Varlık Dergisi’nin Nekropolitika temalı nisan sayısı yayımlandı.

Tanıtım bülteninden:
Dosya: “Nekropolitika” – Hüseyin Köse, Uğur Özdemir, Josef Kılçıksız.
Yazı: Nâzım Hikmet’i Yahya Kemal Üzerinden Okumak (Sabit Kemal Bayıldıran) – Fotoğraf Sanatı: Ebru Ceylan ile Söyleşi (Fatma Berber) – Farklı Bir Perspektiften Köy Enstitüleri (Nevnihal Erdoğan) – Knut Hamsun’un Açlığı ve Yazarlığı (Tahir M. Ceylan) – Türk Öykücülüğünün Parlak Yıldızı: Füruzan (Semiramis Yağcıooğlu) – Leh Dili ve Edebiyatı Nasıl Anlatılır: Seda Köycü ile Söyleşi (Mine Bican) – Resim Sanatı: Mustafa Cemal Yıldırım Taşizmi (Ümit Yaşar Gözüm) – Erendiz Atasü’nün “Bir Başka Fahriye Abla” Öyküsünde Bir Başka Büyükanne (Dilek Direnç) – David Punter’ın Sorunlu “Metafor”u (Nizamettin Uğur) – Memet Fuat’ın Gizli Şairi Cevat Çapan (Lütfi Özgünaydın) – Rüzgâr Odası (Yavuz Özdem) – Yeni Şiirler Arasında (Şeref Bilsel) – Yeni Öyküler Arasında (Jale Sancak)
Şiir: Tuğrul Tanyol, Cenk Gündoğdu, Medine Mayıs Akın, Irmak Yücelten, Senem Bulut, Onur Berkan Bozkaya
Öykü: Senem Gezeroğlu, Ayşe Begüm Çelik
Desen: Özge Ekmekçioğlu
Kitaplar Arasında: Taçlı Yazıcıoğlu ile “İncirlik Yazı” Üzerine Söyleşi (Nesrin Çoruh) – “Y” – Cem Akaş (Hulusi Çakmak) – Ahmet Özer ile “Damara Dokunmak” Üzerine Söyleşi (Bahri Karaduman) – “Korkunç İyi” – Emre Söylemez (Ertuğrul Rast) – “Varşova’da Bir Yabancı” – Gülseren Engin (Emine Şimşek Emiral) – Kaan Eminoğlu ile “Yalnızım Türkiye Kadar” Üzerine Söyleşi (Ozan Öner) Edebiyattan resme, felsefeden sanat tarihine, fotoğraftan sinemaya geniş bir alanda yazılar, söyleşiler yayımlayan Varlık bu ay da Resim Sanatı, Fotoğraf Sanatı, Türkçe Günlükleri, Nasıl Anlatılır, Yeni Şiirler / Öyküler Arasında köşeleri ve yeni kitapların tanıtıldığı Kitaplar Arasında bölümüyle okurlarıyla buluşuyor.
Editörden:
Varlık’ın Nisan 2025 sayısının dosya konusu, “Nekropolitika”. Dosyamıza katkıda bulunan isimler ise Hüseyin Köse, Uğur Özdemir, Josef Kılçıksız.
Hüseyin Köse, “Ölümde Bile Eşitlenememek: Nekropolitik Zayiat Rejimi ya da Seyirlik Bir İmha Biçimi Olarak Öteki’nin Bedeni” başlıklı yazısında öteki’nin bedenine yönelik ölüm siyaseti kurgusunu maduniyet terminolojisi açısından okuyor. Achille Mbembe’nin nekropolitika kavramının tarihsel kaynaklarını ortaya koyuyor. Ölüm siyasetinin kuramsal çerçevesi içinde önemli yer tutan Giorgio Agamben’in “çıplak hayat” (homo sacer) kavramından hareketle etno-merkezci iktidar uygulamalarının ve şiddetin izini sürüyor. Mülteci, sığınmacı, yabancı, göçmen ve diğer politik azınlık gruplar aleyhine üretilen yanlı temsil örneklerinin nekrofil medyatik söylemde aldığı ürkütücü biçimleri ele alıyor. Güney Afrika apartheid rejiminden İsrail-Filistin husumetine, Ortadoğu mezhep çatışmalarından Avrupa’daki neo-ırkçı dalgaya kadar ötekinin bedensel varlığında gözlenen statü kaybının günümüzde ölüm kavrayışında bir tür kötülük etiği yarattığına işaret ediyor.
Uğur Özdemir, “Ölümü Yönetmek: Nekropolitikanın Psikolojik Dinamikleri” başlığından da anlaşılacağı gibi yazısında meselenin büyük ölçüde ihmal edilen bir yönünü inceliyor; ölüm kaygısı, insanlıktan çıkarma süreçleri ve otoriteye itaat gibi psikolojik mekanizmaların nekropolitik düzenlerin meşrulaştırılmasındaki rolünü vurguluyor. Ernest Becker, Sigmund Freud, Elias Canetti ve Hannah Arendt gibi figürleri merkeze alarak, toplumsal korkuların ve varoluşsal kaygıların nasıl siyasi şiddeti beslediğini çözümlüyor. Gazze, göç krizleri ve pandemi gibi güncel örnekler üzerinden yaşamın değerinin nasıl siyasi tercihlerle belirlendiğini gösteriyor. Özdemir’e göre karşılıklılık ve özen etiğine dayalı bir direniş biçimi geliştirmek önemli.
“Bir Nekropolitika Estetizmi” başlıklı yazısında Josef Kılçıksız, “Faşizm ve türevlerinin kitlede bir uyuşturucu kadar bağımlılık yaratmasının nedenlerini faşizmin toplumsal kaygının ütopyaya dönüşmesini sağlama gücünde aramak gerekiyor,” diyor. Faşist pratiklerin kapitalizmin esenliğini tehdit etmediği sürece görmezden gelindiğini vurguluyor. Faşizmin sosyal-Darwinist niteliğini, mitleri ne adına sekülerleştirdiğini, kimlik ile ‘yaşam alanı’ arasında nasıl bir bağ kurup ötekini dışarıda bıraktığını, terörün siyasetin gerekli bir bileşeni haline getirilme sürecini, soykırımın “kurallara tâbi bir karşılaşma olarak lanse edilişini”, cinselliğin milliyetçi bir hale büründürülmesini sorguluyor.
İnsanların fikirleri, ideolojileri, dinî inançları, mezhepleri, ırkları nedeniyle ötekileştirilmediği, yaşamın değerinin, hak ve özgürlüklerin siyasi tercihlerle belirlenmediği, her konuda hukukun temel alındığı bir Türkiye ve dünya özlemiyle…
Mayıs sayımızda buluşmak üzere.
Mehmet Erte
edebiyathaber.net (29 Mart 2025)