Varlık 85 yaşında

Temmuz 11, 2018

Varlık 85 yaşında

Varlık dergisinin 85. yılını doldurduğu Temmuz 2018 sayısı yayımlandı.

Murat Batmankaya “Varlık – Bir Uzun Koşu” başlıklı yazısında derginin kuruluşundan günümüze serüvenini önemleri hatları üzerinde durarak anlatırken, Süreyyya Evren “Ver Bize Bugünkü Dosyamızı da Haydi Varlık” başlıklı yazısında 90’lar ve 2000’lerdeki etkinliğine, Nilgün Tutal “Varlık: Dostluk ve Bilgi İçin” başlıklı yazısında ise son yıllarına yoğunlaşıyor.

Ayrıca Altay Öktem, Bâki Ayhan T., Behçet Çelik, Birgül Oğuz, Deniz Durukan, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Gamze Arslan, Gülce Başer, Hüseyin Ferhad, İnci Aral, Mehmet Can Doğan, Metin Cengiz, Murat Gülsoy, Murat Yalçın, Nazlı Karabıyıkoğlu, Nilgün Tutal, Pelin Buzluk, Salih Bolat, Selçuk Altun, Seray Şahiner ve Tuna Kiremitçi Varlık’ın edebiyat-kültür dünyamızdaki rolü, bir şair/yazar olarak kendi yazınsal serüvenlerindeki yeri, gençlerle ilişkisi, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin anlamı, Türkiye’deki güncel toplumsal/siyasi sorunlar karşısındaki tavrı konularında görüşlerini bildiriyorlar. 

Altay Öktem“Tarihi onar, yirmişer, ellişer yıllık bölümlere ayrılan, her birinde sistemli şekilde hafızası silinen, sanat, edebiyat bir yana, ne ekonomik, ne siyasi anlamda sürekliliği bulunan bir toplumun edebî hafızası olmayı başarmış yegâne dergidir Varlık.”

Birgül Oğuz“2007 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’nü almak günün birinde iyi bir yazar olma fantezilerimi gerçekçi bir umuda dönüştürmüştü. Kaldı ki fanteziden umuda geçiş yaparken yalnız da değildim. Sonuçta mesele yalnızca yazmak değil okunmak ve takdir edilmekti de ve ödül, hiç kuşkusuz, öykü jürisi tarafından –hem de koskoca Varlık dergisinin jürisiydi bu– okunduğum, takdir edildiğim ve onlara göre de bir miktar umut vaat ettiğim anlamına geliyordu.”

Gülce Başer: “Yarın ne olur, bilemeyiz. Ancak şurası kesin ki, yüksek edebiyatın son okuru ölene dek Varlık dergisi ülkenin en kritik edebiyat noktası olmayı sürdürecek. Varlık, belki de, iyi edebiyat yapma tutkusuyla yola çıkan genç edebiyatçıların iradesiyle varlığını sürdürecek.”

İnci Aral“1977’de Manisa’da öğretmendim. Bir yandan da ilk öykülerimi yazıyordum. İlk iki öykümü Varlık’a gönderdim. Çok geçmeden de Yaşar Nabi’den bir mektup aldım. 30.3.1977 tarihli, yarım dosya kâğıdına daktiloyla yazılmış mektupta bekletmeden okuduğu öyküm için ‘Büyük başarı’ sıfatını kullanıyor, uzun zamandır bu türde çalışmış olanlara özgü bir olgunluk ve güçle, gerçek bir sanatçıyla karşılaştığını söylüyordu. Öykümü sırayı bozarak hemen, Mayıs sayısında yayımlayacaktı. Mektubunu, ‘Umarım ki edebiyat dünyamıza yeni bir usta hikâyeci, hatta neden olmasın, bir üstün romancı kazandırırsınız. Bence bu güç sizde var. Yeni başarılarınızı dikkatle izleyeceğim,’ diye bitirmişti. Varlık, sayısız yazarın yetiştiği bir edebiyat okulu, Yaşar Nabi o okulun ordinaryüs profesörüydü. Pek çok has yazarımızı keşfetmiş, ilk eserlerini yayımlamış önemli bir edebiyat adamı ve yayıncının Anadolu’da yaşayan, adı sanı duyulmamış bir genç yazara gösterdiği ilgi beni çok duygulandırdı. Bu edebiyata duyulan yoğun sevgiden doğan olağanüstü bir destek ve yüreklendirmeydi.”

Mehmet Can Doğan: “Bütün olarak bakıldığında Varlık’sız bir çağdaş Türk edebiyatı tarihi yazılamayacağı açıkça görülür.”

Nilgün Tutal: “Bir edebiyat ve kültür dergisi olarak Varlık Türkiye’deki dergilerin ömrüne bakıldığında bereketli ve uzun sayılabilecek yaşam süresinde edebiyat ve kültürün içinde üretildiği yer ve zamanın karakterine özen göstermiş ve dikkatini esirgememiş bir dergi kimliğine sahiptir.”

Pelin Buzluk“Belki kulağa klişe gelecek ama köklü dergiler yazarlar için bir okul işlevi görüyor. Varlık da bana öncelikle yalnızca okuruyken ve sonraları sayfalarında öykülerimin yer almasını isterken epey yol katettirdi.”

Seray Şahiner:  Varlık benim için, sevdiklerimi okumak için olduğu kadar sevdiklerimin beni okuması için de bir fırsat oldu. Bir de, ilk cesaret…”

Süreyyya Evren:  Varlık demek benim için önce bir edebiyatçı olmak demek. Yazı insanı, yazı dünyasından, mürekkep yutmuş, meşgalesi yazın, yazınla hemhâl olanlardan. Babıâli demek, Cağaloğlu demek, dergicilik demek, geleneğe bağlanmak ve geleneğe kendi meşrebimce yeniliği taşıyabileceğim bir kanal bulduğuma, bana bir platform verildiğine inanmak demek. En güzeli de, pek çokları için ne demekse benim için de o demek, ve bu ortaklığın da tadı demek.”

edebiyathaber.net (11 Temmuz 2018)

Yorum yapın