Thomas Mann’ın ayırıcı özelliği, izlekler ve kahramanların tasarımı ve dili biçemselleştirme konusunda gösterdiği özendir. Bu yazar için yazmak, yaşamak, yaşamı derinden duyumsamak demektir. Fischer Yayınevi, Mann’ın yazmak ve yazara ilişkin yapıtları, yazıları ve söyleşilerinde dile getirdiği 13 öğüdünü bir araya getirmiştir. Türkçeleştirdiğim bu öğütlerden bazıları önemli, bazılarıysa önemsiz sayılabilir, farklı ağırlıklaştırılabilir.
Çizim: Alp İz
Yazar olmak için, hangi duyumsama ve kavrama yeterlilikleri gereklidir?
1. Eğer dünyada yazmaktan başka bir hiç şey istemediğinizi ve yapamayacağınızı, sözcük ile etkinleşmenin tek olası biçimi olan düşleme, duyumsama, yorumlama ve biçimlendirmenin, dünya ve insanlara içten yaklaşmanın tek olası etkenleşme biçimi olduğunu düşünüyorsanız, yazar olabilirsiniz. Başka türlü olamazsınız.
Başkaldırıcı olan yazar olabilir?
2. Bir yazıncı ciddi etkenliğin bütün alanlarında işe yaramaz, sadece gereksizlik peşinde olan, devlete yararlı olmanın yanı sıra, pek özel bir kavrayış yeteneği taşımayan, ancak benim her zaman olduğum gibi, yavaş ve keskinlikten uzak bir tin olabilen başkaldırıcı bir yol arkadaşıdır.
3. Bazen bir şiirin ortaya çıkması için ne çok tembellik etmenin, can sıkıntısı ve insanı içten içe kemiren hiçbir şey yapmamanın gerekli olduğuna kim inanabilir? Bazen puro sağlayıcılarına bir posta kartı (yazma), bir günün bütün üretimidir. Çok uyunur, algısız bir başla rastgele dolaşılır. Kısacası, çoğu zaman bir köpek yaşamıdır…
4. Ben büyük gelirlerden esenlik bekleyenlerin görüşünde değilim. Gelir elde eden sanatçı elbette bu yüzden küçümsenemez. Öte yandan, ekonomik olarak durumu düzeltmek için ille de ‘kiç’ yapan olmak gerekmez.
Bir kişiyi yazar yapan şey, ruhlandırma yetisidir
5. Yazınsal kurgulama yetisi, elbette yazarlık mesleği için tek ölçüt olamaz. Yazarlık, kurgulama yetisi değildir; yazarı yazar yapan şey, ruhlandırma yetisidir.
Okumayan yazamaz
6. İnsan okumadan yazabilir mi? Bunlardan biri öbürünün omuzlarında yükselmez mi? Okuma olmaksızın, kökten gelen dâhilik boş inançtır.
7. Alkol yoluyla ‘esinlenme’ hiç önemsemediğim bir şeydir. Buna inanmam; havasında olmaya da asla inanmam. Böyle nitelendirilen şeyi gerçek yaratıcılıkla pek az ilişkisi olan acemilik olarak görürüm. (Yazar için gerekli olan) havasında olma, iyice uyumuş olma, tazelik, günü gününe çalışma, dolaşmaya çıkma, temiz hava, az sayıda insan, iyi kitaplar, huzur, huzur…
8. Bizim yaşamdan tat almamız sıkı biçimde engellenmiştir. Bunu gizlemeyiz… Yaşamı serimleme, (yazarın) bütün gücünü alır; hele bu güçler fazlasıyla yoksa… Şarap içmem. Saat onda yatarım ve her bakımdan dikkatli yaşarım.
9. Yetenek kolay bir şey değildir; önemsiz şeylerle oyalanma da değildir. Yetenek, kesinlikle yapabilme de değildir. Yetenek, özlü/köklü bir gereksinmedir… En büyükler için, hiçbir şeyle yetinmeyenler için, yetenek en keskin kamçıdır.
10. Çalışma için çalışma olmaz. Yan gelip yatmanın acılarından doğan korkudan (yola çıkarak), kötü kitapları bir biri ardına yazmak ahlak dışıdır.
Sanat/yazın ne denli önemsenmelidir?
11. İnsanın zamanı olmalıdır. Zaman bir lütuftur; saygı duyulduğunda ve gayretlice gereği yapıldığında, alçak gönüllü ve iyidir. Gerekli olanı sessizce sağlar, şeytanca karışmalarda bulunur…
12. Rolün, savunmacılığın, oyunun, oyunculuğun, konunun üzerinde bulunmanın artığı, inançsızlıktan arta kalan, tam o sırada konuşana -ki bu durumda bu benim- hak veren yazınsal yanıltmacılıktan geriye kalan şey, böyle bir artık kuşkusuz her yerde kalmıştır.
13. Sanatı o denli ciddiye almamak gerekir.
Thomas Mann’ın bu öğütlerine bir soru da ben ekleyeyim: Sanatı/yazını önemsemeyen, yazar olabilir mi?
Onur Bilge Kula – edebiyathaber.net