Var olanı kabul etmek ve barışmak mümkün mü? | Feza Karakaş

Şubat 11, 2022

Var olanı kabul etmek ve barışmak mümkün mü? | Feza Karakaş

Hayatınızda biriyle barışmak istediniz ama bunu yapmakta zorlandınız mı? Hayatın bazen istediğiniz gibi gitmediği, zor bir deneyim haline geldiği oldu mu, hatta mücadele ve savaş sahasına döndü mü sizin için? Hayat, işte böyle zamanlarda üzerimize ateş topları yağdırıyormuş gibi görünebilir. Böyle durumlarda dört seçeneğimiz olduğuna inanıyorum. Ateş topunu yakalar, yanmayı göze alarak geldiği yere geri yollamaya çalışırız. Yana çekilir, yanmaktan kurtuluruz ya da altında kalıp yanarız. Eğer bakış açımızı değiştirebilirsek, onu ateş topu olarak algılamaz, çiçek demetine dönüştürebiliriz. Bazı ortamlar ve durumlarda barış yapabilmek ve ateş topunu çiçeğe dönüştürmek kolay olmayabilir. Yaşam size meydan okuduğunda, her şey üst üste gelip zorluklarla karşılaşıldığında barışçıl olmak pek de kolay olmayabilir. 

Her şeyle barışmak çok zor gibi görünse de sadece eylem gerektirir. O da bırakmaktır.  Neyi veya neleri bırakmak? Öncelikle haklı olmayı bırakmak. Ben bilirim kalıp yargı cümlesini bırakmak. Dünya benim istediğim gibi dönmeli ve dönecek tarzı cümlelerle dolu zihin yapısını bırakmak. Beklentileri ve bu beklentilerin olması için var olanı zorlamayı bırakmak. Kontrol denen çaresizliği bırakmak. Uyurgezer zihni bırakmak. Geçmişe takılıp kalmayı bırakmak. Geleceği bırakmak, anda yaşamak. Pişmanlıkları, suçlamaları bırakmak. 

Yazdığı hikâyelerle kendini zindana kapatan kişi, zihninde dönüp duran düşünceleri bıraktığı yerde kabul denen mucizevi deneyime açılacak, her şeyle barışabilecektir. Stresli bir zihin ve bu zihnin yazdığı endişe hikâyelerine inanan bir kişi için kısır döngüden çıkmak imkânsız olabilir. 

İnsan haklı olmayı çok seviyor ve bırakmakta zorlanıyor diye düşünüyorum. Hatta haksız olmaktansa ölmeyi bile tercih edebiliyor. Savaşların, dargınlıkların, kavgaların altında yatan en büyük nedenlerden birinin haklı olmaya olan takıntılı bağlılığımız olduğunu düşünüyorum. Tavsiye vermesi, sana keder veren düşünceleri bırak ve özgür ol demesi kolay. Peki ama nasıl? Kısır döngü içerisinde, zihnimizde dönüp duran düşüncelerimizi nasıl bırakacak, berrak bir zihne nasıl sahip olacağız? Bırakmak konusunda deneyimli olanlar için kolay olabilir ama birçok kişi zordur. “Haklı olmayı, korkulu düşüncelere inanmayı bırak. Harika tavsiyeler, ama ben bunları nasıl uygulayacağım?

Barış kapısını açmak ve kabule ulaşmak için en sevdiğim uygulamalardan biri Byron Katie’nin The Work olarak adlandırılan basit sorgulama yöntemidir. Stresli bir düşünceyi farkına vararak tanımlama, yazma, sorgulama, tersine çevirme ve tam tersinin nasıl doğru olabileceğine dair örnekler bulma bölümlerinden oluşur. Meditatif olarak uygulandığında derin sonuçlara neden olabilir ve yaşamları dönüştürebilir. Bu basit, meditatif sorgulama yöntemi inandığımın tam tersini deneyimlemek için zihnimi açar. Acaba inandığım doğru mu? Bu düşünceye inandığım zaman nasıl bir insan oluyor, nasıl davranıyorum? Neler deneyimliyorum? Kendimi nasıl hissediyorum? Bu düşünceye inanmadığım zaman duygularım ve deneyimlerim nasıl oluyor? İnandığım düşünce ya da inancın ötesinde başka olasılıklar, başka gerçekler olabilir mi?  Bu meditatif sorgulama ve zihni genişletme süreci, dünyamda hiçbir şeyi değiştirmeden beni genellikle çok daha huzurlu bir alanda bırakır. Çoğu zaman The Work’ü yaptıktan sonra, beni strese sokan durumdan kurtulurum.

Dünyada kontrolüm dışında olan ve olmaya devam edecek pek çok şey var. The Work sorgulama metodunu uyguladığımda özgür oluyorum çünkü zihnimi her zaman kontrol edemediğim dış dünyayla barışık olmaya ayarlıyorum. Var olana direnmeden, olana teslim olup onu kabul ettiğimde dünyayı değiştirmek için daha yoğun enerji ve coşku buluyorum. Koşulsuz sevgi ve barış, eylemdeyken oluyor. 

edebiyathaber.net (11 Şubat 2022)

Yorum yapın