Umut çocuktur, çocuk umuttur! | Mehmet Özçataloğlu

Nisan 25, 2016

Umut çocuktur, çocuk umuttur! | Mehmet Özçataloğlu

mehmet fotoGeçen haftaki yazımın bir yerinde “dilerim ki çocuklar bir an önce yaşanılan kötü olayların merkezinden ayrılırlar, adları kötülüklerle birlikte anılmaz” demiştim. Dileklerimiz hâlâ umut şeklinde bekliyor. Geride bıraktığımız bir hafta içerisinde değişen pek bir şey olmadı onlar için. Ve tabi bizim için de. O halde umutlu fakat çaresiz bekleyişe devam edeceğiz. Ben yine onlar için yazılmış kitapları okudum. Onlara anlatılmak isteneni biraz da üzerime alarak. Gereken dersi çıkararak.

Bu haftaki kitaplarımız Elma Çocuk’tan. İlki Ahmet Şerif İzgören’in “Kanatsız Arı Mu”su. Ahmet Şerif İzgören adını duyduğumda öğrencilerine bir sınavda sormuş olduğu efsane sorusu gelir aklıma. Bilenler bilir bilmeyenler için anımsatayım. Ahmet Şerif Hoca sınavda tek bir soru sorar öğrencilerine. Yanıtı bilen dersten geçecektir. Ve bu tek soru, “kapıdaki görevlinin adı nedir?” Günlerce, aylarca, dönemlerce anlatarak veremeyeceğimiz bir dersi tek bir soru ile vermiştir İzgören. Böylesi bir insanın/yazarın da çocuklara vereceği çok şey vardır diye düşünüyorum ve kitaba geçiyorum.

“Hayatın renkli gökyüzünde süzülmek için kanatlara ihtiyacımız var mı?” diye soruyor yazar. Siz ne dersiniz var mı acaba? İyinin olduğu her yerde bir kötünün olduğu gibi kötünün olduğu her yerde de bir iyi mutlaka olacaktır değil mi? “Neşeli vızıltıların eksik olmadığı kovan o gün çok sessizdi. Bir mektup almıştı arılar. Mektuba göre, kanatları olmayan işçi arı Mu, kovandan gönderilecekti. Ama kraliçeyi ikna ederlerse iş değişirdi tabi. Mu onlarla yaşamalı diye düşünüyordu diğer işçi arılar. Çünkü kovan için şahane fikirleri, harika şarkıları vardı. Kraliçenin huzurunda aldılar soluğu. Fakat işleri kolay değildi. Dedim ya iyinin olduğu yerde kötüler de mutlaka vardı. Kara Vezir Mu’nun gitmesi için elinden geleni yapacaktı. Sonra ne oldu dersiniz? Sonrası kitapta. şu kadarını söyleyeyim ki “Kanatsız Arı Mu” bir mücadele, birlik, dayanışma öyküsü.

Elma Çocuk’tan bir diğer kitap da “Okyunus’a Özgürlük”. Özellikle belirteyim ki okyanus değil Okyunus. Kapaktan itibaren bir süre okyanus olarak okudum çünkü. Ve ilk ‘okyunus’u gördüğümde yazım yanlışı var diyerek durakladım. Geri dönüp baktığımdaysa bütün o okyanus diye okuduklarımın okyunus olduğunu gördüm. “Okyunusa Özgürlük” Ceren Kerimoğlu’nun kitabı. Kitabın resimleyeni yok. Çünkü kitaptaki resimler kolaj (kes-yapıştır) tekniği ile hazırlanmış. İşte onu yapan da Ayşe Akıllıoğlu.

Yine toplumsal duyarlılığa dikkat çeken ilginç bir kitap. Şöyle ki: “Birçok yunus dostumuz şimdilik tutsak ama biz onlara gülümser, hikâyelerini herkese anlatırsak bir gün özgür olacaklar, inanıyoruz. Sesimiz dalga dalga yayılsın isteriz.” Sesi yaymanın bir yöntemi de kitaplardır tabii.

Ve umut çocuklardır, umut çocuklardadır. Yunusların özgür olması da, insanların nitelikli insanca bir yaşam sürmesi de…

“Ben de düşündüm bunu” dedi Mido… “Çok kafa yordum ve bir yol buldum” diye devam etti. Çocuklar! Tek çözüm çocuklar… Biliyor musun, çocukların her biri birer kahramandır aslında.” (kitaptan / s. 36)

Okyunus, çok sevdiği ailesinden, evinden uzakta. Bir yunus parkında yaşıyor ve orada insanları eğlendirmesi gerekiyor. Ama bu küçük havuzda çok mutsuz. Sürekli gülümsediği için de mutsuz olduğu anlaşılmıyor. Neyse ki meraklı midye Mido, bu mutsuzluğun sebebini öğrenmekte gecikmiyor. Okyunus’u gerçekten gülümsetmek için bir fikri var ve bu fikir inci gibi değerli. Okyunus, ait olduğu yere dönmeli. Peki, dönebilecek mi? Bunun yanıtı da kitapta.

Elma Çocuk’tan çocuklar için nitelikli iki kitap. Okumaz mısınız, okutmaz mısınız?   

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (25 Nisan 2016)

Yorum yapın