“O üstün bir alıştırma frizbisidir,” dedi kız, “ayrıca sizin desen dediğiniz şey de mavi renkli bir harftir: ‘Hum’.”
“İyi ama ne işe yarıyor?” diye sordu Tatarski. Mantarlar ve Gireyev’le ilişkili kasvetli bir hatıra su yüzüne çıktı çıkacaktı. “Normal bir frizbiden farkı nedir?”
Kız, yüzünde bıkkın bir ifadeyle dudaklarını büzdü. “Üzerinde mavi bir ‘Hum’ harf bulunan bir frizbiyi atmakla yalnızca plastik bir diski atmış olmaz, erdeminizi artırmış olursunuz. Üzerinde ‘hum’ yazan bir frizbiyi on dakika boyunca atmak, üç saatlik samadhi meditasyonu veyahut da bir saatlik vipassana meditasyonu kadar erdem verir insana.”
“Ha, peki kimin gözünde erdemdir bu edindiğimiz?”
“Ne demek kimin gözünde!” dedi kız kaşlarını kaldırarak. “Satın alıyor musunuz, yoksa sadece konuşmak mı istiyorsunuz?”*
Homa Zapiens: P Kuşağı, “Orta Sınıf’ın Anısına” ithafıyla dikkatimi çekti. Malumumuz olduğu üzere bizim buralarda da bir süredir “orta sınıf”ın yokluğundan bahsediliyordu. Kârına kâr katanların diyarında çoğunluk, ekonomiyle ilgili, bir dokun bin ah işit, durumunda orta sınıfın çoktan eriyip yok olduğundan bahsediyordu. Bundan dolayı, komşumuzda pişmiş bir romanın tüm bunlarla ilgili ne dediğini oldukça merak ettim? Üstelik Rus edebiyatı, Puşkin, Turgenyev, Gogol, Dostoyevski, Çehov, Gorki, Zamyatin ve diğer pek çok yazarıyla içimize derin bir saygı yerleştirmişti. Yeni dönem edebiyatçılarından Pelevin’i sırf bu nedenle bile okuyabilirdim.
Kitaba dair ilk söyleyebileceğim şu oldu: Homo Zapiens: P Kuşağı’nın, adından da anlaşılan mizahı kitabın tamamına hakimdi. Aynı zamanda, Bülent O. Doğan tarafından dilimize kazandırılan ve Epona Yayınları tarafından yayımlanan Homo Zapiens, su gibi akıyor, keyifle okunuyordu.
Sovyetler, dağılma süreci ve sonrasında Rusya’da yaşananlar, mafyanı güçlenmesi, yolsuzluğun yaygınlaşması ve medyanın kendi için oluşu, ironik bir biçimle dile getiriliyor ve sonradan reklamcı olmuş kahramanımız, kaynağı tesadüflere bağlı gelişmelerin içinde yüzerken Rusya’nın yeni dönemine ayna tutuyordu. Aynı zamanda kitap Uzak Doğu mistisizmi ve ezoterik öğeleri, medya eleştirisi ile harmanlayıp kahramanını, oluş serüveni içinde yüzdürmeyi başarıyordu.
P Kuşağı yani Rusya’da Pepsi içerek büyüyen ve dışarıdaki dünyaya özlem ve hayranlıkla bakan Ruslar, -ki kitabın kahramanı da bunlardan biriydi- kimi komik kimi trajik sayılabilecek yönleriyle okura sunuluyordu. Romandaki kimi olaylar, bazen geçmişte buralarda olan biten, bazen de şimdi çevremizde olup biten olaylara benziyordu.
“On yıl önce, yurtdışındaki bir akrabanızın getirdiği yeni bir çift tenis ayakkabısı hayatınızda resmen çığır açardı. Ayakkabının tabanı tıpkı insan elinin ayasına benzerdi, hatta ayakkabının altına bakıp bir yıl sonrasına kadar olacakları öngörmek mümkündü. Böyle bir şeyi satın almanın insana vereceği mutluluk sınırsızdı mutlaka. Bugünlerde aynı miktarda mutluluğu elde etmek için insanlar en azından bir cip, hiç değilse bir ev almak zorunda kalıyordu.”*
Elbette onların ‘Almancılar’ı yoktu ama romanın yazıldığı yıldan yani 1999’dan on yıl önce hatırladığım kadarıyla bizede de biraz farklı da olsa benzer bir paralel evren dönüyordu. Bu nedenle okunanlar, Türkiye’nin C kuşağı için yani Türkiye’de Cola içerek büyüyen kuşak için aşina, benzer ve tanıdık görünüyordu.
“Bir numaralı özne gerçekliğin maddi dünya olduğuna inanır. Fakat iki numaralı özne gerçekliğin televizyonda gösterilen maddi dünya olduğuna inanır.” 104
“Prodüktör ve kameraman tarafından kontrol edilen seyircinin kanaldan kanala koşturulması (yani iki numaralı öznenin teknomodifkasyonlar aracılığıyla zorla hareket ettirilmesi) farklı bir tür zappingtir; başka bir deyişle, televizyonun yasak olduğu Bhutan dışında tüm dünya ülkelerinde araştırılması yasaklanmış olan, zorlayıcı zappingdir. Fakat televizyonun seyirciyi yönetmek için bir tür uzaktan kumandaya dönüştürüldüğü zorlayıcı zapping, görüntü sıralamasının organize edilmesinde kullanılan basit bir yöntem olmanın çok ötesindedir. Aslında televizyon yayıncılığının temelini oluşturur, reklam-enformasyon alanında bilince etki etmenin en çok kullanılan yoludur.
Bu yüzden şu andan sonra ikinci tip özneyi Homo Zapiens ya da HZ olarak adlandıracağız.” s.104-105
“Çünkü reklamı yapılan şey, alınır satılır maddi nesneler değil, bizzat mutluluğun kendisi.
…
“Demek ki insanlar dükkâna bir şeyler almak için gitmiyorlar, onlar bu mutluluğu arıyorlar ama mutluluk dükkânda satılmıyor.” s.161
Kitapta da söylendiği gibi mutluluk dükkanda satılmıyor ama yeni kuşak yazına ilgi duyan okur için Homo Zapiens, P Kuşağı’nın biraz da olsa mutluluk vereceği kanısındayım. Sağlıcakla kalmanız dileklerimle.
Yazarını tanımak isteyenler için kimdir Pelevin? Vikiden aktarırsak, “Victor Olegovich Pelevin, 22 Kasım 1962 doğumlu Rus kurgu yazarıdır. Romanları arasında,
Omon Ra (1992), Böceklerin Yaşamı (1993), Chapayev ve Boşluk (1996) ve P Kuşağı (1999) bulunmaktadır. Rus Küçük Booker Ödülü (1993) ve Rus Ulusal En Çok Satanlar (2004) dahil olmak üzere birçok edebiyat ödülüne layık görülmüştür. 2011 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiştir.”
Alıntılar: *Viktor Pelevin, Homo Zapiens: P Kuşağı, s.94, s.90
edebiyathaber.net (11 Temmuz 2024)