Tom ve Jerry, William Hanna ve Joseph Barbera tarafından 1940 yıllıında Mavi Rus kedisi cinsi, uyuşuk, öfkeli, alıngan, yaşadığı ortamdan sorumlu ve sakar olan Tom ile onunla aynı evi paylaşan kurnaz, özgür, fırsatçı, hiçbir sorumluluğu olmayan ve akıllı bir fare olan Jerry’nin birbirleriyle olan çekişmeli ve komik mücadelesini anlatan kısa filmler serisi olarak kaleme alınmıştır.
Bir kuşağın sabah okula gitmeden önce kalkıp elini yüzünü yıkamayı bile aklına getirmediği ve gözleri çapaklı bir şekilde yeni yakılmaya başlanılan sobanın kıyısına yanaşmadan önce 37 ekran televizyonun yarım kilo ağırlığındaki kumandasını hangimiz Tom’un Jerry’i arayıp bulmasındaki ivediliğiyle aramadık ki. Yarım kilo ağırlığındaki kumandayı kırlentler arasında bulmanın vermiş olduğu mutluluk ile kumandanın herhangi bir tuşuna bastığımızda bizi selamlayan yoğun karınca sürüsünün bir o tarafa bir bu tarafa gidişine eşlik eden alttaki o rahatsız edici sesin ahvalini dile bile getiremiyorum.
Neyse ki sonrasında doğru kanalı açınca Tom ve Jerry ile karşılaşmak o dönemdeki mutluluğumun ve eğlencemin tek kaynağıydı. Tom ve Jerry çizgi filminde Tom’a olan inancımı bir gün bile kaybetmedim. Çünkü o benim için hayatımda hedeflerime ulaşmak istediğim yolda giden ve kovaladığım başarının timsaliydi. Benim için Tom’u tutmak haksızın yanında haklıyı tutmaktı.
Her seferinde Tom’a Jerry’i yakalaması konusunda daha hızlı ve akıllıca davranacağını düşündüğüm yeni yollar aradım. Tom her ne kadar benim hayal dünyamda tasavvur ettiğim şekilde hareket etse de amacına bir türlü ulaşamadı. Anladım ki Tom bizim evin kedisi Mira gibi değildi. O okula giderken yolda sevdiğim diğer kediler gibi hiç değildi. Tom başka cins bir kediydi. O Jerry’i asla yemek için yakalamıyordu. Tom’un amacı onunla eğlenmek isteyen Jerry’e bir nevi karşılık vermekti. İhtiyaçlarını giderdikten sonra öyle usulca yatan bir kediyle her seferinde uğraşan haylaz mı haylaz Jerry’nin yaptıklarını düşündükçe Tom tarafından yenmemesi imkansızdı ama o her seferinde bir yolunu bulup Tom’un timsah dişli patileri
arasından kaçmanın yolunu buluyordu. Bu kovalamaca ve kaçışlar benim hayatımdaki yorucu maratonun ön hazırlığı mahiyetindeydi.
Hayat da bir nevi Jerry gibiydi. Ben elimden geldiğince başkaldırmadan usulca yaşamayı seçerken o her seferinde beni kendisinin karşısında başkaldırının vücuduna büründürüp en büyük eğlencesi olarak görüyordu. Ama ben daha çocuk yaşlarda hayatla nasıl mücadele edeceğimi Tom’dan öğrenmiştim.
Hayat her ne kadar Jerry gibi somut anlamda beni sınamasa da soyut anlamda beni ciddi boyutlarda sınıyordu. Kaçış ihtimalim yoktu. Gidecek bir yerim de. Bunun için Jerry’nin karşısında duran ve mücadele eden Tom gibi ben de hayatın karşında duruyordum. Ben elimden sırf bu yüzden kaçırıyordum hayatı.
Ve hayat, Tom ve Jerry’deki gibi bir hikâyenin döndüğü neşeli çizgi film değildi, sonunda herkes hayallerine yaklaştım derken tıpkı benim gibi bir anda ellerinden kaçırıveriyordu ve bu hayatın trajedisiydi. Hayallerin canı sıkılınca Jerry gibi bir anda her şeyi unutup hiçbir şey olmamış gibi tekrardan bizimle eğlenmek için karşımıza çıkacağından eminim, bu da hayatın komedisi olacak. Ben şimdi tekrardan çocukluğuma gidip sabahın o erken saatlerinde içten içe yanan sobanın sesinin yanında okula koyulmak üzere elbiselerini giyinip yola koyulmanın mutluluğunu hayal ederken keşke bitmeseydi diyorum o ardı arkası kesilmeyen Tom ve Jerry kovalamacalarının.
edebiyathaber.net (8 Nisan 2023)