Yıldız Teknik üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi olan Kıymet Erzincan Kına’yı ‘Aykırı’ adlı dergiden bilirdim. Çünkü ben de 90’lı yıllarda, spot yazısını sevgili Oğuz Atay’dan alarak ‘buradayım sevgili okur, sen neredesin’ Aykırısanat adlı bir dergi ve yayınlarını kurmuştum. Sonraları Arslan Bayır ve M. Demirel Babacanoğlu dergiyi ve yayınlarını 2007’ye dek sürdürmüşlerdi. Lise yıllarından beri edebiyat, sanat ve tarihle ilgilenen Kıymet E. Kına yazınsal alanını daha da genişletmiş. Resim ve müzik dallarında, edebiyatçı gözlüğünden bakarak sergiler ve albüm kapakları için de yazmış. Sonra akademisyenlik alanından yararlanarak çeviriler yapmış. Ayrıca kimi çeviriler için sunum yazıları da hazırlamış. Birçok alanda yayımlanan çeviri ve çalışmalarının sayısı 10’u bulmuş. Bir ortak kitap olan ‘Kadınlar Dünyayı Çalıyor/Söylüyor’un (Özlem Doğuş Varlı ile / Doğu Kitabevi, 2022) ardından, 352 sayfalık büyük boy bir çalışmayla okur karşısına çıktı. Ortak bir dostumuz aracılığıyla haberim oldu ondan ve çalışmasından… Büyük bir emek, sabır ve çalışma sonucu olan bu yeni kitapla alanındaki çalışmalara özgün bir katkı koymuş bence…
‘Umay Ana’dan Al Karısı’na / Atlı Gelip Yaya Kalanlar’ (1. Basım Nisan 2022, Temkeş Yayınları/İst.) adını verdiği kitabı, özgün, neredeyse unutulan bir mit olan tanrıça Umay’a detaylı biçimde yer verdiği için bu alanda çalışma yapacak olana, ışık tutacak derinlikte. Çünkü yazar, bu kapsamlı ve beş yıldan fazla bir zamana yayarak oluşturduğu çalışmasının girizgâhı diyebileceğimiz ‘Başlarken: Doğa Ananın Döngüsünden Âdemoğlunun Piramit Düzenine’ başlıklı yazısında adeta hem kitabın özetini, hem de bu çalışmaya nasıl başladığını pürüzsüz bir dille açıklamış. Bu arıtılmış ve anlaşılır dil kitabın her sayfasında kendini gösteriyor… Kitap iki ana bölümden oluşuyor. İlki, Doğada ve Eril Güçlerde Sırlanan Umay Ana ve Ardında Bıraktıkları… Bu bölüm, kendi içinde on iki alt başlıkta detaylandırılmış. İkincisi de Ulu Ana Umay, Al Karısı ya da Tanrıçalar, Lilith Olursa… Bu bölümde kendi içinde yedi ana başlıkta işlenmiş, detaylandırılmış. Bu kapsamlı ve oldukça ayrıntılı çalışmanın kaynakçasına baktığımızda çalışmasıyla doğrudan ya da dolaylı ilişkili yüzden fazla kitap okuyup incelemiş. Yirmiden de fazla internet sitesini gözden geçirmiş. Kıymet E. Kına, yetinmemiş bu uzun süre içinde Trakya’dan Hayat’a, Çukurova’dan da Doğu’ya kadar adeta yurdu dolaşarak yüzden fazla kişiyle de sözlü görüşme yapmış. Bunları kitabın ‘kaynakça’sında görürüz.
Peki, ne söyler bize ‘Umay Ana’dan Al Karısı’na / Atlı Gelip Yaya Kalanlar’ kitabı?
