Tommiks matbaasında basılan şiir dergisi | Metin Celâl

Mayıs 31, 2023

Tommiks matbaasında basılan şiir dergisi | Metin Celâl

1983’ün son aylarıymış. Arkadaşımız Levent Erseven ünlü yabancı karikatüristlerden karikatür albümleri yayınladığı Kaktüs Yayınları’nı kapatmış, daha geniş çaplı bir yayıncılık projesine başlamaya hazırlanıyor. “İmge” adını vereceği yayınevinde hem edebiyat eserleri yayınlanacak hem de o zamana kadar hiç denenmemiş bir alana girecek ve rock müzik üzerine kitaplar yayınlayacak. 

Edebiyat eserleri için benden destek istiyor. Fahri editör oluyorum. İlk iki kitabımız Kafka’nın Günce’si ve James Joyce’dan öykülerin derlendiği Bir Küçük Bulut. Levent, bir yandan da rock müzik üzerine kitapları planlıyor. Liste uzun ama ilk akla gelen şiirsel şarkı sözleriyle Pink Floyd. Kitabı müzik merakını bildiğimiz arkadaşımız Orhan Kâhyaoğlu ve Levent gibi Mimar Sinan Üniversitesi’nden öğrenci olan Sinan Güler birlikte yazacaklar. Kitap hem grubun öyküsünden hem de şarkı sözlerinden oluşacak. 

Her zaman olduğu gibi o zamanlarda da en büyük sorun kitapları dağıtmak, önce kitapevlerine, sonra okura ulaşmasını sağlamak. Az sayıda dağıtım şirketi var ve onlar da yeni kurulmuş, geleceği belirsiz küçük yayınevleri ile ilgili değil. Bize genç okura ulaşacak, dinamik bir dağıtım şirketi gerekli. Henüz dergi dağıtımının tekelleşmediği bir dönem, özellikle sanat ve edebiyat dergilerinin dağıtımında çok başarılı olduğunu düşündüğümüz Örnek Dağıtım şirketiyle anlaşıyoruz. Onlar da yeni kurulmuş. Sahipleri bizler gibi genç insanlar. İlk iki kitabımızı yıldırım hızıyla dağıtıyorlar ve “satmaz” diye diğer dağıtım şirketlerinin yüzüne bakmadığı kitaplarımızın ilk baskıları hızla tükeniyor, yeni baskılara girişiyoruz. 

Bu arada Pink Floyd kitabı çıkıyor. Cağaloğlu’ndaki dağıtım şirketlerinden hiçbiri kitabı dağıtmak istemiyor. “Mezar bu!” diye kitabın satmayacağını ifade ediyor, bize kapıyı gösteriyorlar. Örnek Dağıtım kitabı gazete bayilerini hedefleyerek hemen dağıtıyor ve kitap olağanüstü bir hızla satıp ilk baskıyı tüketiyor. “Mezar bu!” diye kitabı dağıtmayı reddeden dağıtımcılar yayınevinin kapısında sıraya giriyor, kitabın yeni baskısını ilk alıp ilk dağıtan olmak için. 

Dağıtım şirketinin bu dinamizminden etkilenen Adnan Özer yeni bir dergi teklifi ile geliyor. “Geniş okur kitlelerine ulaşacak, çok satacak, çok okunacak bir şiir dergisi çıkaralım,” diyor. 

“Çok okunacak şiir dergisi nasıl olmalı?” diye uzun süre kafa yoruyoruz. “Albenili olmalı. İyi duyurulmalı. Gençlere hitap etmeli” diyoruz.  “Gençlerin eserlerini yayınlamalı. Onların ilgisini çekecek konular işlemeli. Tanıdıkları şairlere yer vermeli…” 

Tabii ilk ve en önemli sorun derginin adının ne olacağı. Adnan her zaman değişik isimler bulur. Uzun zamandır “Şiirin Yeşil Atlısı” diye bir dergi çıkarmak istediğini de biliyorum. “Şiirin Yeşil Atlısı olmasın” diyorum. “Yeryüzü Konukları olur mu?” diyor. Pablo Neruda’nın bir şiir kitabının adıymış. “Neden olmasın,” diyorum. Böylece isim işi halledilmiş oluyor.  

