Hayatta her şey insanlar için, derler. Genellikle olumsuz bir durum ortaya çıktığında kullanılır bu söz. Fakat bu sözün bu denli acıtacağını düşünmezdim hiç. Bu denli canımı yakacağını da… Daha zoru da var tabi yaşadıklarımın. Ölüm gibi örneğin. Katıldığım cenaze törenlerinde acıyı paylaşmak istesem de hiç hissetmemişim bugüne değin. Bunun da farkına vardım. Bir yakınını hatta en yakınını kaybeden insanları hiç anlamamışım. Şükür ki yaşamadım o derin acıyı. Fakat ortaya çıkan ihtimal bile alt üst etti bir anda duygu dünyamı. Ve o an anladım ki yaşam kısa, yaşam bir anlık. Yaşama gerçek anlamda pamuk ipliği ile bağlı insan. Bu yüzden derim ki dostlar, hiçbir şey için üzülmeye değmez. Zaten sonunda üzecek bir mutlak gerçeklik var. Küçük İskender şiir ve şairler üzerine yazdığı kitabı “Türkçe Sözlü Hafif Mavi”de, “Ölümden öncesi için yaratıcı, sorumlu ve neşeli olmak kâfidir,” der. Sonuna dek haklıdır da.
Ebeveyn olarak en çok takıldığımız konu, çocuklarımızın akademik başarılarıdır. Çocuğun yeteneğine bakmaksızın çok başarılı olması için sonuna dek zorlarız. Kurslar, etüdler, ek dersler vs. Genel yeteneği ne yönde gelişiyor, çocuk ne istiyor bakmayız, duymayız. İlle de akademik başarı! İçinde yaşadığımız sistem bunu dayatıyor. Haksız da sayılmayız hani. Ama yine de değmez işte. Onların sağlıklı ve mutlu bir şekilde gelişimlerini tamamlamaları için gayret göstermeliyiz. Nitelikli bir insan olmaları için çaba sarfetmeliyiz. Sonunda nasıl olsa bir meslek sahibi olacaklardır.
Onların mutluluğundan çok kendimizi mutlu etmek adına “Tuhaf Bilimler Akademisi”ne yönlendirmemeliyiz onları. “Tuhaf Bilimler Akademisi” de neresi, diye soruyor musunuz? Anlatayım. Tuhaf Bilimler Akademisi sadece çok zeki çocukların alındığı bir okul. Dışarıdan bakınca her ebeveynin rüyalarını süsleyen türden. Nadir’in anne babasının da. Nadir ise sıradan bir çocuktur. Zekâsı da öyle. Fakat annesi onu dünyadaki nadir çocuklardan görür ki, bu hepimiz için böyledir. O yüzden adı Nadir’dir bu çocuğun. Yine annesine göre çok da zekiydi Nadir. Bu yüzden her yıl üstün zekâlı çocuklar seçme sınavına giriyordu. Oysaki olmayınca olmazdı işte. Fakat annesi yüzünden Nadir, bu işkenceye her yıl katlanmak zorunda kalıyordu.
Nadir, üstün zekâlı değildi fakat iyi olduğu işler de vardı. Basketbol topunu parmağında üç dakika boyunca döndürebiliyordu. Suyun altında iki dakika nefesini tutabiliyordu, denizin üzerinde taş sektirebiliyordu ki en önemlisi dinlediği şarkıları notalarına bakmaksızın flütle gayet güzel çalabiliyordu. Ama tüm bunlar yetersizdi işte. İlle de o üstün zekâlılar okuluna girilecekti. Buraya dek anlatılanlar çok da yabancı olmadığımız şeyler aslında.
Ve o yılki sınav günü gelip çattığında Nadir sonucunu baştan bilse de sınıftaki yerini almak zorunda kalmıştı. Sınavın bitimine beş dakika kala gözetmenin doğum için sınıftan ayrılması, çocukların sınıfta iki dakika gözetmensiz kalması ve okulun en başarılı öğrencisi olan Duygu’nun, Nadir’e kâğıt değiştirmeyi teklif etmesi… Sonuç? Nadir üstün zekâlılar okulunda.
Nadir bu okula girdi girmesine de bu sırrı da herkesten saklamak zorunda kaldı. Bu sırla yaşamayı kabullenmeye çalışırken akademide tuhaf ve esrarengiz olayların yaşandığını da fark eder. İşin ilginç yanıysa ondan başka hiç kimse bu yaşananların farkında değildir. Üstüne üstlük, bir gün asla duymaması gereken konuşmalara da tanık olmuştur Nadir. Bu andan sonra kendini karmaşık olayların içinde bir dedektif gibi iz sürerken bulur. Bu olaylar nelerdir, sonunda neler oluyor, diye sorarsanız yanıtları kitapta. Daha fazla bilgi yok kitapla ilgili.
“Tuhaf Bilimler Akademisi” Şöhret Doğruyol Sağbaş imzası ve Epsilon etiketiyle bizimle buluşmuş. Kitaptaki çizimler de Prof. Dr. Mehmet Sağbaş’a ait. Yazarın daha önce “Ütopyaya Yolculuk” ve “Distopyaya Yolculuk” adlı kitaplarından da söz etmiştim burada. Bilimkurgu-macera türünün karışımı kitaplarıyla okuruna keyifli zamanlar yaşatmaya devam ediyor. Sade ve akıcı bir dili var yazarın. Bundan dolayı da türüne göre daha kolay okunuyor kitapları.
“Hayatı sınavlardan ibaret sanan tüm ebeveyn ve böyle olmadığını bilen tüm çocuklara” ithaf edilen Tuhaf Bilimler Akademisi’nde de eğlenceli bir yolculuğa davet var. Eğlenceli olacağı kadar soluksuz olacağını da belirteyim ama…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (2 Nisan 2018)