20-28 Nisan 2014 tarihleri arasında düzenlenen TÜYAP 18. İzmir Kitap Fuarı’nın onur yazarı; dil ve edebiyata uzun yıllar emek veren Feyza Hepçilingirler’di. Fuar süresince gerçekleştirilen etkinliklerde usta yazarın yaşamı, kitapları, Türkçe konusundaki duyarlılığı, öykücülüğü ve eleştirmenliği odağa alındı.
Çok yönlü bir edebiyat sanatçısı olan Feyza Hepçilingirler, yazmaya önce şiirle başladı, lise yıllarındayken İzmir ve Ayvalık’taki yerel gazete ve dergilerde ilk şiir ve yazı denemeleri yayımlandı. İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü 1971’de bitiren yazar, hep edebiyat içinde soluk aldı, birçok yapıta imzasını attı.
Feyza Hepçilingirler, dil ve edebiyat konularına dikkatli, titiz ve duyarlı yaklaşımı nedeniyle yıllar boyunca ilgiyle okunan yazarlardan biri oldu. Dile ilişkin yazılarında özellikle basılı/görsel kitle iletişim araçlarında dilin yanlış kullanımlarını örnekleyip doğru kullanımı göstererek topluma duyarlılık ve farkındalık kazandırdı.
Feyza Hepçilingirler, sadece eleştirel deneme ve günce yazarlığıyla sınırlamadı kendini. 1981’de Sabah Yolcuları ile Akademi Kitabevi Öykü Ödülü’nü almasından günümüze kadar kurmaca yazarlığını eleştirmenliğiyle bir arada, birbiriyle yan yana sürdüren yazarın öykü sanatında kat ettiği uzun yolun yeterince değerlendirilmediği, daha çok eleştirmenliği ve dilciliğinin ön plana çıkarıldığı kanısındayım. Feyza Hepçilingirler öykücülüğüyle, kurmaca yazarlığı yönüyle de değerlendirilmeli, öyküleri inceleme odağına alınmalıdır; çünkü onun yaratıcılığını ve yazınsal ustalığını kanıtlayan yapıtları öyküleridir.
Feyza Hepçilingirler Sabah Yolcuları’nda şiirsel, içe işleyen dille yazdığı öykülerinde ince bir hüznü toplumsal ve insani bir duyarlılıkla çoğalttı. Her biri ayrı bir insani dramı, toplumsal gerçekçi bakış açısından dillendiren bu öyküler, insan-toplum etkileşimini derinlikle işler. Sabah Yolcuları’ndan itibaren Feyza Hepçilingirler’in öykülerinde kadınlar dikkati çeker; çoğu zaman anne ya da eş olan ve çelişkilerin tam ortasında yaşayan, umarsız, kederli kadınlar… 1986 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı alan Eski Bir Balerin’de; kadın, yalnızlık, unutulmuşluk eksenindeki öykülerinde kadın duyarlılığı ve inceliğini doruğa çıkaran yazar, zihinsel çağrışımlar ve iç konuşmalarla kişilerine ruhsal derinlik kazandırdı. Bu kitaplarını Ürkek Kuşlar, Kırlangıçsız Geçti Yaz, Savrulmalar, Öykünmece, İşte Gidiyorum, Arada Aşk Var adlı öykü kitapları izledi. İşte Gidiyorum’da göç olgusunun toplum ve bireylerdeki etkilerini işleyen öykülerini bir araya getirdi; özellikle zorunlu göç Mübadele, mübadil bir aileden gelen yazarın ilgi odağında yer aldı. Feyza Hepçilingirler, hiçbir kitabında kendini tekrara düşmedi, her kitabında yeni deneyselliklere, kendine özgü farklı tarz ve yeniliklere açtı öykü dünyasını. Öykülerinin anlatımında şiirsellikten ironiye; okurda tebessüm uyandıran ince ve düşündürücü mizaha kadar pek çok niteliği bir araya getirmeyi başardı. Her zaman temiz, duru, aydınlık, anlaşılır, akıcı ve doğru bir dille yazmaya özen gösteren yazarın öykülerinde dil işçiliği ve titizliği açıkça görülür.
Hayatın gerçeklerinden damıttığı öykülerini, ‘kurguda, dilde yalınlık’ ilkesi etrafında örgüleyen yazarın en sıra dışı ve deneysel nitelikteki öykü kitabı Öykünmece adını taşıyor. Daha çok hayatın kırılma noktasındaki insanların yaşantıları ve iç karmaşalarını işleyen, buruk bir hüzün tadı veren öyküler yazan Feyza Hepçilingirler, Öykünmece’de kendi öykü tarzını ve biçemini aşarak, önceki yazıları ve kurmacalarında, dokundurduğunda hissettiğimiz eleştirel ince mizah ve ironiyi daha ileri bir noktaya taşıyor.
