Uyumsuz’un uyumu | Ceyda Ölmez

Nisan 4, 2024

Uyumsuz’un uyumu | Ceyda Ölmez

Fransız yazar, gazeteci ve yayıncı Clara Dupont-Monod’nun ustalıkla kaleme aldığı Taşların Anlattığı, insanın iç dünyasının karmaşıklığını ve derinliğini bizlere aile denen şey üzerinden aktarıyor. Fransa’daki bir köyde yaşayan bir ailenin hayatı, aileye katılan bir bebekle beklenmedik bir şekilde, kökten değişir. Tombul yanaklı, kapkara gözlü, güzel bebek, ailenin hayatını günbegün dönüştürür. Bu dönüşüm bebeğin hiçbir zaman gelişemeyeceği, göremeyeceği ve birkaç yıl içerisinde de öleceği haberinin alınmasıyla başlar. Her bir aile ferdi bu durumu farklı şekilde hissetmektedir. Özellikle ailenin iki çocuğu “uyumsuz” bebeğe karşı birbirinden tamamıyla zıt tutumlar sergiler. Ağabey bebeği koruma ve sahiplenme duygularını yaşayıp hayatını tamamıyla bu yeni düzene göre kurarken, kız kardeş bebekten nefret eder ve onu, ailesini çalan bir hırsız olarak görür. Sayfalar çevrildikçe bu iki kardeşin duygularına yakından şahitlik ederiz.

Ağabey uyumsuz kardeşine sıkı sıkı bağlanıp onu hayatının merkezi haline getirmiştir. Hayatın tek anlamı engelli kardeşidir ve onun dışında gözü kimseyi görmez. Kendi hayatı, arkadaşları, okulu ve kız kardeşi onun hayatında tek satırlık bir yer kaplamaktadır. Onun üzerindeki odakla olayları ve hissettiklerini okuduğumuzda, hayat boyu verdiği tek mücadelenin uyumsuz kardeşini bu dünyaya entegre etmek ve öldükten sonra da onun anısını yaşatmak olduğunu fark ederiz. Uyumsuz dışında her şey yan karakter ve hayatın önemsiz birkaç detayıdır.

Kız kardeş için ise hayat bir görünme çabasıdır. Uyumsuz, onun hayatını elinden almış ve onu bir hayalete çevirmiştir. Ağabeyinin gözlerinin ona dönmesini ve biraz olsun onun kadrajına girebilmeyi istemektedir. Bunun için elinden gelen her şeyi yapar. Çabaları sonuçsuz kalınca kendini tamamıyla uzaklaştırıp kendisine var olduğunu hissettiren anneannesiyle yaşamaya çalışır. Zaman akıp gittikçe ve ailesinin de akıp giden bu zamanla boğulduğunu gördükçe dayanamaz ve onların ellerinden tutmak ister. Başarılı sonuçlar elde etse de ağabeyi kendini uyumsuzla birlikte bir nevi toprağa gömer ve hayatını yalnızca yaşamış olmak için yaşar.

Uyumsuz kardeşin ölümünden sonra aileye yeni bir kardeş dahil olur ve bu çocuk aileyi yeniden bir araya getirme çabası içerisine girer. Yeni gelen bebek, anne ve baba için çok farklı ve hassas bir konumdadır. Uyumsuz bebeklerinin acısını içlerinde her zaman hissederken sonuncu bebekle de hayatın bir ucundan sıkıca tutmaktadırlar. Sonuncu, ailesinin kendisinden önceki hikâyesinin ağırlığını sonuna kadar hissetmektedir. Görünürde geçmişin bir parçası olmasa da aslında geçmişin doğurduğu bir bebektir. Hiç tanımadığı kardeşini tanımak, onunla temas edip neler hissettirdiğini hissetmek için yoğun bir arzu duymaktadır. Aile bireylerini bugünkü kişiler yapan geçmişi merak etmekte ve bu geçmişin başrol oyuncusunu, uyumsuzu tanımadan sevmektedir, ona karşı özlem duymaktadır.

Yazar üç ayrı karakterin aynı olay karşısında hissettikleri şeylerin farklılığını ve zaman zaman kesişimini mükemmelen aktarıyor okuyucuya. Her bir kardeşi tek tek ele alıyor. Roman ilerledikçe ağabey kısmına eklenen kız kardeş ve sonuncu kısımları hikâyeyi hem içerik olarak hem de biçimsel açıdan derinleştiriyor. Dupont-Monod’nun en büyük başarısıysa, böyle bir konuda, duygusallık tonunun her an çığrından çıkabileceği bir meselede bile olayları belirli bir mesafeden, sakince anlatmasında saklı.

edebiyathaber.net (4 Nisan 2024)

Yorum yapın