Derginin adını bulup nasıl olacağını planladıktan sonra dağıtım şirketinden arkadaşlarla görüşüyoruz. Onlar da kitap ve dergi yayını yapmak istediklerini, hatta bir şiir kitabı yayınladıklarını, bunun iyi bir başlangıç olacağını söylüyorlar. Tek şartları dergiyi birlikte çıkarmak. “Yayın kurulunda bizden de arkadaşlar olsun” diyorlar. Mehmet Ergün ve Serhan Özdemir’le öyle tanışıyoruz. Mehmet Ergün, bizden yaşça biraz büyük, ismen bildiğimiz etkili bir eleştirmen. Doğrultu dergisini de yayınlamış, yani bu işte deneyimli. Serhan Özdemir “Hüzündür İlk Kelimesi” adlı şiir kitabıyla Akademi Kitapevi Edebiyat Ödülleri’nde Başarı Ödülü kazanmış, biz yaşlarda bir arkadaş. 

Dergi projemizi ilgiyle karşılıyorlar. Onların da katkılarıyla dergi iyice şekilleniyor kafamızda. Artık hayata geçirmenin zamanı. Öncelikle Cumhuriyet Gazetesi’ne küçük küçük ilanlar vererek hem dergimizi duyuruyor hem de şairlerden şiir yollamalarını istiyoruz. Şiirlerini yollayacak şairlerin derginin okuru da olacağına inanıyoruz. Yani ne kadar çok şaire, şiir yazana dergimizi duyurursak o kadar çok okurumuzun olacağını zannediyoruz. 

Düşündüğümüzden de çok ilgi görüyoruz. Mektup yağıyor. Anadolu’nun her köşesinden yazıyorlar. Bu ilgi dağıtımdaki arkadaşlara da derginin çok okunacağını, çok satacağını düşündürüyor. İlk sayıyı 5000 adet basacağız. Baskının hızlı olması için o zamanlar yeni başlayan ve tipo baskıya göre pahalılığı nedeniyle ve matbaa sayısı az olduğu için pek tercih edilmeyen ofset tekniğini kullanacağız. Ofset baskı ile dergi hem albenili olacak hem de hızlıca basılacak.   

Bir yandan da derginin içeriğini oluşturuyoruz. “Şili, seni taç yaprağı seni” başlığıyla Adnan Özer’in Pablo Neruda’dan çevirdiği şiirler, Mehmet Ergün’ün Şiirsiz Yaşam başlıklı yazısı, Adnan Özer’in “Ayırdedici bir Toplumsal Kitle olarak Gençlik ve Şiir” başlıklı yazısının ilk bölümü, Lawrence Perrine’nin Şiir Dersleri’nin çevirisi, İletişim başlıklı dergiye gelen ürünlerin değerlendirildiği bir sayfa yer alıyor. Dergiye ek olarak 8 sayfalık Pink Floyd eki var. Hüseyin Sungur, Abdullah Şevki, Cem Köse, Şükran Moral, Hüseyin Öncü, Engin Turgut, Birhan Keskin, Cemal Akça ve Güngör Kibaroğlu’nun şiirlerine yer vermişiz. Birhan Keskin’in ilk şiirini yayınlamış oluyoruz böylece. 

Derginin tasarımını ressam ağabeyimiz Reha Yalnızcık’ın desenleri ile beziyoruz. Her sayfası renkli, kalın birinci hamur kâğıda basılmış, o zamanlar için oldukça çekici bir dergi oluşuyor. 

