Son zamanlarda döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar, Türk lirasının yaşadığı değer kaybı neticesinde Türkiye’de yayıncılar zor günlerden geçiyor. Türkiye Yayıncılar Birliği, bir bildiri yayımlayarak dünya yayımcılık endüstrisini dayanışmaya çağırdı.
Dayanışma çağrısı metni:
Türk Lirasının yaşadığı değer kaybı, diğer bir deyişle döviz kurundaki dengesizlik, Türkiyeli yayıncıları faaliyetlerini askıya almaya vardıracak önlemler almaya zorluyor.
Döviz kurunda son dönemde yaşanan dengesizliğin öncesinde, 2017 yılında sınav sisteminde yapılan değişiklik Türkiye’de yayıncılık sektöründe büyük bir payı olan eğitim yayıncılığına büyük bir zarar olarak geri dönmüş ve sektör kitap satışlarında 560 milyon dolarlık bir kayba uğramıştı.
2018 ilkbahar aylarından itibaren ise kitap satışlarında hissedilir bir yavaşlama söz konusu. Türkiye’de yayıncılık, kurdaki dengesizliğin tetiklediği birden fazla sorun yaşıyor.
Bu sorunların birincisi kağıt sıkıntısı. Ülkemizde kullanılan kitap kâğıdının tümü ithal ediliyor. Yayıncılık üretimindeki bütün girdiler (kâğıt, mürekkep, baskı makineleri, telifler vb) doğrudan dövize bağlı. Bir örnek vermek gerekirse, geçen yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nın başladığı 11 Ekim 2017 tarihinde 1 USD=3,70 TL ve 1 EUR=4,33 TL iken, 2018 Frankfurt Kitap Fuarı’nın arifesinde 1 USD 6-6,50 TL bandında, 1 EUR ise 7-7,5 TL bandında hareket ediyor!
Birincil girdimiz olan kâğıt fiyatlarının yılbaşından bu yana döviz bazında %15-20 oranında artması ve Türkiye’de döviz kurunda Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanan artışlar, yayıncıların kağıt maliyetlerine % 80’e varan bir artış oranıyla yansıdı. Birçok üyemiz, Türkiye’de yayıncılığın en büyük etkinliği olan İstanbul Kitap Fuarı’nın gerçekleşeceği kasım ayından itibaren kağıt stoklarının tükenmeye başlayacağını dile getiriyor. Kısacası Türkiyeli yayıncılar hem kitap basacak kağıdı bulmakta hem de kurdaki artıştan dolayı kağıt satın almakta ciddi sorunlar yaşıyor.
Bir diğer sorun, Türkiye’deki dağıtım şirketlerinde yaşanan değişiklikler. Ülkenin en büyük zincir mağazalarından birinin el değiştirmesinin getirdiği yeni yapılanma, kitap satışlarında kayıpların yaşanmasını da beraberinde getirdi. Yayıncılar yaşananlar nedeniyle müşterilerinden tahsilat yapmakta çok zorlanıyorlar. Sektörde 120 gün olan vadeler 180-210 güne kadar çıkmış durumda. Bu da yayıncılık faaliyetindeki nakit akışını doğrudan olumsuz yönde etkiliyor. Girdi maliyetlerini karşılayamamaktan teliflerin geç ödenmesine kadar varan bir dizi sonuç doğuruyor.
Tüm bunlara eklenmesi gereken, bu sektöre özgü bir diğer durum da yayıncılık alanındaki en büyük tedarikçilerden birinin iflasını istemesi. Temmuz ayında mahkemeye başvurup konkordato talebinde bulunan ülkenin en büyük tedarikçi firmasından yayıncılık sektörünün beklediği çok büyük çaplı alacakları ciddi bir risk altında. Yayıncıların alacaklarını zamanında tahsil edememesi nakit akışını da bozmuş durumda.
Son olarak, elbette dövizdeki artışın doğrudan sonuçlarından en önemlisi, yurtdışına ödenen telif ücretlerinin birçok yayıncı için karşılanamaz boyutta artması. Avans miktarları döviz cinsinden sabit tutulmak üzere, vadesi gelen ödemelerde bu miktarların TL karşılığında %80’e varan artışlar söz konusu. Daha şimdiden birçok yayıncı ödeme tarihi gelen ve/ya geçen avans ve telif ödemelerini yapamayacağını belirtip sözleşmelerin feshini talep eder duruma geldi. Bu gibi durumların yaşanmaması için Türkiyeli yayıncılar olarak uluslararası kitap yayıncılığı camiası ve yurt içi ve dışındaki telif ajanslarının karşılıklı anlayış çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyor ve bunu teşvik ediyoruz. Önümüzdeki süreçte birçok Türkiyeli yayıncının mevcut sözleşmelerinden doğan halihazırdaki ödemelerini yapılandıramamaları durumunda, bu sözleşmeleri feshetmek zorunda kalabileceği konusunda uluslararası yayıncılık camiasını bilgilendiriyoruz.
Ne yazık ki önümüzdeki dönemde yapılacak sözleşmeler de bu döviz dengesizliğinden olumsuz etkilenmeye açık. Ülkemizde yayınlanan kitapların %30-35’ini kültürel alanda yayınlanan çeviri kitaplar oluşturuyor. Daha şimdiden birçok yayıncı çeviri eserler yerine Türkiyeli yazarlara yöneleceğini açıklıyor. Bu durum uluslararası kültürel diyaloğumuzu zayıflattığı gibi edebi zenginliğimizi ve bilimsel bilgi birikimimizi de baltalıyor.
Türkiye Yayıncılar Birliği olarak, ülkemizin içinden geçtiği zorlu ekonomik koşullar içerisinde dahi yayıncıların faaliyetlerini sürdürme iradesini temsil etmeye çalışıyoruz. Bizler, Türkiye’yi uluslararası yayıncılık düzleminden düşürmeden, söz konusu şartlar altında çalışmayı sürdürürken, uluslararası yayıncılık camiasının tüm taraflarını, yazarları, yayıncıları, ajansları, yaşadığımız bu koşullara karşı duyarlı olmaya ve Türkiyeli yayıncılarla dayanışma göstermeye çağırıyoruz. Kültürel alışveriş ve diyaloğumuzun devamı için, sizlerin bizim hangi koşullar altında faaliyet gösterdiğimizi bilmeniz, bu süreçte bizden gelecek teklif ya da talepleri bu doğrultuda değerlendirmeniz büyük önem taşıyor. Bu günleri dayanışma ile atlatacağımızı biliyor ve desteğinize şimdiden teşekkür ediyoruz.
edebiyathaber.net (3 Ekim 2018)