Varlık dergisinin ocak 2025 sayısı çıktı

Aralık 27, 2024

Varlık dergisinin ocak 2025 sayısı çıktı

Varlık dergisinin “Bilginin Peygamberleri” temalı Ocak 2025 sayısı yayımlandı.

Tanıtım bülteninden:

Dosya: “Bilginin Peygamberleri” – Merve Zeynep Sarıbek, Hüseyin Köse, Selçuk Orhan

Dosya: “Joyce ve Dublin” – Josef Kılçıksız, Çiğdem Ülker

Yazı: Yazmasanız Ölür müsünüz? (Evren Kuçlu) – Çağdaş Sanat: Shirin Neshat ile Söyleşi (Fatma Berber) – Kendi Yolunun Yalağuzu: Kenan Sarıalioğlu Şiirine Kısa Bir Bakış (Zeki Z. Kırmızı) – Sinema Nasıl Anlatılır: Zehra Yiğit ile Söyleşi (Mine Bican) – Edebî Kahramanlar ve İnsanın İçinden Dışına İktidarlar (Tahir M. Ceylan) – “İki Hayal Arasında” Sergisi Küratörü ve Sanatçılarıyla Söyleşi (Hıdır Eligüzel) – Türkçe Günlükleri (Feyza Hepçilingirler) – Rüzgâr Odası (Yavuz Özdem) – Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar [16] (Murat Batmankaya) – Yeni Şiirler Arasında (Şeref Bilsel) – Yeni Öyküler Arasında (Jale Sancak)

Şiir: Sabri Gürses, Onur Sakarya, Alperen Yeşil, A. Şafak Kanca, Seher Özkök, Kaplan

Öykü: Yelin Bilgin, Bahar Uysal Karakuş, Sudenaz Kahraman, Merve Dağköylüoğlu

Desen: Özge Ekmekçioğlu

Kitaplar Arasında: Bâki Ayhan ile “Hasta Sevgili Kış” Üzerine Söyleşi (Ebru Özden) – “Matmazel Julie” – August Strindberg (Şerif Mehmet Uğurlu) – Zehra Betül ile “Ateş Bahsi” Üzerine Söyleşi (Halide Yıldırım) – “Geç Kalanlar Kümesi” – Ezgi Tanergeç (Haluk Öner) – Ahmet Önel’le “Mahşer ile Mensur” Üzerine Söyleşi (Salih Korkmaz) – “İmdat Dünya” – Levent Karataş (Volkan Hacıoğlu) – “Vazgeçmek Üzerine” – Adam Phillips (Ali Bulunmaz) Edebiyattan resme, felsefeden sanat tarihine, fotoğraftan sinemaya geniş bir alanda yazılar, söyleşiler yayımlayan Varlık bu ay da Çağdaş Sanat, Türkçe Günlükleri, Nasıl Anlatılır, Yeni Şiirler / Öyküler Arasında köşeleri ve son çıkan kitapların tanıtıldığı Kitaplar Arasında bölümüyle okurlarıyla buluşuyor.

Editörden

Üç ay önce Merve Zeynep Sarıbek’le kişiden kişiye kolaylıkla aktarılabilen, depolanan “veri” ile insanın ancak bir yolculuğun sonunda çarpışarak, yüzleşerek, dönüşerek sahip olabileceği “bilgi” arasındaki farkı, günümüzde ikisinin nasıl birbirine karıştırıldığını konuşurken –doğal olarak– söz malûmat bombardımanına tutulduğumuz sosyal medyaya geldi. Merve Hanım bir ara “Bilginin Peygamberleri” deyince meseleyi Varlık’a taşımaya karar verdik. Selçuk Orhan ve Hüseyin Köse’yi de yanımıza alarak Ocak 2025 sayımızda toplandık.

Dosyamızda “ev dekorasyonundan çocuk bakımına, İstanbul surlarının tarihinden cinsel yönelimlere kadar” her alanda karşılaştığımız “bilgi aktörleri”ni tartışmaya geçmeden önce sormamız gereken soruyu Selçuk Orhan ortaya koyuyor: “Bilmek Nedir?” Ve bilincin mekanik süreçlere indirgenemeyeceğini savunan Thomas Nagel’ın fikirlerini ele alıyor. “Uygarlığı inşa etmek için başvurduğumuz soyut bilgiyi bizden hızlı biçimde işleyebilen” yapay zekâ “insanın ‘bilme’ haliyle ilgili bütün yanılgılarımızın bir özetini sunuyor,” diyor, teknolojinin müdahalesiyle değişen ‘bilme’ tutumumuzu sorguluyor.

Merve Zeynep Sarıbek, “Enformasyonun Gölgesinde Hakikatin Yitimi ve Bilginin Peygamberleri” başlıklı yazısında “Nasıl ki dil, tarih, kültür ve ahlak dijital kapitalizmin satılabilir verisine dönüştüyse bilgi de bundan payını aldı,” diyor. Sözlü kültürden yazılı kültüre, ardından “internet devrimi”ne bilgiyle ilişkimizin büyük bir değişim geçirdiğini, görselin, videoların egemen olduğu çağımızda bilginin “tamamen teknolojiyle ilişkilendirildiğini”, “kişiye özel, içsel boyutundan uzaklaştırıldığını” savunuyor. Sarıbek’e göre, “onaylanmak ve fikirlerini paraya çevirmek isteyen” insanlar haliyle zorlu bir yolculuk gerektiren bilgiye değil, medyada görünürlük kazanan isimler aracılığıyla en kısa yoldan ulaşabilecekleri enformasyona başvuruyorlar.

Hüseyin Köse, “Bilgiden Dolguya Kanaat Endüstrisi ya da Bir ‘Ready-Made’ Sanatı Olarak Düşünce” başlıklı yazısında Platon, Feyerabend, Lippmann, Deleuze, Postman, Eagleton, Olivier Roy, Bourdieu, Besim Dellaloğlu gibi isimlerin görüşlerine yer vererek geniş bir çerçevede bilgiyle, düşünceyle, kültürle ilişkimizi inceliyor. “Genellemelere meyilli, kalıp yargılar ve tiplemelerle düşünmeye alışkın zihnin altın çağında olabiliriz,” diyor. Özne olmaktan, sorumluluktan ve özgürlükten kaçılan, “kararların tek başına verilmediği”, kariyerin hedefe konduğu, “duyuların, duygusal sapmaların, kanı ve inançların hâkim olduğu” “bir uyum dünyasında” “hiç eskimeyen yüzleri, yanılmazlık abidesi argümanları, üsttenci tavırları ve malûmatfuruşluklarıyla her konuda ahkâm kesebilme yetileri sayesinde izler-kitlenin gönlünde taht kuran ‘heteronom entelektüel’ler”in, “gösteriye çıkan aydınlar”ın rolünü tartışıyor.

Şubat sayımızda buluşmak üzere.

Mehmet Erte

edebiyathaber.net (27 Aralık 2024)

Yorum yapın