Öykünmece, okuru bir oyuna çağıran kısa öykülerden oluşuyor. İlk sayfadan itibaren kendimizi bu öykü oyununun içinde buluyoruz. Her biri başka bir öykü tarzına, biçemine, farklı bir öykü atmosferine açılan kısa, yoğun, derinlikli öyküler var Öykünmece’de. Feyza Hepçilingirler, önsözde Öykünmece’deki deneysel çabasını, her biri diğerinden farklı benzetimlere açılan bu öyküleri yazma amacını ve yöntemlerini açıklıyor. Önceki yıllarda Öküz adlı dergide yer alan öykülerinden bir seçki yaparak bu kitabı oluşturduğunu belirten yazar, Öykünmece’nin bir anlamda kendini yinelememe konusundaki yazınsal-estetik kaygısı nedeniyle ortaya çıktığını dile getiriyor. Öykü ile öykünmek (taklit etmek) sözcükleri arasındaki ses ve anlam ilişkisinden hareketle yazarın kendi türettiği bir sözcük olan ‘öykünmece’, kitabın da adı oluyor. Öykünmece, pek çok öyküyü tarz, atmosfer, konu, ifade, kişiler, göndermeler, imgeler… açısından taklit eden öykülerle dolu. Bazı öykülere ve bazı yazarların üslubuna öykünen öykülerden oluşan Öykünmece’nin her öyküsünü aynı yazarın yazdığına inanmak çok zor; zaten Feyza Hepçilingirler de bunu amaçlamış ve deneyimlemiş. Her öyküde atmosfer, işleniş, etki ve üslup diğerinden çok farklı. Yazar, kitaptaki öykülerin her birini birer üst başlıkta toplamış; her öykü için ayrı bir üslup geliştirmiş; daha doğrusu birer üslup öykünmesi yapmış ve bütünüyle bir parodi zenginliği oluşturmuş. Kitaptaki her öykü, belli bir tarzın ve üslubun parodisi olarak da okunabilir. Bir bakıma edebiyatta da yaşanan postmodern zamanlara göndermeler yapan deneysel metinler var burada. Üst başlıklar, öykünün öykündüğü tarzı gösteriyor; Entel Öykü, Fantastik Öykü, Kafkaesk Öykü, Minimal Öykü, Popülist Öykü, Satanist Öykü, Absürt Öykü… gibi adlarla sunuluyor. Böylece kitapta toplam 25 kısa öykü yer alıyor. Yazar, kitabın son öyküsü Nostaljik Öykü’yü kendi tarzı olarak nitelendiriyor ve dönüp dolaşıp geldiği yerin kendi öykü çizgisi olduğunu belirtiyor.
Öykünmece’nin öyküleri ilgiyle, keyifle; bazen gülümsemeyle, bazen kahkahayla, bazense hüzünle okunuyor. Bazen saçmalığın dibe vurduğunu görüyor; bu noktada hayatın içindeki saçmalıkları anımsıyoruz. Feyza Hepçilingirler, yazılmış ve yazılmakta olan öykülerin okurda mizahî tatlar bırakan birer parodisini oluşturup ironiyi edebiyatın zirvesine çıkarıyor. Böylece üslup denemelerine taklit (öykünme) ve parodinin canlı renklerini katarak ilginç bir deneysel çalışmaya imzasını atıyor; okura inanılmaz bir öykü oyunu içinde hoş bir zaman parçası armağan ediyor. Bir yeniden yazma deneyi, oyunu ya da öykünmesi diyebileceğimiz yapıtta Feyza Hepçilingirler’in ince mizahını netlikle görüyoruz.
Feyza Hepçilingirler, dilin olanaklarıyla ne denli çok üslup çeşitlemesi yapılabileceğini, dolayısıyla yazarların, kişisel üslupları; farklı bakış açısı ve görme biçimleri üzerinden dili dönüştürdüklerini, yepyeni yaratımlar oluşturduklarını kanıtlıyor. Popülist Öykü ve Futbol Öykü’de pek çok dil/düşünce klişesiyle konuşup yazdığımızı ince bir alaysama ve eleştiriyle dillendiren Feyza Hepçilingirler’in, kutsal kitapların üslubuna öykünerek yazdığı Divinia Öykü’de içeriği farklı biçimde ifade etmesiyle sarsılıyor, insana özgü kötülükleri Tanrısal bakış açısından görüyoruz. Bazı öykülerden masal tadı alıyor; duvarına sarılan asmaya âşık olan eski bir evin tuhaf hallerine tanık oluyoruz mesela.
Öykünmece, edebiyatta deneyselliğe, yeniliğe zihnini sürekli açık tutan okurlara seslenen; “öykündüğü” halde “özgünlüğünü” yitirmeyen farklı bir kitap…
Hülya Soyşekerci – edebiyathaber.net (28 Mayıs 2014)