“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aralık 2021’deki genelgesiyle ihraç ürünlerde “Made in Turkey” yerine “Made in Türkiye” ibaresinin kullanılması kararlaştırılmış, 2022 ortasında da hükümet, uluslararası kuruluşlara yabancı dildeki yazışmalarda “Türkiye” isminin kullanılması için resmi talepte bulunmuştu.
Uluslararası kuruluşlar ve devletler, resmi ilişkilerde Türkiye’nin bu talebine olumlu karşılık verdi. Yabancı basın ve sosyal alanda ise Türkiye isminin kullanımının çok daha sınırlı olduğu görülüyor. (‘Türkiye’ ismi dünyada ne kadar kabul gördü? (cumhuriyet.com.tr)).
Turkey’in İngilizcedeki karşılığının “hindi” anlamına gelmesinin birçoğumuzda rahatsızlık yarattığını biliyoruz. Geçen yılki bu girişimle bunun önüne geçilmeye çalışılmış. Haziran ayında çıkan haberlere bakarsak bunda kısmi de olsa bir başarı kazanılmış. Ama bu değişikliği anlamlı bulmayanlar, kafa karışıklığı yaratacağını düşünenler de az değilmiş. “ABD Coğrafi Adlar Kurulu”, Dışişleri Bakanlığı’na gerekli ve uygun yerlerde “Turkey” ve “Republic of Turkey” (Türkiye Cumhuriyeti) adlarını da kullanabileceği tavsiyesi vermiş. Gerekçe olarak da “Amerikan toplumu için bu adların daha anlaşılır olması” sunuldu deniyor aynı haberde. İngiltere, Katar, Rusya gibi ülkeler de hem “Türkiye” hem de “Turkey” ismini kullanıyorlarmış. Bir geçiş dönemi olduğunu, zamanla hemen her yerde bizim istediğimiz şekilde “Türkiye” isminin kullanılacağını ümit edebiliriz. Ama resmiyette bizim talebimiz kabul görse de halk arasında bu kullanımlar ne kadar yaygınlaşır bilinmez.
Tabii böyle bir talepte bulunuyorsak biz onları niye istedikleri gibi adlandırmıyoruz? Çoğu ülkenin kendi için ve “resmen” kullandığı isimlerle bizim onları adlandırmamız çok farklı. Bu tür adlandırmaların bize mahsus bir şey olmadığını da biliyoruz. Peki nereden geldi şimdi bunlar aklıma?
Mahir Ünsal Eriş iyi bir yazar olmasının yanında, biyografisinde de belirtildiği gibi çeşitli dillerden Türkçeye, Türkçeden çeşitli dillere çeviriler yapan bir çevirmendir. İngilizce, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, İbranice ve Boşnakça çevirileri yayınlanmış. Ayrıca Osmanlı Türkçesi, Karamanlı Türkçesi çeviriyazı kitapları yayınlanmış, Ladino okuyup yazabiliyormuş, Farsça ve Fasih Arapça kursları almış, Çince, Gürcüce, Yunanca, Ermenice ve Latince gibi dillerin kurslarına katılmış, kendi imkanlarıyla Portekizce öğrenmiş. Kürtçe, Fince, Galce, Süryanice, Rusça, Arnavutça, Urduca, Hintçe, Korece ve Japonca çalışmış. Yeni kitabı “Babil Kulesi Kitabı” da (Kafka Kitap) bu dil merakının ya da yeteneğinin bir ürünü. Dilleri öğrenmekle kalmıyor onların tarihini, oluşumlarını, yapılarını da araştırıyor.
Kitabın alt başlığı “Kelime ve Kavramların Dilden Dile Yolculukları”. Dillerin oluşumu, diller arasındaki ilişkiler, benzerlikler, ayrılıklar, dillerin, sözcüklerin zaman içinde geçirdiği değişimler gibi konuları ele alıyor. Bir yanıyla bilimsel nitelikte olsa da akıcı anlatımı, işlediği konuların ilginçliği ile zevkle okunuyor. Tarih, sosyoloji, felsefe ve edebiyata da açılımlarda bulunuyor.
Mahir Ünsal Eriş “Babil Kulesi Kitabı”nda ülkelerin, milletlerin başka milletlerce nasıl isimlendirdiğine de değiniyor, ilginç örnekler veriyor. Zaten benim de aklıma bize “Turkey” yerine “Türkiye” denmesini istememiz de bu kitapta verilen ilginç örnekleri okurken geldi. Kendi yapmadığımız şeyi başkalarından istediğimizi anladım.
Türkiye’ye İngilizcede Turkey deniyor peki biz resmi adı “Büyük Britanya” olan ülkeye neden ısrarla “İngiltere” diyoruz ve dillerini de “İngilizce” olarak adlandırıyoruz. Bunun cevabı da var Mahir Ünsal Eriş’in kitabında.
