Uyurgezerler yine uyuyorlar | Edgar Morin

Ocak 15, 2015

Uyurgezerler yine uyuyorlar | Edgar Morin

EdgarMorin7 Haziran 2014’te Edgar Morin, “Halktan uzaklaştılar, halk da onlardan uzaklaştı” başlıklı bir yazı yazdı. Başından beri solun her zaman eleştirel, ama sadık bir dostu olan Edgar Morin, Mediapart’ta bizi yöneten ve yönlendiren uyurgezerlerin körlüğü üzerine aşağıdaki satırları yazarak önemli bir uyarı yaptı. Bu değerli yazıyı Şirin Tekeli Türkçeleştirdi.

Üçüncü Cumhuriyet döneminde Fransız Devrimi’nin yarattığı, sonradan sosyalizm tarafından benimsenip geliştirilen, 1933’ten sonra komünistlerce de benimsenen, kırsal kesim öğretmenleri, lise hocaları, Sosyalist ve Komünist partilerin eğitim kurumları tarafından yaygınlaştırılan düşüncelerle eğitilmiş sol halkın yavaş yavaş yok olduğunu fark edemediler. Radikal sosyalizmin ölümünün, Sosyalist Parti’nin güçten düşüşünün, Komünist Parti’nin çözülüşünün yarattığı boşluğu algılayamadılar.

Nazar boncuğuna dönüşen büyüme ve rekabet sözcüklerinin peşine takılarak sözde bilimsel yeni-ekonomik liberalizmin dogmalarına kapıldılar ve siyasal düşüncelerinin içeriksizliğini fark edemediler.

Ekonomik krizin bir uygarlık krizine dönüşmesine ve gelecekten umudun kesilmesine yol açan, bugünün belirsizlikleri ve tehditlerinden kaynaklanan, giderek daha yıkıcı hale gelen sıkıntılar üzerinde düşünmediler.

Bir dönemin, köylülerin yok oluşu, genelleşen köksüzleşme, değerlerin yitirilişi, ailelerin içine düştüğü kriz gibi gelişmelere bağlı olarak öldüğünü göremedikleri gibi, bunların yol açtığı geçim sıkıntısı ve belirsizliklerin endişeli bilinçler üzerinde Afrikalı, Mağripli, Çingene göçmenlerin ülkeyi istila ettikleri türünden fantazmalar yaratacağını da öngöremediler.

Geriye dönük olarak da, Fransa’nın tarihi oluşumu boyunca çokkültürlü olduğunu, brötanyalılar, basklar, katalanlar, alsazlılar, flamanlar gibi halkların orada bir arada yaşadığını ve yeni göçmenlerin onların çokkültürlülüğünü devam ettirdiklerini keşfedemediler.

2073 AVRUPAMIZ.inddHalktan uzaklaştılar, halk da onlardan uzaklaştı.

İnsanlığın gerçeklerini gizleyen hesapların ardına sığındılar ve zaman zaman delirmeye yol açan acıları, erkeklerin, kadınların, gençlerin, yaşlıların acılarını, umutsuzluklarını, korkularını göremediler.

Teknokrasinin, enarşinin (yüksek teknik okulların), ekonokrasinin, paratokrasinin kapalı dünyaları içinde yaşadılar, düşündüler, eyleme geçtiler.

Etkileri hayatın sonuna kadar süren eğitim eşitsizliklerinin kaçınılmaz artışına gözlerini yumdular; oysa Alain Minc’in “mutlu küreselleşme” dediği şeyin yarattığı bu eşitsizlikler, yeni yoksulluklar yaratmakta ve yoksullukları sefalete dönüştürmektedir.

Finans çevrelerinin siyasi parti merkezlerine, Sosyalist Parti dahil olmak üzere, sızmayı başarmalarına göz yumarak siyaset üzerinde ahlaksız bir egemenlik kurmalarına olanak verdiler.

Kralcı, Dreyfus karşıtı, laiklik karşıtı, antisemit (Yahudi karşıtı), ırkçı, 1940’taki ulusal çöküşe kadar muhalefette kalan, 1944’te dağılan, bugün cumhuriyetçiliğin karşılaştığı zorluklar ve günümüzün kriz ortamında yeniden dirilen İkinci Fransa’nın yükselen Vichy’cilik akımının farkına varamadılar.

Front National (Ulusal Cephe) partisinin daima % 20 oy oranının altında kalacağına inanmak istediler, oysa Marine le Pen’in “mavi” hareketinin sağ kamuoyu üzerinde güçlendiği açıkça görüldüğü gibi, hareket, bir zamanlar komünist ve sosyalist parti kaleleri olan işçi ve halk tabakalarında kök salmaktaydı.

Brüksel Avrupası bürokrasisinin siyasi ve askeri açıdan kötürümleştiğini ve çözülmenin eşiğine geldiğini göremediler, dolayısıyla Avrupa’yı yeniden canlandıracak metamorfozu hayal etmekten ve tasarlamaktan aciz kaldılar.

INCONTROMORIN1_Morin_fotoMarasco
Edgar Morin İtalya’da

Oy vermeyenler cephesi, çoğunluğu ele geçirerek zafer mi kazandı? Front National zafer mi kazandı? İkisi birden mi oldu? Biri ötekini mi tetikledi? Her ne olursa olsun, sonuç, cumhuriyetin yenilgisi, demokrasinin yenilgisi, Sosyalist Parti’nin iflasıdır.

Savaş öncesinde de bir uyurgezerlik dönemi vardı; bir an Hitler’in Weimar demokrasisinin olanaklarını kullanarak iktidara gelişiyle bu uyurgezerlikten çıkılsa da, sonra yeniden uyurgezerliğe gömülündü ve 1940 trajedisine kadar bilinçsizce sürüklenildi. İspanya’daki iç savaşa müdahale etmeme yolundaki büyük hata, Alman-İtalyan müdahalesinin zaferi Franco’ya vermesine yol açtı. Münih’te yapılan büyük hata Almanya-Sovyetler Birliği ittifakının kurulmasına neden oldu. 1939’un büyük hatası savaş ilan edip, savaşa girmemekti. 1940’ta genel kurmayın yaptığı büyük hatalar 1940 faciasını yarattı.

Şu sıralar, uyurgezer biçimde, yeni felaketleri beklerken, acaba yeni uyurgezerlerin peşine düşmüş değil miyiz?

XX. yüzyılın hastalığı 1914’te başladı. XXI. yüzyılın hastalığının habercileri, kara bulutların toplanması, karanlık güçlerin saldırıya geçmesi, gün be gün yaşanan körlüktür.

Oysa bu ülkede, dernekler, kentlerde ve kırsal kesimde oluşturulan çeşitli girişimler şeklinde kendini ifade eden canlandırıcı güçler var. Ancak, dağınık haldeler. Kurtuluş eylemlerini birleştirebilmelerinden geçse de, henüz hiçbiri kendi seslerini ortak bir sese katamıyor ve dolayısıyla Sessiz kalıyorlar.

Kurtuluş yolunu gösteren Seslerin artık kendilerini ifade etmeleri zamanıdır.

Çeviren: Şirin Tekeli

Edgar Morin – edebiyathaber.net (15 Ocak 2015)

Yorum yapın