François Georgeon’un Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri-Yusuf Akçura adlı kitabı İletişim Yayınları tarafından Alev Er çevirisiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden:
François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri-Yusuf Akçura’da yalnızca bir biyografi sunmuyor, Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer alan, Türk Yurdu dergisinin de yöneticiliğini yapmış Akçura’nın düşünce dünyasının izlerini çocukluğundan başlayarak sürüyor, Birinci Dünya Savaşı’ndaki çabalarından, Cumhuriyet kurulduktan sonra Meclis’te yürüttüğü çalışmalara dek bu izlerin eyleme nasıl dönüştüklerini inceliyor. Akçura’nın düşünce hayatına katkılarının, özgün fikirlerinin altını çiziyor. Döneminin diğer Türkçü düşünürlerinden farkını ortaya koyarak pantürkizmin mucidi Yusuf Akçura’yı, kendi eserleri ve düşünce hattı üzerinden değerlendirerek ihmal edilmiş eleştirel, modern ve yenilikçi yönünü ortaya çıkarıyor.
François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri-Yusuf Akçura’da yalnızca bir biyografi sunmuyor, Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer alan, Türk Yurdu dergisinin de yöneticiliğini yapmış Akçura’nın düşünce dünyasının izlerini çocukluğundan başlayarak sürüyor, Birinci Dünya Savaşı’ndaki çabalarından, Cumhuriyet kurulduktan sonra Meclis’te yürüttüğü çalışmalara dek bu izlerin eyleme nasıl dönüştüklerini inceliyor. Akçura’nın düşünce hayatına katkılarının, özgün fikirlerinin altını çiziyor. Döneminin diğer Türkçü düşünürlerinden farkını ortaya koyarak pantürkizmin mucidi Yusuf Akçura’yı, kendi eserleri ve düşünce hattı üzerinden değerlendirerek ihmal edilmiş eleştirel, modern ve yenilikçi yönünü ortaya çıkarıyor.
“İslâm ülkelerinde yüzyıllardan beri egemen olan fikrî tutum geleneklere saygı gösterme ve tefsir anlayışıydı. Geleneğin ve tefsirin iktidarının yerine, tarihin ve eleştirinin egemenliğini getirmeye çalışmak; şüphesiz ki bu bir düşünsel devrim niteliğindedir. Akçura, bu, tarihe ‘dönüş’ olgusunda ön planda yer alanlardan biriydi; tarih onu açık düşünceli, yaşadığı dünyayı en iyi anlayan aydınlardan biri kılmıştı. Akçura, dünya sahnesine yeni toplumsal, ekonomik ve siyasal güçlerin çıktığını kavramıştı. Türk toplumu er geç bu güçlerle karşı karşıya gelecekti.”