Valentin Nikolaevich Voloshinov’un “Marksizm ve Dil Felsefesi” adlı kitabının yeni baskısı, Mehmet Küçük çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Marksizm ve Dil Felsefesi düşünce tarihinin çığır açan yapıtlarından biridir. Hem Marksist düşünce içinde hem de dilbilimde vazgeçilmez bir köşe taşıdır. Marx’a göre insanlar tarihini kendileri yapar, ama canı istediği gibi, kendi seçtiği koşullarda değil; doğrudan karşısına çıkan, verili olan ve geçmişten devralınan koşullarda yapar.“Geçmiş tüm kuşakların geleneği, yaşayanların hayatına bir kâbus gibi çöker”saptamasını dilde temellendiren Voloşinov’dur. Yazara göre dili de insanlar yapar; ama yine, canı istediği gibi değil, verili şartlar içinde yapar. İnsanlar dili kullanırken, dil de insanları kullanır ya da biçimlendirir. Düşünceyi ve insanı total’in içinde eritmeyi hedefleyen bir dönemde yazılan bu kitap, dilbilimin yanı sıra edebiyat, psikoloji, antropoloji gibi alanlarda da büyük etkiler yaratmıştır.Yazar amacını; “Marksist düşünüşün, dili bir araştırma nesnesi olarak aldığında girmesi gereken temel doğrultuları tayin etmek ve dilbilimin somut sorunlarına eğilirken yaslanması gereken metodolojinin tarif edilmesi” şeklinde tanımlıyor.
Voloşinov “sözcük ideolojinin taşıyıcısı, ideoloji de bir üstyapı kurumudur; ama göstergebilimsel topluluk ile toplumsal sınıflar örtüşmez” diyerek bir yandan dili şematik bir biçimde üstyapı kurumu olarak gören ve dilin sınıf mücadelesi açısından birleştirici, türdeş olduğunu söyleyenlere karşı çıkıyor. Diğer yandan da dili ideal bir soyut nesneye dönüştüren, eşsüremli ve türdeş bir sistem olarak ele alan, sözü bireysel olduğu için inceleme alanı dışında bırakan Saussure ekolüne de karşı çıkıyor. Ona göre, sözcükler sözlüğe tıkılamayacak canlı varlıklardır; bir diyalog içinde hayat bulurlar.Kendi dışında bir şeyleri temsil, tarif ya da ikame eden şey göstergedir. Bir göstergenin anlaşılması, kavranan gösterge ile zaten bilinen başka birtakım göstergeler arasındaki bir ilişkiden türer.Anlamı yaratan diyalogdur. Diyalektik metot diyaloğa uygulanır.
Marksizm ve Dil Felsefesi’nde, “söz içinde söz, söz hakkında söz” diye tanımlanan dolaylı anlatımın, yani Öteki’nin sözünün edebiyat eserlerinde incelenme yönteminin temellendirilmesi, yankısı bugüne kadar uzanan gerçek bir devrime yol açmıştır…Dilbilimcilere… dil bilinci edinmek isteyenlere… bilinç-dil ilişkisi üzerine kafa yoranlara… Öteki olarak kahramanın sözünü bize aktaran yazarların peşine düşen edebiyatseverlere, eleştirmenlere… farklı bir sol tahayyül arayışının zorluklarına katlanmak isteyenlere…Kitap da yazarı da olağandışı; zaten bu kitabın açık düşünceli bir okuru en çok şaşırtacak yanı içeriğinin yeniliği ve özgünlüğüdür.(…) Bu eser, toplumdilbilim alanında son yıllarda gerçekleştirilen buluşları önceler ve hatta günümüzdeki göstergebilim araştırmalarını aşarak büyük önem taşıyan yeni araştırma konuları, yeni uğraşlar sunar.”
Roman Jakobson
edebiyathaber.net (8 Mayıs 2020)