cinsel bir obje olarak kurgulanmış sözler imgesel nesnelerle öyle bir gizlenmiş ki arka planda gürül gürül akan suyun sesini ancak o imgeleri gerçek anlamlarıyla çarpıştırınca duyabiliyorsunuz. Hasan Bülent Kahraman, “Şiirin erotizmi / cinselliği güç bir konudur” demiş. Hele hele kadın şairlerin bu konudaki ketum halleri düşünülürse çok daha bir güçlükle karşı karşıyayız. Emel Kaya, bu zor gibi gözüken alana ustaca sızmayı başarmış. Birçok şairin böylesi denemelerden geçtiğini gözlemledik. Yer yer pornografiye kaçan anlatımların şiirde çok büyük yıkıma ve estetik kaygıların yok olmasına neden olduğuna da şahit olduk. Abartısız ve yerinde bir cinselliğin izini süren şiirlerin okuyucuda duygu anlamında iyi izler bıraktığı da kesin. Bu bağlamda, Emel Kaya’nın “Ten Tarihi” bir bütünsellik içinde okunup değerlendirilmesi gereken bir şiir kitabı. Çünkü tenin arınma biçimlerinin imgelerle buluşma serüveni iyi bir uyum oluşturmuş. Erotizmi çağrıştıran hiçbir imge şiir içinde kaos yaratmıyor. Yalın ve gerçekçi. Mitolojik kavramların zenginliği de eğreti durmuyor. Aksine bu uyumun parçacıklarını oluşturuyor.
Ritsos, “Erotik şiir yazmak devrimciliğe aykırı değildir. Devrimcilik kadar cinsellik de demokratik ve ilerici insanlığın göstergelerinden biridir” der. Bu açıdan da bakıldığında
“Ten Tarihi” günümüz şiir algıları içerisinde birçok önyargıyı yıkmıştır. Yıktığı içindir ki devrimci bir nitelik taşıyor üzerinde.
Yasmin, senin adın gökler
bereket indir tentoprağımıza
narın içinden geçir denizlerini
kuzeyli terimizle başka bir tarihe başla
“Ten Tarihi” Emel Kaya’nın ikinci şiir kitabı. Türk şiirinin önemli isimlerinden Abdülkadir Budak’ın sahibi olduğu Yazılı Kâğıt Yayınları’ndan çıktı. Emel Kaya, Kıbrıs’ta yaşıyor ve Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor.
Ve iyi ki şiir yazıyor…
Ömer Turan – edebiyathaber.net (9 Ekim 2013)