Çocukluğumda dünya haritasını önüme açıp ülkelerin yerini keşfetmeye çalışırdım. Oraların nasıl yerler olduğunu düşlerdim. Ne yerler, ne içerler, ne giyerler… Evleri nasıl, sokakları nasıl? İnsanları bizim gibi mi, bize benziyorlar mı? Çocuklar bizim oynadığımız oyunları oynuyorlar mı yoksa başka başka oyunları mı var? Sonra teknoloji girdi hayatımıza. Teknolojiyle de geç tanışan bir neslin çocuğuyum ya neyse… Bilgisayarlardaki programlar sayesinde düşlediğim kentlerin, ülkelerin caddelerini, sokaklarını görebiliyorum artık. Hem de canlı olarak. İnternet ve televizyon kanalları sayesinde anlık haberlerini de alabiliyoruz. Ama bu haberler her zaman mutluluk veren haberler olmuyor. Zaman zaman hatta çoğu zaman can yakan haberler oluyor. Aylan Bebek hâlâ hafızalarımızdan silinmedi örneğin. Babasının kucağında kan revan içindeki çocuğun görüntüsü gözümüzün önünde. Tüm bunlar da o teknolojinin neden oldukları aslında. Yeryüzü savaşlardan, yıkımlardan yakasını kurtaramıyor bir türlü.
Güldem Şahan “Topun İki Rengi”nde bunları anımsatıyor bir defa daha çocuklara ve bize. Yazarın “savaş mağduru tüm çocuklara ve Aylan Bebeğin anısına” ithaf ettiği kitabın arka kapağında şunlar yazıyor. “Dünya bir futbol topuna benzer; bir yüzü altın rengidir, bir yüzü yoksulluk grisi… Dünyanın tüm çocuklarına, top her yerde aynı heyecanı verir. Topun peşinde ışıltılı kentlerde koşanlar, doyumların en güzelini kupa kaldırarak yaşarlar. Orta Doğu’nun savaşlarla yorgun kentlerinde koşanları bekleyen ise kupa değildir…”
Güney Amerikalı çocuklar da örnek verilebilir bu kapsamda. Ülkelerinde ayakkabısız, sahasız top peşinde koşarken yıldızlarını parlatıp dünyanın en iyi futbol kulüplerinde yoksul günlerinin acısını çıkartıyorlar adeta. Top aynı top, oynayan aynı çocuk/ kişi. Yaşadığı ise iki başka dünya!
“Topun İki Rengi” iki parçalı bir roman. Aynı anda ilerliyor. Yazar yoksun çocukların dramını gösterirken aynı anda madalyonu ters çevirip pırıltılı yaşam süren çocukların futbol keyfini ve heyecanını da gösteriyor. Bu sayede anlatmak istediklerini de netleştiriyor. Ve bu anlatılanları hikâyenin bir yerinde birleştirecek mi diye beklerken kitap bitiyor. Hiç kesişmeden çocukların yolu…
Tudem etiketiyle yayımlanan kitap, Yaşar Kemal’in sözleriyle başlıyor: “Gözleri kocaman çocuklar için değer! Mücadeleye değer… Bir hayat pahasına olsa da değer!” Bir yanda David, Robert, Brian. Diğer yanda Muhammed, İsmail, Zekeriya, Ahad… Sanki dünyanın dengesi böyle sağlanıyormuş gibi. Oysa bu tüm dengesizliğin göstergesidir. Kupa hedefiyle topun peşindeki çocuklarla, akşam ne yiyebileceğiz düşüncesiyle benzer bir topun peşindeki çocuklar. Barış ve savaş. Cennet ve cehennem… Artık adına daha ne denilebilirse. Kitabın sonunda ise yine yoksun çocukların dramına tanık oluyoruz. Kitap boyunca okurunu sarsan yazar, son sayfada ölümcül darbeyi vuruyor ve yazdıklarının okurunda silinmeyecek izler bırakmasını sağlıyor. Çocuk veya yetişkin ayrım gözetmeksizin. Yüreğinde dünya barışına olan inancı taşıyan herkesin yüreğini titretecek bir kitap “Topun İki Rengi.”
Bu kitap Güldem Şahan’ın “Çocuk ve Savaş” başlıklı üçlemesinin ikinci kitabı. İlk kitap “Martı ve Savaş.” Üçüncü kitabı da heyecanla beklediğimizi ifade etmek isterim. Yeryüzü yaşadığı bu dengesizliği ortadan kaldıramadıkça bu kitap ve benzer kitaplar güncelliğini hiç yitirmeyecek. Her okumada aynı etkiyi yaratacaktır.
Topun İki Rengi, dünyadaki adaletsizliğe dikkat çeken ve bunu bir kez daha sorgulatacak sarsıcı bir roman.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (10 Temmuz 2017)