Sabit Fikir’in The New York Times’a dayandırdığı habere göre, 2001 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen V.S. Naipaul, pek çok açıdan tam da çağımızın yazarıydı. Hint asıllı edebiyatçı, Trinidad ve Tabogo adalarında doğdu, Oxford’da öğrenim gördü ve yaşamının büyük bir kısmını İngiltere’de geçirdi. Sınırları, kimlikleri bulandıran hayatı her daim hareket halindeydi.
Post-kolonyal edebiyat kuramı için de önemli bir isim olan Naipaul’un yapıtlarının Türçede büyük oranda ihmal edildiğini söyleyebiliriz. Gelişin Bilmecesi (The Enigma of Arrival) adlı romanı 2013’te Can Yayınları etiketiyle yayımlandı. Ertesi yıl Türkçeye kazandırılan Taklitçiler (The Mimic Men) Karayipler’deki eski bir Britanya sömürgesi olan Isabella Adası’nda doğan Hint asıllı Ralp Singh’in Londra’da bir otel odasında hayatını yazması üzerine kuruluydu; açıkça otobiyografik özellikler taşıyan bir kitaptı bu. Yine Can Yayınları’ndan çıkan Nehrin Dönemeci (A Bend in the River) da yazarın önemli romanları arasındaydı.
Naipaul’un diğer romanları da bu tür bir melez kimlik, sömürge altında yaşama ve göç temasıyla yakından ilgili oldu. Ancak Naipaul’le ilgili her şey böylesine toz pembe değildi. Yazdığı denemelerden bazıları (özellikle de “The Middle Passage”) oryantalist, kadın düşmanı ve ırkçı olarak nitelendirildi. Kamusal alandaki açıklamaları da Naipaul’ü post-kolonyal edebiyat kuramının en tartışmalı figürlerinden biri haline getirdi.
11 Ağustos günü, 85 yaşında hayata veda eden Naipaul’un nutulmaz kitapları arasında, 1971’de Man Booker’ı kazanan In a Free State‘in yanı sıra, 29 yaşında yazdığı A House for Mr. Biswas ve The Mystic Masseur‘ü de saymak mümkün.
edebiyathaber.net (15 Ağustos 2018)