Tokyo’da korku ve dehşet | Can Öktemer

Ekim 2, 2024

Tokyo’da korku ve dehşet | Can Öktemer

Modern Japon edebiyatında Murakami soyadlı iki beynelmilel yazarının olması, bu yazarların benzerlerin temalara, dertlere ve aynı kuşağa sahip olması kaderin bir cilvesi midir bilinmez. O doğrudan edebiyatın gizemlerinden biri. Lakin aynı kuşaktan birbirleriyle akrabalık bağı bulunmayan Haruki ve Ryu Murakami’nin benzer dertlere sahip olması günümüz Japonya toplumuna dair çok şey söylüyor sanki. Bu iki yazar da Batının özellikle Hollywood’un inşa ettiği huzur dolu, bozulmamış Uzak Doğu imgesini alt üst ettiğini buralar bildiğiniz gibi değil uyarısını yapıyor. Geç modernliğin uzantısı olarak Yalnızlık, bireycilik ve kapitalizmin yarattığı toplumsal çöküş modern Japonya’nın en büyük açmazlarından biri. Dolayısıyla bunun uzantısı kendisini en çok edebiyatta gösteriyor diyebiliriz. Örneğin Murakamilerden Haruki, 30’lu yaşlarda yalnız, izole olmuş karakterlerin melankolik hikâyelerini anlatırken Ryu Murakami ise bizi Tokyo’nun karanlık köşelerine ve yer altına doğru şiddet dolu bir dünyaya davet ediyor biraz da.

Ryu Murakami’nin geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları tarafından Hüseyin Can Erkin’in harikulade çevirisiyle yeniden yayımlanan Miso Çorbasında Tokyo’da tuhaf, tekinsiz bir geceye davet ediyor. 1990’lı yılların başı Tokyo’dayız. AİDS tehditi tüm dünyayı etkisine altına almış. Tokyo, neon aydınlatmalı, yüksek katlı binaları ve kalabalığıyla her millet insanın büyük ilgi odağı özellikle Amerikalıların. Turistler buraya ya otantik Doğu imgesinin peşine düşüyor ya da kulak kulağa yayılan seks turizmi için geliyorlar. Miso Çorbası hikâyesinin anlatıcı rehberliğini üstlenen Kenci adlı karakter işte yabancılara rehberlik eden onlarla bir gün boyunca vakit geçirip, onlara rehberlik eden biri. Yalnız rehberlik için ciddi bir açmaz var o da AIDS şüphesi. Tokyo’ya gelen yabancılar eğlence mekanlarında pek hoş karşılanmıyorlar. Kenci, şartlar ne olursa olsun eğlenmek isteyen turistleri Tokyo’nun egzotik ve güvenilir yerlerine götüren 20’li yaşların henüz çok başında bir karakter. Hayatı kendi içerisinde bir rutine bağlanmış bir şekilde devam ederken Kenci’nin hayatı liseli bir genç kızın cinayete kurban gittiği hafta Frank isimli bir Amerikalı turistle tanışınca tamamen değişecek. Frank, dünyaya bakışı, hal ve hareketleriyle alışılageldik Amerikalı turisttir. Lakin kendisinde Kenci’nin tam da adını koyamadığı tuhaf bir şeyler vardır. İkili Tokyo’nun hareketli gece hayatına doğru adım attıkça Frank’in davranışları ve tutumlarındaki tuhaflıklar giderek artmaya başlar. Kenci’nin Frank’e dair şüpheleri ve çekinceleri her gittikleri mekân sonrası artmaya başlar. Çamura bulanmış cüzdan, uçları deforme olmuş paralar, Frank’in sürekli değiştirdiği geçmişi ve neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kafa karıştırıcılığıyla biz de Kenci’yle birlikte her biten satır sonrası yoksa? acaba? Kancasına takılıp gidiyoruz. Kancanın sonu ise tahmin edilebileceği üzere Tokyo’da korku ve dehşet olacaktır. Gece karanlığını saykodelik bir atmosfere dönüştüren neon aydınlatmalı sokaklardan kan yağmura karışacaktır. Gerisi, cerrah titizliğinde işlenen cinayetler; otopsi raporunu andıran tuhaf bir Tokyo turu; kanlı bir şehir rehberi…

Ryu Murakami, Miso Çorbasında 1980’li ve 1990’lı yıllara arifesinde finans kapitalin iştahlı gölgesinde tüm çıplaklığıyla Tokyo panoraması sunuyor. Atomlarına ayrılmış, yalnızlığa hapsedilmiş modern Japonya’nın suç, şiddet sarmalanın içerisine nasıl düştüğünü, günümüz dünyasının -biraz da medya marifetiyle- nedensiz şiddete nasıl ittirildiğini gösteriyor. Bunu da bir katilin iç dünyası üzerinden tasvir etmeye çalışıyor. Okuyucu katille karşı karşıya getiriyor, onu dinleme şansımız oluyor lakin Ryu Murakami doğru zamanda araya girerek bir mesafe sağlıyor. Şiddeti estetize etmeden ama pornografiye de düşmeden dengesi şaşmayan bir dil işçiliğiyle yapıyor Ryu Murakami, yazarın esas marifeti ve ustalığı da buradan geliyor kanımca. Miso Çorbası, günümüz dünyasına sert bir eleştiri, hakiki bir roman sanatı.

edebiyathaber.net (2 Ekim 2024)

Yorum yapın