İsminin doğru kullanılmamasından rahatsız olan ve kendi istedikleri gibi kullanılmasını isteyen tek ve ilk ülke biz değiliz. “Tarih boyunca pek çok ülke ismini değiştirdi veya ülkenin kendi dilindeki adının diğer ülkeler tarafından benimsenmesini talep etti” diyor BBC konuyla ilgili haberinde. O haberden birkaç yeni örnek alıntılıyorum. (‘Türkiye’ BM nezdinde tescillendi: Hangi ülkeler isimlerini değiştirdi, bu isimler ne kadar kabul gördü? – BBC News Türkçe)
Portekiz’de Birmanya olarak adlandırılan bu ülke, İngilizce’de ise Burma diye bilinen ülke ülkenin adı Myanmar olarak değiştirilmiş. Yarı İngilizce (burun anlamına gelen cape) ve yarı Portekizce (yeşil anlamına gelen verde) olacak şekilde Cape Verde olarak anılan, Türkçede Yeşil Burun Adaları dediğimiz ve adında burun geçse de burundan oluşmayan ülkenin adının ise yöneticileri küçük bir değişiklikle Cabo Verde olarak kullanılması talep etmişler.
Yukarı Volta Burkina Faso, Swaziland eSwatini, Seylan Sri Lanka, Fildişi Sahili Kotdivuar olarak anılmak istemiş. Bunların çoğu ülkelerinin kendi dillerindeki adı.
Yine aynı haberden alıntılıyorum. Turkey yerine Türkiye denmesini isteyen biz kendisine Kotdivuar denmesini isteyen ülkeye hâlâ diğer birçok ülke gibi Fildişi Sahili demeye devam ediyormuşuz, neyse ki resmi yazışmalarda da Kotdivuar Cumhuriyeti adı kullanılıyormuş. Ama görünen o ki bu yeni adlandırmalar kolayca kabul görmüyor ve dilin esas kullanıcıları arasında eski kullanımlar devam ediyor.
Turkey yerine Türkiye denmesini istememiz ne kadar mantıklı görünse de “ü” harfine hangi milletlerin dili döner ve ülkemizin adını doğru söyler merak ediyorum.
Ülkelerin isimlerini çoğunlukla kendi adlandırmalarıyla değil Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca gibi dillerdeki adlandırmalarıyla almışız.
Tabii “Türkiye mi Turkey mi?” tartışmasında ilk akla gelen ülke adı “Mısır”. Egypt’e bir bitkinin adını koymuşuz diye düşünebiliriz ama Arapça’da Misr ya da Masr deniyormuş, yani dilde bir yumuşatma yapmışız.
Tabii bir de örnek olarak verilen Hindistan var. Hindi ülkesi olarak anlıyoruz ama aslında Hindu’ların ülkesi demek istiyoruz. Oysa onlar kendi dillerinde ülkelerini “Bhārat Gaṇarājya” diye adlandırmış, resmi dillerinden olan İngilizcede de “Republic of India” denmesini istiyorlar. Ama biz Farsçadaki Hindustan adını, sanırım ünlü uyumu kuralı ile biraz yumuşatarak kullanıyoruz.
Tabii tüm bu isimlendirmelerde sorunun kaynağı olan kuşun adlandırması büyük bir sorun oluşturmuş Avrupalılardan gördüğümüz bu kuşu “Hindi” diye adlandırmamızın nedeni Hindistan’dan geldiğini düşünmemizmiş, yani kuşa Hndi yani Hindistanlı demişiz. Portekizlier ise Güney Amerika’dan geldiği bilgisiyle kuşa Peru demişler. Bildiğimiz Güney Amerika ülkesinin adını vermişler. “İngilizcede Türkiye’ye hindi dendiği için bozuluyor olabilirsiniz ama siz de ona Hindistanlı diyorsunuz. Anlaşılan herkesin başına bela olmuş bir kuş bu” diye yazmış Mahir Ünsal.
Mahir Ünsal’ın hatırlattığı bir örnek de turunç meyvesine verdiğimiz “portakal” adı. Portakal Portekiz’in esas adından yani Portugal’dan geliyormuş. Meyveye getirenlerin ülkesinin adını vermişiz.
Benim tespit edebildiğim bazı ülke adlarının orijinalleri ya da kendi uluslararası kullanımları ve bizim onlara Türkçede verdiğimiz adlar şöyle:
Algeria, Cezayir
Al-Maghrib (Morocco), Fas
Bălgarija, Bulgaristan
België, Belçika
Bosna i Hercegovina, Bosna Hersek
Brasil, Brezilya
Česká republika, Çekya
Chile, Şili
Crna Gora (Montenegro), Karadağ
Croatia, Hırvatistan
Danmark, Danimarka
Deutschland , Almanya
Dhivehi Raajje, Maldivler
Djibouti, Cibuti
Guinea Ecuatorial, Ekvator Ginesi
Hanguk, Güney Kore
Hayastán, Ermenistan
Hellas (Hellenic Republic), Yunanistan
Island (Iceland), İzlanda
Jordan, Ürdün
Konungariket Sverige, İsveç
Latvia, Letonya
Lebanon, Lübnan
Lëtzebuerg, Lüksemburg
Magyarország, Macaristan
Nam-josŏn, Kuzey Kore
Nederland, Hollanda
New Zealand, Yeni Zelanda
Nippon-koku, Japonya
Oman, Umman
Österreich, Avusturya
Portugal, Portekiz
Reino de España, İspanya
Republika Srbija, Sırbistan
République française, Fransa
Sakartvelo (Georgia), Gürcistan
Schweiz (Suisse), İsviçre
Shqipëria, Arnavutluk
Wales, Galler
Zhōnghuá Rénmín Gònghéguó, Çin
edebiyathaber.net (23 Ağustos 2023)