İstanbul Bilgi Üniversitesi, “Biz’liğin Aynasından Yansıyanlar – Türkiye Gençliğinde Kimlikler ve Ötekileştirme” başlıklı etkinliğe ev sahipliği yaptı. BİLGİ Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin TÜBİTAK desteğiyle yürüttüğü ve disiplinler arası bir ekip tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, gençlerin yüzde 90’ı “kızlarının diğer gruptan birisiyle evlenmesini” kabul etmeyeceğini söylerken, yüzde 84’ü çocuklarının çocuklarıyla arkadaşlık etmesini istemeyeceğini söyledi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi, “Biz’liğin Aynasından Yansıyanlar – Türkiye Gençliğinde Kimlikler ve Ötekileştirme” etkinliğine ev sahipliği yaptı. Etkinlikte, İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin, TÜBİTAK desteğiyle 2015-2017 yıllarında yürüttüğü “Diğeri ile Karşılaşmada Ötekileştirme/meyi Anlamak: Türkiye’de Gençlerle Empati ve Eşitliği Tartışmak” araştırmasının sonuçları aktarılarak, sonuçları içeren kitap tanıtıldı.
Ötekileştirmenin nasıl başladığını, nasıl gerçekleştiğini ve bu süreci etkileyen temel etkenleri belirlemeyi amaçlayan projenin sunumunu İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları Yayın Koordinatörü Cem Tüzün’ün moderatörlüğünde BİLGİ Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ve BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Erdoğan üstlendi.
Projede çıkış noktalarının “Adil, adaletli bir toplumda nasıl yaşayabiliriz?” temel sorusu olduğunu söyleyen Doç. Dr. Emre Erdoğan, “Sorularımızı daha çok adalet ve haklar üzerine kurguladık. Kimlik bizim kim olduğumuzu değil, dünyada nerede durduğumuzu gösteriyor. Kimlikler tek başlarına gelmez ve hiçbirimizin de tek bir kimliği yok. En güçlü olan kimliği tespit etmeye çalıştık” dedi.
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, “Biz bu araştırmayı her gün değişen Türkiye ve dünya gündeminde gerçekleştirmeye çalıştık. Bulgularımıza istinaden ötekileştirmeyi algılar ve tutumlar olarak iki boyut üzerinden tanımladık” dedi. Uyan Semerci, kimliklerin oluşumunda aile, okul, mahalle ve akran gibi birçok etkileyici unsurun olduğunu vurguladı.
Araştırma sonuçları
Dünyada ve Türkiye’de sayısız olaya tanıklık eden 2,5 yıllık araştırma sürecinin ardından ortaya çıkan bu çalışmadaki amaç, ötekileştirmenin nasıl gerçekleştiği, hangi belirleyiciler etrafında geliştiği ve hangi biçimlerde kurgulandığını ortaya koymak; ötekileştirme mekanizmasının nasıl işlediğini anlamaya yönelik.
Araştırmaya katılan gençlere bir dizi kimlik sayılıp bu kimliklerden ne sıklıkla “biz” diye bahsettikleri sorulduğunda birinci sırayı aileleri (yüzde 94), ikinci sırayı Türkler (yüzde 76) aldı. Hemşehriler yüzde 57 oranında belirtilmişken, diğer oranlara sahip kimlikler eğitimli insanlar (yüzde 69), Atatürkçüler/Kemalistler (yüzde 52), laikler ve modern insanlar (yüzde 49) olarak sıralandı. Dindarlar (yüzde 45) ve muhafazakârlar (yüzde 36) oranlarına sahip.
Gençlerin kendi gruplarına en uzak hissettikleri grupla ne kadar “temas” içerisinde olduklarını anlamak için bir dizi soru soruldu. Gençlerin yüzde 22’si mahallede bu grubun mensuplarıyla karşılaştığını söylerken, okulda karşılaşanların oranı yüzde 19 oldu. Yüzde 11’lik bir kesim, diğer grup mensuplarıyla çarşıda/pazarda karşılaşıp sohbet ettiğini belirtirken, yakın arkadaş olduğunu söyleyenlerin oranı da yüzde 11’de kaldı. Bu gruptan birisine misafirliğe gidenlerin oranıysa yüzde 10. Araştırma ekibi bu durumu gençlerin diğer grup mensuplarıyla “temas” oranlarının çok da yüksek olmadığı şeklinde yorumladı.
Toplumdaki sosyal gruplar arasındaki farkları anlamaya yönelik olarak gençlerin diğer grup üyeleriyle “sosyal mesafeleri” ölçülmeye çalışıldı. Gençlerin yüzde 90’ı “kızlarının diğer gruptan birisiyle evlenmesini” kabul etmeyeceğini söylerken, çocuklarının çocuklarıyla arkadaşlık etmesini istemeyenlerin oranı yüzde 84. Yine yüzde 84’lük bir kesim diğer grup üyeleriyle iş yapmayacağını belirtti. Komşu olarak istemeyenlerin oranı, o gruptan birini işe almayı düşünmeyenlerin oranıyla benzer şekilde yüzde 80. Bu rakamlar da bize gençler arasında “sosyal mesafe”nin yüksek olduğunu gösteriyor.
Araştırma Sonuçlarına Göre Çok Değişkenli Analizler:
- Gençlerin kendi gruplarının üstünlüğüne duydukları inanç arttıkça, diğer gruplara karşı ötekileştirme algıları yükseliyor.
- Tiyatro ve benzeri etkinliklerde bulunan gençler, diğer gençlere kıyasla daha az ötekileştirme algılarına sahipler.
- Siyasal katılımın oy verme, siyasi partilere üyelik gibi geleneksel yöntemleri ötekileştirme tutumlarını arttırıyor.
- Gençlerin sahip oldukları kimlikle daha fazla özdeşleşmeleri, daha fazla ötekileştirme tutumları göstermelerine yol açıyor.
- Diğeriyle kurulan temas, ötekileştirme tutumlarını azaltıyor.
“Adil, adaletli bir toplumda nasıl yaşayabiliriz?” temel sorusu çerçevesinde şekillenen araştırmanın niteliksel aşamasında; 2015 yaz ve sonbahar aylarında 37 gençle derinlemesine görüşmeler, Mart-Nisan 2016 aylarında 5 ayrı kimlik grubundan gençlerle odak gruplar yürütüldü. Hem derinlemesine görüşmeler hem de odak gruplar kendi başlarına analiz edildiği gibi, niceliksel aşama soru formunun oluşturulmasında kullanıldı. Niceliksel çalışma çerçevesindeyse, Nisan-Mayıs 2017’de Türkiye’nin 18 ilinde 18-29 yaş aralığındaki gençleri temsil eden 1224 gençle yüz yüze anketler yürütüldü.
Araştırma Ekibi: Pınar Uyan Semerci, Emre Erdoğan, Serra Müderrisoğlu, Abdullah Karatay, Adil Sarıbay, Başak Ekim Akkan, Elif Sandal Önal, Tuğçe Erçetin ve Hüseyin Yüksel
Kitap Yazarları: İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Erdoğan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Programı Doktora Adayı Elif Sandal Önal
edebiyathaber.net (22 Aralık 2017)