Yıldız Moran. Bu coğrafyanın en gurur duyulacak kadınlarından biri. Türkiye’nin akademik eğitim almış profesyonel ilk kadın fotoğraf sanatçısı.
1932 yılında doğan Yıldız Moran sanatçı ve entelektüellerle dolu bir ailede büyüyor. Henüz 18 yaşında iken Londra’ya fotoğraf okumaya gidiyor. İlk sergisini 1953’te Londra’da açıyor ve sergide yer alan 25 adet fotoğrafın tümü açılış günü satılıyor. İki yıl içinde İngiltere’de altı sergi açıyor. Genç yaşında kendini ve fotoğraf çalışmalarını geliştirmek için İspanya, Portekiz, İtalya ve Kuzey Afrika’ya gidiyor. Fotoğraf çalışmalarını 1954 sonrası Türkiye’de sürdürüyor.
Yıldız Moran fotoğraflarının oldukça geniş kapsamlı bir retrospektifi olan Yıldız Moran albümü, Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi’nin son kitabı olarak geçtiğimiz yılın sonunda yayımlandı. Eczacıbaşı Topluluğu 2010 yılından beri her yıl bir fotoğraf sanatçımız için böyle bir retrospektif yayımlıyor. Bu dizi kapsamında daha önce Şakir Eczacıbaşı, Ara Güler, Ozan Sağdıç, Sami Güner, Sabit Kalfagil, İzzet Keribar ve Ersin Alok’un kitapları yayımlanmıştı. Her bir kitabı evladiyelik olan dizinin editörlüğünü Türkiye fotoğrafının önemli isimlerinden fotoğraf sanatçısı, şair ve yazar Merih Akoğul üstlenmiş.
Dizideki her kitapta olduğu gibi, Yıldız Moran’ın kitabının girişinde de Merih Akoğul’un kapsamlı bir yazısı yer alıyor. Yazıda Yıldız Moran’ın hayatı, fotoğrafçılık süreci, fotoğraflarının teknik ve görsel unsurları hem Türkiye tarihi hem de genel olarak fotoğraf tarihi paralelinde ele alınıyor. Akoğul yazısında, Yıldız Moran fotoğraflarının en önemli özelliğinin iddiasız oluşları, başka fotoğraflarla yarışa girmeyişi, popülizmi kendine şiar edinmeyişleri olduğunu, bu fotoğrafların bu nedenle her geçen gün değerinin daha çok anlaşıldığını söylüyor. Moran’ın, yaşadığı dönemde çok az insanın sahip olabileceği fotoğraf eğitimi, kazandığı teknik ve görsel birikim ile, Anadolu insanını kendine has bir duyarlılıkla anlamaya ve anlatmaya çalışan bir Türk kadını kimliği ile, fotoğrafçılığını en üst seviyeye taşıdığını vurguluyor.
Kitap incelendiğinde görüleceği gibi, bu kadar iyi bir arşive imza atmış Yıldız Moran’ın fotoğrafçılık sürecinin 1950-1962 yılları arasında, sadece on iki yılı kapsaması insanı şaşırtıyor. Siyah beyaz fotoğrafa vurgun olan Moran’ın teknik ve estetik konusundaki bilgi ve birikimi onu döneminin en iyi fotoğrafçıları arasına taşısa da onun için fotoğraflarının olmazsa olmazı: anlam. Onun fotoğraflarından izleyiciye yansıyan şiirselliğe, Akoğul’un belirttiği gibi, müzik duygusu da eşlik ediyor.
Merih Akoğul, çağının çok ötesinde bir sanatçı olan ve 1995 yılında aramızdan ayrılan Yıldız Moran’ın fotoğraflarının bugün daha iyi anlaşıldığı üzerinde duruyor. Fotoğraflarının değeri, ne kadar çağdaş ve evrensel işlere imza attığı, 2008 yılında ailesinin sabırlı çabaları ile ortaya çıkan arşivdeki fotoğrafları sayesinde anlaşılıyor.
Fotoğrafçılığın tam zamanlı bir iş olduğunu, bu sanatın hakkıyla yapılabilmesi için insanın ömrünü adaması gerektiğini düşünen Yıldız Moran, evlenip çocuk sahibi olunca tercihini evliliğinden ve anne rolünden yana kullanıyor. Böyle muhteşem bir kadının kalbini çalan ve bu kadar başarılı bir kariyere tercih edilen isim ise Türkiye’nin en ünlü şairlerinden Özdemir Asaf. Yıldız Moran aynı zamanda, hepimizin yaşamında izler bırakan birçok dizenin muhatabı, ilham perisi…
Merih Akoğul, fotoğrafçı ve şair kimliğine eklediği sayısız sıfatla ömrünü Türkiye kültür ve sanatının gelişmesine adamış isimlerden biri. Uzun yıllardır verdiği ders, seminer ve söyleşilerinin birçoğunda, küratörlüğünü üstlendiği sergi ve projelerde Yıldız Moran gibi çok değerli birçok isme yer veriyor. Unutulmamaları adına. Bu coğrafyanın bu isimlere borcunu ödemesi adına… Onun çabaları ve Eczacıbaşı Vakfı’nın desteği ile hayata geçen Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi hem ortaya çıkan nitelikli içeriği hem de sürekliliği ile çok değerli.
Yıldız Moran’ı Türkiye fotoğraf sanatının görkemli dağı olarak tanımlayan, onu en çok “önce insan, sonra fotoğrafçıdır” diyerek anlatan Merih Akoğul’un, Yıldız Moran’ın fotoğraflarından bugüne ulaşan insan sevgisine dair aşağıda yer alan cümleleri, Yıldız Moran’ın sanatçı kimliğini en iyi şekilde özetliyor:
“1953 yılında, Cambridge’te 21 yaşında ilk sergisini açtığı günden, bu dünyadan ayrılıncaya kadar kendisiyle yapılan bütün röportajlarda gerçek bir hümanist olarak hep aynı şeyi söyledi ve yaptı Yıldız Moran. İnsana, yaşadıklarına ve hikayelerine hep saygı gösterdi. Onlarla kurulan sıcak güzel ilişkileri ve o insanlarla yaşadıklarını evrendeki en değerli anlar olarak kabul etti. Hatta fotoğraflarındaki kusursuz anlardan daha fazla önemsedi. Bu yüzden Yıldız Moran, ölümsüz fotoğraflarıyla aramızda hala yaşamayı sürdürüyor.”
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (16 Şubat 2018)