Gazeteci Kenan Başaran’ın “Sivas-Kayseri” adlı kitabı İletişim yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Gazeteci Kenan Başaran, Türkiye’nin en büyük, dünyanın da meydana gelen ikinci büyük futbol faciasını yazdı. Meslek yaşamını Hürriyet’te sürdüren Başaran, Kayseri’de 17 Eylül 1967 yılında Kayserispor ile Sivasspor arasında oynanan ve 43 kişinin ölümü, 600’ün üzerinde taraftarın da yaralanmasıyla sonuçlanan futbol faciasını, tanıklarla görüşerek ve gazete arşivlerini inceleyerek kaleme aldı. Bu yıl 50. yıldönümü olan faciaya dair Türkiye’de bilinen ilk kitap olan ve İletişim Yayınları’ndan çıkan çalışmaya Başaran ‘Sivas-Kayseri’ adını verdi.
Aslında maç Kayseri’de oynandı ancak Başaran, “Toplumsal hafızaya ‘Sivas-Kayseri’ diye işlendi. Biz de bu yüzden adını bu şekilde koyduk” diyor.
Kanlı maçta forma giyen Sivassporlu ve Kayserisporlu futbolcuların yanı sıra, o gün maça giden taraftarları da bulan Başaran, “Biz bu trajediyi konuşmayarak unutmayı seçtik. Ancak gördüm ki yarım asır geçse de insanların travması sürüyor. En iyileşme, yüzleşerek sağlanıyor. Özellikle Avrupa’daki benzer facialarda kurbanlar her yıl anılır. Bizdeyse çok nadir hatırlanıyor ölenler” diyor.
Başaran, olayların neden çıktığına dair bugün bile bir mutabakat olmadığını belirterek, “İki taraftan da tanıklar, karşı tarafı itham ediyor. Her şey taşlamayla başlıyor. Ama işte ‘o ilk taşı’ kimin attığında bir uzlaşma yok. Elbet yiten onca insan varken bunun ne kadar önemi var, bilemiyorum. Ancak iki taraf da şunda hemfikir: Devlet maç öncesi gereken tedbirleri almadı” diye konuşuyor.
Üç ulusal iki de yerel gazetenin arşivlerini de inceleyen Başaran, “Bu kadar elim olayın gazetelerdeki yankısı epi topu 3 ay sürüyor. Sonra konu unutuluyor. Açılmış ve sonuçlanmış bir dava var mı yok mu bilinmiyor. Devlet konuyu tazminatla kapatmış. Olay ilk etapta ‘kurşunlandılar, bıçaklandılar’ gibi yansıyor ancak. Adli Tıp raporuyla birlikte insanların tamamen sıkışmadan nefessiz kalarak öldüğü ortaya çıkıyor.
İki taraf birbirini taş yağmuruna tutunca Sivas tribününde bir panik başlıyor. Kapı dışarı değil de içeriye doğru açılıyor ama insanlar bunu bilmediğinden dışarı çıkamıyorlar. Bugüne kadar sporda, özellikle de futbolda yaşanan her şiddet olayında ‘Allah korusun Sivas-Kayseri maçı gibi olur..’ gibi bir cümle kurulur. Ancak bu olaya dair doğru düzgün bir malumat yoktur. Veya uzaktan sosyolojik tahliller yapılmıştır. Klasik olarak olay, sosyo-ekonomik ve komşu kent rekabetine dayandırılır. Tanıkların bir kısmı bu görüşe katılırken kimisi de karşı görüşte. Maç önü, maç anı ve sonrasıyla elbette çok dramatik öyküleri barındıran bir kitap oldu. Öldü sanılarak morga atılan taraftar, kömür kamyonlarıyla taşınan ölüler ve yaralılar, saatlerce ellerinde sopalarla bekleyen ama dışarıdaki hiçbir şeyden haberi olmayan futbolcular, Sivas’ta olayın duyulmasıyla başlayan isyan ve yağma, 38 plakalı araçlara yapılan saldırılar… Kısacası iki şehir arasında futbol nedeniyle başlayan ve yıllar süren bir husumetin perde arkası” diyor.
edebiyathaber.net (19 Ekim 2017)