Orhan Pamuk ile Umberto Eco, Boğaziçi Üniversitesi’de düzenlenen “Gerçek, Kurgu, Tarih Üzerine Bir Diyalog” başlıklı söyleşiye katıldı. İtalyan göstergebilim uzmanı Prof. Patrizia Violi söyleşiye moderatörlük yaptı.
Paranoya ve Roman
Söyleşide Pamuk, arkadaşlarının kendisini zaman zaman “paranoyak” olmakla suçladığını aktararak, buna, “Neden paranoyak olmayayım? Hemen hemen 35 senedir romancıyım. Roman sanatının paranoyakça bir yanı da vardır” cevabını verdi.
Pamuk, daha sonra Eco’ya dönerek, “Sen paranoya konusunda büyük bir uzmansın, belki bu konuyu benden daha iyi açıklarsın, ne diyorsun?” diye sordu.
Bunun üzerine Eco da “Paranoyakça hikayeler anlatmak için paranoyak olmaya gerek bulunduğunu düşünmüyorum. Benim mottolarımdan biri şöyledir; ‘Doktor, bütün paranoyaklar beni takip ediyor!’ Yani paranoyaklar tarafından kuşatılmış durumdayım diye paranoyak olmam gerekmiyor” şeklinde konuştu.
Pamuk, roman sanatında hem yazarın hem de okurun, aynı anda hem saf hem de düşünceli olabileceğini söyleyerek “Benim savıma göre ters düşünce ve duygular yazma ve okuma sürecindeaynı anda sürdürülüyor. Roman sanatının gücü de, aynı anda saf vedüşünceli olmayı içinde barındırmaktan geliyor” dedi.
Umberto Eco, iki tür okuyucu olduğunu söyledi:
“Eğer birinci katmanda okuyucuysanız Anna Karenina’da ağlarsınız. İkinci katmanda okuyucu olduğunuzda ağlamıyorsunuz, yazarın nasıl ağlatmayı başardığını düşünüyorsunuz. Bence dünyada insanların çoğunluğu aptaldır ve iki tür aptal vardır; estetik ve entelektüel aptallar. Bu inanın çok önemlibir his ölmeye hazır olmak için… İnsanlar aptaldır, öyleyse ölebilirimderseniz rahat edersiniz.”
Bunun üzerine Orhan Pamuk da, “Zaten roman yazmak bu ayrıma bilerek yatırım yapmak anlamına geliyor. Bazen hile yapıyorum. Hokkabaz gibiyim” diye konuştu.
‘Duygularımı gizlerim’
Umberto Eco, hiçbir zaman bir aşk hikâyesi yazamayacağını belirterek şöyle devam etti:
“Çünkü çok özel şeyler anlatmak istemiyorum. O yüzden Napolyon’u tercih ederim. Kişisel duygularımı ve hafızalarımı yazıyorum ama gizleyerek.Kitaplarımdaki en otobiyografik unsur zamirler…”
Orhan Pamuk, günlük nesnelerin listesini yaptığını, onların bağlantısını kurup romanlarını o şekilde yazdığını belirtirken; Umberto Eco da, “iyi bir liste bağlantısız nesnelerden oluşmalı ancak okudukça gizli bir çekirdek ortaya çıkmalı. Bu çekirdek paranoyak bir halüsinasyon olabilir” diye konuştu.
Bunun üzerine Orhan Pamuk, “Roman sanatı paranoyak bir yana sahip.Okudukça hikâyenin merkezi ne, anlamı ne diyoruz, bir ipucu yoksa endişeleniyoruz, algılarımızı çok açarsak paranoyak oluyoruz” ifadelerini kullandı.
Pamuk: “Yalnız yaşamak için yazar oldum”
Toplantının sonunda moderatör Violi, iki yazara da niçin roman yazmayı tercih ettiklerini sordu.
Orhan Pamuk, yazar olmayı seçme nedenini “Ben yazar olmak istedim; çünkü tek başıma bir odada oturmak istedim” 7 yaşından 22 yaşına kadar ressam olmayı istediğini belirten Pamuk, mühendis ağırlıklı ailesine “taviz” niteliğinde bir kararla İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, resimle de bağlantılı olduğu için mimarlık bölümüne kaydolduğunu anlattı.
“Ama sonunda yalnız bir hayat yaşamak istediğimi anladım. Üstlerimden emir aldığım, astlarıma emir verdiğim bir hayatım olsun istemedim. Hayal gücü olan bir insanın yalnız hayatını yaşamak istedim. Bir nedenle, ressam olamayacağımı fark ettim. ‘Niçin romancı olmayayım öyleyse?’ diye sordum kendime.”
Çoğu insanın “Yazarım, çünkü söyleyecek şeylerim var” dediğini aktaran Pamuk, kendi durumunun bunun tersi olduğunu belirtti. Pamuk, “Dürüst olmak gerekirse, benim söylemek istediğim şeyler sonradan geldi. Yazar olmak istedim, çünkü yalnız bir hayat yaşamak istiyordum. Bunu da başarabildiğim için çok mutluyum” diye konuştu
Umberto Eco:
“Dünyada bazıları pedofil, bazıları banka soyuyor, bazıları dağa tırmanıyor, ben de roman yazıyorum. Çocukken hikâye yazmaya yeteneğim yoktu.Yıllar geçti ve doktora tezimi yayımladığımda bir profesör bana, henüz olmadığımı, çünkü gerçek bir araştırmacının, birçok hata yapsa da, bir sonuca varacağını söyledi… Hayatım boyunca romanı, yapacak başka bir şeyim yokmuş gibi yazdım. Bence zaten romanlar eğlenceli olmak zorunda değil.”
Bütün bilginin son kertede bir anlatı şekline girdiğini belirten Eco, kendisinin de “anlatma” işine küçük yaşta başladığını kaydetti. Eco, “Ancak bir süre sonra romana yeteneğim olmadığını görüp vazgeçtim” dedi.
Eco, doktora tezini savunduğu sırada, bilimsel jürideki bir hocasının tezin yazılma biçimine itiraz ettiğini, “Bilimsel araştırmada sadece sonuçlar yer alır, sen bu sonuçlara nasıl ulaştığını da bir dedektif romanındaki gibi anlatmışsın” dediğini aktardı.
Umberto Eco, “Hocam doğru söylüyordu ama bunun hata olduğu konusunda haksızdı. Ben bütün bilimsel araştırmaların bir dedektif romanı gibi inşa edilip örgütlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bütün hayatım boyunca da felsefe araştırma kılığına girmiş dedektif romanları yazdım. Ta ki sonunda gerçek bir dedektif romanı yazmaya karar verene kadar” şeklinde konuştu.
Toplantının sonunda Pamuk, “Eco burada olduğu için çok mutluyum. Kendisi büyük bir yazar. Bu sohbet toplantısı düzenlendiği için minnettarım. Kendisinden pek çok şey öğrendim. Kendisine şükranlarımı sunuyorum. Büyük bir yazar, bu da harika bir sohbet oldu, bu fırsat için teşekkür ediyorum” dedi.
Pamuk’un sözlerine espriyle karşılık veren Eco da “Doğrusu onun sözlerini tekrar edemem çünkü bu intihal olur” diye konuştu.
10 Nisan 2013