Gülşah Elikbank’ın yeni romanı Uykusuzlar, İthaki Yayınları’nca yayımlandı.
Rüyalarımız, günlük hayatımızda yaşadıklarımızın yansımalarından mı ibaret yoksa var olduğundan bizim bile haberdar olmadığımız, en bilinmez düşüncelerimizin yansımaları mı? Gülşah Elikbank yeni romanı Uykusuzlar’la, rüyaların insan hayatında sanıldığından daha etkili olduğunu gösteriyor. Yazar, rüyalarımızın kontrolünü kaybettiğimizde olabilecekleri gözler önüne seriyor.
İnsanların sol omzuna sürgün edilen gölgeler ve onları kurtarmaya çalışan sahipleri… 2013 yılında, bir metropolde yaşayan Nina, o beş yaşındayken intihar eden annesinin ardında bıraktığı gizemlerin peşine düşer. Annesinin mezarı başında, yalnızca kendisinin fark ettiği bir gölgeyle arkadaşlık kurmaya başlamıştır. Her gece tekrarlanan bir rüya yüzünden, bir yıldır psikoloğa gitmektedir ama rüyalarının dehşeti daha da artmaktadır. Üstelik bir de yalnızca bir kere gördüğü halde, deli divane olduğu, Ares girmiştir yaşamına. Oysa Nina, nişanlıdır, evlenmesine çok az bir zaman kalmıştır. Bir aile kurmak için yanıp tutuşurken, karşısına çıkıveren Ares, tüm dengelerini alt üst etmiş, rüyalarının seyrini de değiştirmiştir.
Özellikle uyku evreleri, kolektif bilinçaltı, gibi konularla yaşadığımız hayatın ne kadarının gerçek ne kadarının rüya olduğunun sorgulandığı Uykusuzlar için İnci Aral, “Elikbank, yeni romanı Uykusuzlar’da rüyalara eğiliyor. Gerçek ya da düşsel roman kahramanlarını aşkları, çelişkileri, açmazları, olağan ya da olağandışı rüyaları, rüyasızlıkları ve insanlığı tehdit eden sorunlara çare arama çabaları temelinde anlatıyor. Romanın özeti ve sorduğu evrensel değerdeki soru ise şu: Hepimiz aynı rüyayı görebilsek, dünya daha güzel bir yer olabilir mi?” yorumunu yapıyor.
edebiyathaber.net (11 Ekim 2013)