Japon edebiyatının en önemli isimlerinden Osamu Dazai, “Meteliksiz Öğrenci” kitabında, insanların, karşısındaki kişinin yaşı, mesleği, dünyaya bakışı ne olursa olsun kendilerini kabul ettirme çabasını ve bu durumun kişiyi büründürdüğü tuhaf halleri konu ediyor.
Yirminci yüzyıl Japon edebiyatının yüz akı olmasıyla beraber filmleri aratmayacak yaşamöyküsüyle de tüm dünyada tanınan Osamu Dazai’nin “Meteliksiz Öğrenci” adlı romanı, İthaki Yayınları’ndan Ebru Sarıkaya çevirisiyle yayımlandı. Dazai’nin aşağı yukarı tüm eserlerinde var olan gariplikler silsilesinin başka bir biçimde karşımızda çıktığı kitapta, otuzlu yaşlarının başındaki Dazai isimli ortalama bir yazarın, beğenmemiş olsa da yazdığı dergiye göndermek zorunda olduğu yazısını postalamasının ardından, Tamagava Nehri’nde boğulma tehlikesi geçiren fakir ama gururlu bir genci kurtarmasını, sonrasında ikisi arasında geçen entelektüel atışmayı ve birbirlerine kendilerini ispat etme çabalarını konu ediyor.
Otuz iki yaşındaki Dazai, kafasında bin bir türlü soru, elinde içine hiç mi hiç sinmeyen yazısını dergideki editörüne göndermek zorunda kalışının üzerine bıraktığı ağırlıkla postaneye doğru gitmektedir. Yazıyı gönderdikten sonra bir yazarın istmeye istemeye de olsa göndermesi gereken bir yazının, yazar açısından vahametinin düşüncesini kafasından kovmak, bir nebze olsun rahatlamak için Tamagava Nehri’nin kıyısında yürüyüşe çıkar. Dazai aklında bunlarla, başı önde, elleri arkada usul usul yürürken nehirden gelen bir ses duyar. Yardım isteyen bir insanın sesidir bu. Sesin geldiği yöne doğru kafasını çevirdiğinde, bir gencin nehirde sürüklenmekte olduğunu görür. İnsani bir refleksle hemen onu kurtarmak için harekete geçer. Kurtarır da. Ancak hayatını kurtardığı bu genç adam, Dazai’ye teşekkür etmek şöyle dursun, Dazai’nin bir daha böyle bir şey yapmaması gerektiğini, çünkü Tamagava Nehri’nin “insan yiyen nehir” diye bilindiğini söylemesine rağmen onu hiçbir şekilde kale almaz. Aksine durduk yerde üstüne giderek, Dazai’yi cehaletle, kendine güvensizlikle ve bilgisizlikle sıkıştırmaya başlar.
Ne olduğunu anlayamayan Dazai, kendini anlatma çabası içine girse de nafiledir. O ne söylerse söylesin, çocuk mutlaka üste çıkar, Dazai’de gördüğü olumsuzlukları ardı ardına sıralamaya başlar. Fakat Dazai yine naifliğinden bir şey kaybetmeden çocuğun söylediklerine sakin bir biçimde karşılık verir. Bu arada da yavaştan çocuğu tanımaya başlar. Dili bir karış dışarıda gezen bu genç, fakirlikten okuyamamıştır. Bütün eşyalarını satıp nehre girmek istemiştir ve yapmıştır da. Her konu üzerinde ahkam keser. Onca lafın üstüne Dazai’den kendisine yemek ısmarlamasını isteyecek kadar da yüzsüzdür. Tüm bunların karşısında Dazai sakinliğini korur. Çocuğa yemek ısmarlar. Bütün bu süre zarfında ikili arasında hayata dair sözlü bir kapışma yaşanır. Bir vakit sonra çocuk, Dazai’den, yerine geçip bir sinema filminde anlatıcı olmasını ister. Onu da kabul eden Dazai günlük “tuhaflık” dozu böylece alınmış olur…
Osamu Dazai “Meteliksiz Öğrenci”de, aradaki yaş farkına rağmen insanın kendini karşısındaki kişiye kabul ettirmek için ne hallere düşeceğinin örneğini ironik bir biçimde dışa vuruyor. Bir yazar olarak başarısızlığının üstünü, genç bir çocuğa hayat dersleri vererek kapatmak isteyen bir adamın, baltayı taşa vurmasıyla sonuçlanan bu “vaka”da Dazai, yine yapacağını yapıyor ve okura sonu absürt bir biçimde biten bir roman bırakıyor.
edebiyathaber.net (25 Kasım 2024)