Can Yayınları’ndan 2011 yılında basılan, Frederich de la Motte Fouqué’nin gotik romantik eseri Undine, Zehra Kurttekin tarafından Almancadan dilimize çevrilmiş. Kitap daha önce Su Kızı adıyla MEB tarafından basılmış.
Aristokrat Fransız aileden gelen Alman yazar bu eseri 1809 yılında yazıyor, 1911 yılında Almanca olarak basılıp 1885 yılında İngilizceye çevriliyor. Opera (Undine Operası-E.T.A Hoffmann), tiyatro ve sinemaya konu oluyor. Yazarın 1813’te yazdığı Der Zauberring isimli eseri ise J.R.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi isimli yapıtına esin kaynağı olmuştur.
Yazar eserinde İskandinav sagalarından ve mitlerinden yararlanıyor ve bunları şiirsel melankolik bir dille hikayesine yerleştiriyor. Eserin akışı çok hızlı, okuyucuyu sürükleyen olaylarla hiç ara vermeden kitabın sonuna geliniveriyor. Olaylar suyun çevresinde, bu su durağan olmayan Tuna nehri. O yüzden olayların su gibi akıp gitmesi, Undine’nin hareketli, cıvıl cıvıl, bazen asi, saf bir kız olması şaşırtıcı değil. İlk bakışta Undine büyükler için yazılmış en güzel masallardan biri.
Eser beş ana karakter çevresinde dönüyor. Küçük kızlarını esrarengiz bir şekilde Tuna Nehri’nin kıyısında yitiren balıkçı aileye kader, sevimli, zarif ve başına buyruk Undine’yi çıkaracaktır. Bir ölümlüyle, Şövalye Huldbrand von Ringstetten’la evlenerek ruh kazanan su perisi Undine’nin öyküsü. Hikayeye sonradan dahil olan ve olayların gelişmesindeki büyük rol oynayan Lady Bertalda, ailenin kaybettiklerini sandıkları gerçek kızı. Alışıldık bir aşk hikayesi, sıra dışı Undine, mutlu sona giderken araya giren ürpertici Kühleborn Amca, kapatılan su kaynağı ve kapatılması sonrası gelişen problemler.
Undine karakteri gerçek midir? Yazarın kendini ortaya çıkardığı on üçüncü bölümün başı buna cevap veriyor: Bu hikayeyi yazan, ondan etkilendiği için yazdı, başkalarının da aynı şekilde etkilenmesini ister. Onun için sevgili okur, bir lütufta bulunmanı diler senden. Oldukça uzun bir zaman diliminin kısa sözlerle, o zaman zarfında yaşananları, genel hatlarıyla anlatmış olmasını hoş görmeni ister. Yoksa, o da bilir Huldbrand’ın duygularının nasıl yavaş yavaş Undine’den uzaklaşıp Bertalda’ya yöneldiğini, Bertalda’nın da genç adama nasıl gitgide daha ateşli bir biçimde karşılık verdiğini, bu ikisinin evli kadını nasıl yabansı bir varlık olarak gördüklerini, ona acımaktan çok, ondan korktuklarını, Undine’nin nasıl ağladığını, gözyaşlarının şövalyenin yüreğinde vicdan azabını körüklese bile o eski aşkı diriltemediğini, şövalyenin bir an için iyi davransa da, hemen ardından soğuk bir ürperti ile uzaklaştığını, insan soyundan Bertalda’ya doğru itildiğini sanatsal bir biçimde, adım adım örerek anlatmayı. Yazar, bütün bunların düzgün bir biçimde ayrıntılı olarak anlatılabileceğini, belki de öyle yapılmasının daha doğru olacağının pekâlâ bilir. Ama bu acıyı yüreği kaldırmaz. Çünkü kendisi de buna benzer bir şeyler yaşamıştır, onların anılarından, anılarının gölgesinden bile ürkmektedir. Benzer duyguları muhtemelen sen de tatmışsındır sevgili okur. Ölümlü insanın kaderinde vardır bu (sayfa 70). Bu hikayenin içinde birden bire beliriverme daha sonraki akımların habercisi sayılabilir. Undine, Bertalda, Huldbrand, Kühleborn oluruz okurken.
“Kafirlerle Türkler mi terbiye etti seni, Bu nasıl konuşma?” (sayfa 35) şeklindeki soru o dönemde ve o coğrafyada Türklere bakış açısını görmek açısından ilginçtir.
Düğün töreninde papaz çocuksu ruhlu, su gibi coşkun Undine’yi uyarır; “Sevgili kızım, sizi izlerken eğlenmemek mümkün değil ama, bu arada unutmayın ki, ruhunuzun kocanızın ruhuyla tam bir uyum içinde olmasına özen göstermelisiniz.” (sayfa 42)
Undine bir su perisi. “Benden vazgeçemezsin,” diyor sevgilisine. Ayrılırsa ruhunu kaybedecek (sayfa 44). Seven her kadın gibi.
Kitabın kapağı gotik ruhu tam anlamıyla sergileyecek biçimde seçilmiş. Siyah renk ve hüzünlü bir su perisi göze çarpıyor. Eseri, operasını dinlerken okumak oldukça zevkli. Yazarın daha fazla eserinin dilimize çevrilmesi umuduyla,
Zeynep Yenen – edebiyathaber.net (30 Mart 2017)