Sıra dergiyi bastırmaya geliyor ve macera orada başlıyor. Hürriyet, Milliyet gibi büyük basın kuruluşlarının dışında dört renk ofset baskı yapacak hızlı makinesi olan pek matbaa yok. Büyük basın kuruluşları kendi dergilerini basıyor, geriye o zamanlar çok popüler olan Tommiks, Teksas’ları basan matbaalar kalıyor. Onların sayısı da çok değil. Neyse ki Cağaloğlu’nda bir tane var.  

Çemberlitaş’ta, bir ara sokakta matbaayı buluyoruz. Gerçekten de makineler yıldırım hızıyla çalışarak çizgi romanları basıyor. Biz makinelere hayran hayran bakarken matbaanın sahipleri de bizi izliyormuş. Bürolarına buyur ediyorlar. 

Koyu renk takım elbiseli ağır abiler. Alıştığımız matbaacı tiplemesine hiç uymuyorlar. Matbaada çizgi roman basıldığına göre sahipleri de farklı olmalı diye düşünüyoruz. Onların ilgisini çekmemizin nedeni de bizim çizgi roman yayınlamak istediğimizi düşünmeleriymiş. Yani kendilerine yeni bir rakip geldiğini düşünüyorlar. Tıpış tıpış gelen rakiplerini de herhalde racona uygun olarak topuklarından vurup yollamak niyetindeler. 

Çaylarımızı içerken şiir dergisi çıkarmak istediğimizi öğrenince gülümsemeye başlıyorlar. Biz de gerginliğimizi atıp rahatlıyoruz. Derginin filmlerini teslim ediyoruz ve ne kâğıt parası ne de baskı için kaparo ödemeden çıkıp gidiyoruz. Zaten para isteseler hiç paramız yok. Bütün ümit dağıtımdan gelecek parada, o da henüz gelmemiş. Derginin basılıp dağıtılmasından sonra toplanması bekleniyor. 

Ertesi gün 5000 adet dergi pırıl pırıl basılmakla kalmamış, bir de kirlenmesinler diye güzelce poşetlenmiş olarak bize teslim edilecek. Ödemeyi dergilerin tesliminde alacaklarını söylüyorlar. Ama bizde hâlâ para yok. 

Mahcubiyetimizden ne yapacağımızı bilemiyoruz. Parayı ödemeden dergileri almak mümkün değil ama bir türlü dağıtımdan para gelmiyor. Yüzümüzü karartıp durumu izah etmek için matbaaya gidiyoruz. Patronlar henüz gelmemiş, matbaa çalışanları bize ödemeyi sormadan dergileri teslim ediyor. 

Dağıtım şirketi yıldırım hızıyla dergileri dağıtıyor. Derginin hemen satacağını, hızlıca tahsilat yapıp matbaaya borcumuzu ödeyeceğimizi düşünüyorlar. Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor. Hemen hiç satmıyor Yeryüzü Konukları. Tam anlamıyla bir hüsran. Dergiye şiirlerini yollayan şairler bile dergiyi almıyor. 

İkinci sayıyı çıkarmamaya karar veriyoruz. Geriye matbaaya olan borç kalıyor. Ama ödememiz imkânsız. Bir süre Cağaloğlu’nda görünmemeye karar veriyoruz. Ama adamlar evlerimizi de bulabilir. O zaman vururlar mı, yoksa alacaklarını misliyle mi alırlar, bilinmez. 

Neyse ki korktuğumuz başımıza gelmiyor. Bizi arayan soran olmadığını anlayınca bir süre sonra ortaya çıkıp yeni dergi projelerine başlıyoruz. Orhan Kahyaoğlu ve Zeki Coşkun’la birlikte kafa kafaya veriyoruz. Bu kez daha mütevazı, kitap görünümünde olan bir dergi çıkaracağız; İmge/Ayrım. 

edebiyathaber.net (31 Mayıs 2023)

Yorum yapın