Türk mitolojisinde tarihsel izlerine ilk kez Orhun Yazıtları’nda rastladığımızdan… Daha eski olan Yenisey Yazıtları’nda ise bir ‘Bey’ yani erkek olduğundan… Henüz, ulu anaların koruyucu, kollayıcı, adaletli ve eşitlikçi dünyalarının, yaşamlarının hüküm sürdüğü ve adeta yeryüzünün başka adlarla da anılsalar ortak ve adil birer yön vereninin olduğu ve yine henüz beş gün kanayıp da ölmeyen bir canlıdan tiksinilmeyen, sevilen ve tapınılan zamanlardan, henüz, albasmasının uykularımıza uğramadığı ya da ‘gaflet uykusuna’ yatmadığımız zamanlardan ve öylesi zamanlardaki Umay’ın peşinden giden yazar, okuru da kendisiyle onun o şimdilerde masal, hem de kötü masal olmuş zamanlarına götürür… Yalnız çocukları değil, bütün Türk halklarını, hatta bütün insanları koruyan, onlara mutluluk veren bir tanrıçadır o. Bu yüzden Kırgızlar’a göre Umay, aynı zamanda bol mahsul almaya mal ve mülkün artmasına da yardım eder. Güneşle bağlantı kurarak sarı kız olarak anıldığı da olur. Türkiye’de başa kuş konması veya pislemesi uğurlu sayılır. Başa devlet kuşu, huma kuşu kondu tabiri de yine Umay kültüyle bağlantılıdır. Umay’ın kuş gibi düşünüldüğü Orta Asya’da da aynı inançlar görülür. Doğumdan sonra yemek verilmesi, “doğum aşı dökülmesi” de Umay’a verilen kanlı, kansız kurban törenlerinin sonucudur. Umay, gök tanrı’nın kızı ve hayat ağacının sahibidir. Yeryüzüne inmek için gökkuşağını kullanır ve istediği zaman kuş kılığına girebilir. Teleüt efsanelerinde Umay, dalgalı uzun gümüş saçlı, ipek ağ ışıkları saçan bir ilahe gibi betimlenir. Daha eski dönemlerde çok daha geniş kapsamlı bir gücü/işlevi olduğu hâlde sonraları çocukların koruyucusu olarak kalıplaşmıştır. Umay Ana dişi betimlenir. İyilik yapar. Doğacak çocukları belirler. Beyaz elbiselidir. Yere kadar uzanan beyaz, gümüşten saçları vardır. Görünümü yaşlı değil, orta yaşlıdır. Kuş kılığına bürünebilir ve kanatlıdır. Yaşam ağacının sahibidir. Çocukları korur. Yeryüzüne bereket dağıtır. Etrafına ışık saçar. Kimi zaman kızarak insanları korkutabilir. Çocuğu olmayanlar kendisine kurban adarlar. Gökyüzünde yaşar. Bazen yeryüzüne iner. Yanında bir kuğu veya zarif bir at ile betimlenir. Hamile kadınları ve yavru hayvanları korur. Etene (plasenta) anlamına da gelir. Moğol dillerinde umay, rahim anlamındadır ve Umay ile kökteştir. Evenkice umuu yumurtlamak anlamına gelir… Kısacası, doğanın döngüselliğinde ulu anaların bin bir donundan, Umay Ana’nın varlık mücadelesi ölüp ölüp dirilmenin hikâyesidir ya da ışığın zaman zaman zır olup sonra yeniden ışıldayıp etrafını ışığa boğmasının hikâyesi…
Umay, Türk ve Moğol mitolojisinde bereket tini olup hamilelerin, doğmuş ve henüz doğmamış çocuklar ile hayvan yavrularının koruyucusuyken Al Karısı’na ve Kara Umay’a dönüşmesine itirazı vardır Kıymet E. Kına’nın. Bu yüzden de yazar, başlangıçtaki iyiden gelip olumsuz adlandırmalara kadar türkülerde, söylencelerde, mesellerde ve masallarda, hatta günümüzdeki günlük konuşmalarda ve düşüncede olup biten ne varsa adeta bir sosyolog gibi olumsuzu olması gerekene döndürmek için roman tadında bir çalışma yapmış, itirazını kalıcılaştırmak için. Çünkü eril gücü temsilen ak gül ile dişil gücü temsilen al ya da kızıl gülün aslında ‘bir’ olduğu bir varlık döngüsü içinde bulunduğumuzu göstermeye çalışmış. Bize düşen edinip okumak ve öğrenmek ‘Umay Ana’dan Al Karısı’na / Atlı Gelip Yaya Kalanlar’dan olmak nasılmış ve gören gözlere rehber olan ışık gibi gerçeğe ermek için ışığımız olan aklı kullanmak ve de kullan(a)mamak nasılmış diye…
edebiyathaber.net (9 Ocak 2023)