Hazırlayan: Can Öktemer
En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
En son Hikmet Hükümenoğlu‘nun “Körburun”unu okudum. Bir süredir elime aldığım romanlar hayal kırıklığına uğratıyordu beni. Aralarında (fazlasıyla) övülenler de vardı, sorun bende diye düşünmeye başlamıştım. Böyle bir zamanda, biraz da korkarak elime aldım “Körburun”u ve çok sevdim. Hah, dedim, böyle romanlar da vardı, roman böyle de yazılabiliyordu. Romanın illa bir aforizma makinesi olması veya okurda birtakım hisler uyandırabilmek için acınası bir gayretle uğraşması veya içi boş laf cambazlığı yapması gerekmiyordu… Kurmaca dışı kitaplara giderek daha çok yönelmişken “Körburun” tekrar bol bol roman okuma isteği uyandırdı bende.
Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
Tüm final bölümünü ve Stefo’nun Meral’le yaptığı, birkaç sayfa süren konuşmayı çok sevdim. Manifaturacı Yorgo’nun adadaki haletiruhiyesini anlattığı kısmın son birkaç cümlesi de içime işledi: “Ayda bir, esnaf toplanıp Seleş’in meyhanesinde rakı içtiğinde, onu da davet edip kendilerinden birisiymiş gibi dertlerini dinlerlerdi. Yalnızlığı ve endişelerini değil elbette. Onlar öyle uluorta konuşulacak şeyler değildi.”
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Hepsinden bir parça ama artık en çok tecrübelerime ve sezgilerime kulak veriyorum galiba.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Hangi birini söyleyeyim?
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
İlk senaryomu 1995’te yazdım, rahmetli Tamer Baran okudu. Beni bir emrivakiiyle senaryo yazmaya iten o olduğu için okuyup fikrini söylemek de ona düşmüştü… İlk romanımı 2003’te yazdım, güvendiğim birkaç arkadaşıma okuttum. Onların cesaretlendirmesiyle yayınevine yolladım.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Gündüz vakti yazmak tercih sebebi, sessizlik şart. Bu ikisi olduktan sonra başka bir şey aramıyorum pek… Gürültüden etkilenmemek isterdim fakat imkansız ne yazık ki. Yazarken dinlediğim müzikler bile sözsüz…Dizi senaryosu yazarken ekipçe çalışmanın getirdiği bir kalabalık, beraberlik duygusu var. Roman ve film senaryosu yazdığım dönemlerde ise yalnızlık ve sessizlik bir süre sonra bunaltıcı olabiliyor, bazen evden çıkıp bir kafeye oturuyorum. Oralarda da kulaklığımı takıp kendime mümkün olduğu kadar sessiz bir ortam yaratmam gerekiyor ama olsun, etraftaki insanları seyre dalıyorum arada, varlıkları iyi geliyor. Böyle birkaç saat geçirmek tekrar evimi özlemem için yeterli oluyor.
edebiyathaber.net (28 Eylül 2018)