“İnsanın en büyük öğretmeni kendi hatalarıdır.’’ – Özkan Sümer
“Trabzonspor bir kulüpten daha fazlasıdır. Trabzonspor dalgaların ve yayların sesi, ormanların gizidir. Kemençenin sözüdür. Bebelerin ninnisi, ninelerin türküsü, yaşlıların öyküsü, gençlerimizin tutkusudur.”
Trabzonspor’un Türk futboluna sunduğu efsane futbol adamı Özkan Sümer, efsanesi olduğu Trabzonspor’u böyle tanımlar…
Trabzonspor’un en büyük efsanelerinden biri (bana göre Türkiye’nin Johan Cruyff’ı) olan Özkan Sümer, 22 Aralık 2020 tarihinde bir süredir kanser tedavisi gördüğü KTÜ Farabi Hastanesi’nde 80 yaşında hayata veda etti. Sümer’in vefatından sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi yayınları efsane futbol adamının hayatını anlatan bir kitaba imza attı. Söz konusu bu kitap sayesinde Özkan Sümer’in Trabzonspor ve Türk futbolu için ne kadar önemli bir isim olduğu da net bir şekilde anlaşılıyor. “Ufuk Çizgisindeki Adam Özkan Sümer’’ adı verilen kitapta eski futbolculardan, eski yöneticilere, kulüp çalışanlarından, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve daha pek çok kişinin görüşlerine yer verildi.
Kitabı uzun uzun anlatmak yerine kitaptan yola çıkarak Özkan Sümer’in Türk futbolu, daha geniş bir bakış açısıyla Türkiye için ne kadar önemli bir isim olduğunu kısaca anlatmak istiyorum. Sümer çok sevdiği takımına gerektiğinde futbolcu olarak, gerektiğinde teknik direktör olarak, gerektiğinde ise başkan olarak hizmet edecek kadar eşine az rastlanan bir serdengeçti, bir savaşçıydı. Ailesini geçindirmek için sebze ve meyve halinde tahakkuk memurluğu yapacak kadar da emekçi bir insandı.
Futbola olan sevdası nedeniyle ortaokuldan sonra eğitim hayatını terk eden ama buna rağmen “öğretim’’ hayatına devam eden bir “bilge adam’’dı. Sümer için “öğretim hayatına devam eden bilge adam’’ tanımını kullanma nedenim Sümer’in, neredeyse her açıklamasında Konfüçyüs’ten, Heredot’tan, Aristo’dan ve daha nice kimselerden alıntılar yapan, bunların dışında öğrencilerine, yönetici arkadaşlarına sürekli bir şeyler öğretme çabası güden, ilerleyen yaşına ve karşılaştığı sağlık sorunlarına rağmen şehir şehir dolaşıp seminerler veren, ülke futbolunu kalkındırmak ve geliştirmek için çalışmalar yapan eşine az rastlanan öğretmen ruhlu bir adamdı. Trabzon’un ilk spor mağazası olan Liderspor’u açacak kadar da şehrine aşık bir insandı.
Trabzonspor teknik direktörüyken 40 yaş gibi genç sayılabilecek bir yaşta A milli takım teknik direktörlüğüne getirilecek ve hem A Milli takımı hem de Trabzonspor’u aynı anda çalıştıracak kadar başarılı, bu görev sürecindeyse milli görev için para dahi almayacak kadar vefakar bir adamdı.
Galatasaray’ı çalıştırdığı günlerde dönemin Galatasaray spor kulübü başkanı Ali Uras, takımın kampına gidip viski içmek istediğinde “benim olduğum yerde takımın kamp yaptığı anda hiç kimse içki içemez!’’ diyerek başkan Ali Uras’a karşı çıkacak kadar da katı kuralları olan bir “aykırı’’ adamdı. Çalıştırdığı her takımda disipline önem veren, antrenmanlara, maç toplantılarına ve hatta yemeklere dahi kendisinden sonra gelenlere para cezası verecek, hatta kendisi, oyunculardan sonra gelirse “geç kaldığı için’’ kendisine dahi para cezası verecek kadar disiplinli bir adamdı.
Geride bıraktığımız aylarda Trabzonspor’un efsane isimlerinden olan Orhan Çıkrıkçıy’la yaptığım bir görüşmede Orhan hoca, Özkan hocanın antrenmanlarda penaltı kaçıranlara dahi ceza verdiğini anlatmıştı. Böyle katı bir adamdı Özkan Sümer.
Sümer, disiplin konusunda neden bu kadar hassas olduğunu şu sözlerle anlatıyor; “Ben futbolcuyken disiplinli değildim. Çok yanlış yaptım ve antrenör olduktan sonra gördüm ki Özkan Sümer futbolcuyken çok yanlış yaptı. Bu yanlışlarımı düzelttim ve bu yanlışları yapmamaları için futbolcularıma böyle davranmak durumundaydım.’’
Farklı tarihlerde Trabzonspor’da beş kez teknik direktörlük, bir kez başkanlık ve dahası beş kez de altyapı sorumlusu olarak görev alacak, hatta ve hatta kendi deyimiyle Trabzonspor için kendini feda ederek teknik direktörlük defterini kapatacak kadar “egosuz’’ bir adamdı. Sümer, Trabzonspor’daki başkanlık görevinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra eşine zor rastlanan türden bir karar alarak takımının altyapısının başına geçer. Sümer, bu davranışını kulübün eski başkanı ve eski bakan olan Faruk Özak’a şöyle anlatır;
“Başkan ve yönetici olan herkesin bir işi vardır. Ayrıldığı zaman kendi işine devam edebilir. Ama mesleği sadece teknik adamlık olan bir kişinin görevi sona erdikten sonra eski işine, yani teknik direktörlüğe dönmesi mümkün mü? Ben kendi işimi feda ettim. Başkanlık sonrası Türkiye’de en yetkin ve etkin insan olmama rağmen Trabzonspor’da altyapıya katılmam inanılmaz bir şekilde rahatsız edici boyutlara vardı ve bu konuda suçlandım. Biri çıksın böyle bir fedakârlık yapabileceğini göstersin, saygı duyarım. Ama yok! Bu konuda çok büyük haksızlığa uğradım. Yurt içi ve yurt dışından çok önemli teklifler almış olmama rağmen etik olarak bunları kabul etmedim.’’
Trabzonspor forması altında en çok gol atan oyuncu olarak adını kulüp tarihine yazdıran Hami Mandıralı’nın deyimiyle “Özkan Sümer eğilmeyen, dimdik bir adamdı. Kulübümüze başkanlık yapıp sonra tekrar altyapının başında çalışmayı da göze alacak kadar cesur yürek bir adamdı.’’
Tüm futbol ve kitapseverler bu kitabı okumalı, okumalı ki eğitimi olmayan bir adamın, öğretim sevdasını bilmeli. Bilmeli ki Özkan Sümer’in hikayesi herkese örnek olmalı…
Sözün özü; Ufuk çizgisinde adı Özkan olan bir adam vardı. Anısına sonsuz saygıyla…
edebiyathaber.net (1 Ekim 2021)