Vampir, günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan mitolojik bir varlıktır. İnternet üzerinde kısa bir araştırma yaptım ve vampirlerle ilgili çok ilginç inanışlara ve bilgilere rastladım. Örneğin; bu kavramı ilk ortaya atanların Babil halkı olduğuna… En eski vampir kemiklerinin Prag’da bulunduğuna… İnanışa göre vampir mezarları iki şeyden ötürü anlaşılıyormuş. İlki taş ile doldurulmasıyla… Öldükten sonra şişmiş veya kırmızı renkte oldukları da başka bir inanış. Mezarlarına yüzüstü gömüldükleri de internette yer alan bilgiler arasında.
Bunları konuşmak çok tatsız biliyorum fakat sinemada ve edebiyatta yer alan örnekler hayli ilgi çekiyor. “Drakula” efsanesi hâlâ güncelliğini ve canlılığını koruyor. Son yıllarda önümüze gelen “Alacakaranlık” adlı film serisini ve kitapları da anımsıyoruz. Çizgi romandan uyarlanan “Kutsal Savaşçı” da öyle… Örnekler çoğaltılabilir fakat gerek görmüyorum. İlgilisi haberdar ve takip ediyor.
Vampir efsanesi çocuk kitaplarında da yer alıyor. “Küçük Vampir” denilince de ilgililerin aklına hemen Angela Sommer-Bodenburg’un kitapları gelir. Bodenburg, Alman şair, yazar ve ressamdır. Hamburg Üniversitesi’nde, 1968-1972 yılları arasında sosyoloji, pedagoji ve psikoloji eğitimi almıştır. Hamburg’daki bir ilkokulda sınıf öğretmenliği yapan yazar 1984’ten sonra serbest çalışmaya karar vermiş ve bugüne değin 40’ın üzerinde kitabı yayımlanmıştır. Kitapları otuz dört dile çevrilmiş, sinemaya aktarılmış, müzikali yapılmıştır.
Yazarı da böylece tanıdıktan sonra gelelim kitaplara. Her ne kadar “vampir” sözcüğü tüylerimizi ürpertse de Bodenburg’un kitaplarında öyle görünmüyor. Aksine sevimli de diyebiliriz. Hep Kitap tarafından yayımlanan seri şu anda yedi kitaba ulaştı. “Küçük Vampir” dizinin ilk kitabı. “Vampirlerle ilgili öyküleri elinden düşürmeyen Anton ile karanlıktan korkan sevimli vampir Rüdiger’in sıra dışı dostluğuna ilk olarak bu kitapta tanık oluyoruz. Rüdiger, en az 150 yıldır vampir olmasına rağmen hâlâ çocuktur. Çünkü o, çocukken vampir olmuştur. Anton’la tanışmaları ise hayli ilginç. Anton’un evde yalnız olduğu bir anda Rüdiger, pencerenin pervazına konar. Anton başta çok korksa da Rüdiger’in karanlıktan çok korktuğunu söylemesi onu sempatik kılar Anton’un gözünde.”
Sonrasında Anton vampir ailesinin diğer üyeleriDişsiz Anna, Güçlü Bıçkın ve Dorothee Teyze’yle de tanışır. Mezarlık bekçisi, vampir avcısı Kargaburun’u da unutmayalım. “Küçük Vampir Taşınıyor”, “Küçük Vampir Film Kitabı”, “Küçük Vampir Trende”, “Küçük Vampir Çiftlikte”, “Küçük Vampir Âşık Oluyor” ve “Küçük Vampir Tehlikede” serinin diğer kitapları. “Film Kitabı”nı filmi izleyenler tahmin edebilirler. Diğer kitapların her birinde ise farklı bir serüveni okuyoruz. Okunan kitapların sayısı arttıkça vampire olan bakış açısı da değişiyor sanki. Her kitapta Rüdiger daha sevimli görünüyor okura. Kitaplar bittiğinde vampirler o kadar da korkulacak varlıklar değilmiş, diye düşünülebilir. Seride en çok dikkatimi çeken “Küçük Vampir Trende” oldu. Yolculukları çok sevmememe fakat uzun süre bir yerlere gitmeyince de uzun yolculukları özlediğimi hissediyorum. Belki de bu yüzden bu kitap daha çok ilgimi çekti. “Anton, anne ve babasının tatillerini bir çiftlikte geçirmek için hazırlık yaptığını duyunca bu plandan pek hoşlanmaz. Orada sıkıntıdan patlayacağını düşünür ve bunu engellemek için arkadaşı Küçük Vampir Rüdiger’i de onlarla gelmesi için ikna eder. Fakat bir vampirle yola çıkmak sıradan bir yolculuk olmayacağının da işaretidir. Bir de bu yolculuğun teknolojinin getirdiği hız ve konforun aksine trenle yapılacağı düşünülürse.
“Küçük Vampir” serisi toplamda 20 kitaplık bir seri. Yirminci kitabın sonunda Rüdiger’i bir dost gibi bile görebiliriz. Kitapları Ameli Glienke resimlemiş. Gülderen Pamir dilimize çevirmiş.
edebiyathaber.net (15 Mayıs 2018)