Hava Savaşı ve Edebiyat, W.G. Sebald’in 1997’de Zürih Üniversitesi’nde verdiği derslerden bir kesiti yansıtıyor. Müttefik Devletler’in İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandırmak üzere, Alman kentleri ile sivil halkı yok etmeye yönelik giriştiği stratejik bombardıman sürecinin, Alman ulusunda yarattığı travmanın etkisini irdeleyen derslerdir bunlar. Zürih derslerinde Sebald, bu imha operasyonunun savaş sonrası edebiyatta niçin yeterince işlenmediği, dahası Alman ulusunun kolektif hafızasında niçin yer etmediği gibi sorulara cevap ararken, Alman ulusunun kendine dair algısının İkinci Dünya Savaşı sonrasında nasıl yön değiştirebildiğini enine boyuna tartışıyor.
Sebald hava savaşı ve edebiyat ilişkisini irdelediği derslerinde, ortaya attığı soruların ve savların sadece edebiyat tarihinde değil, çok geçmeden dünya siyasi tarihinde de yankı bulacağını elbette bilemezdi. Hava savaşı olgusu, Sebald’in Zürih konferanslarından kısa süre sonra Kosova Savaşı’na dönüşecek olan Sırp hava saldırıları dolayısıyla dünya kamuoyunu meşgul etti; o günden bu yanaysa dünya savaş tarihinde popülerliğini koruyor.
Hava Savaşı ve Edebiyat, Müttefikler’in imha operasyonunda deyiş yerindeyse dengeleyici bir unsur bulan, Nazizmin savaş suçlarındaki kolektif sorumluluğunu bu yıkım harekâtıyla üzerinden atan yeni bir kimlik algısına işaret ediyor.
Sebald’in bu yeni Alman kimliğiyle ilintili olarak, yazar Alfred Andersch üzerine bir makalesini de kitaba eklediği Hava Savaşı ve Edebiyat, unutmak ve hatırlamak üzerine küçük ama büyük bir kitap.
Beş yazar ve bir ressama ilişkin sanatçı portrelerinin yer aldığı Kır Evinde İkamet ise W.G. Sebald’in edebiyat bilimci kimliğini yakından tanımamıza olanak sunar. Johann Peter Hebel, Gottfried Keller, Robert Walser, Jean-Jacques Rousseau, Eduard Mörike’nin ve Sebald’in yakın dostu ressam Jan Peter Tripp’in incelendiği metinlerde; bir yandan sanatçıların, içinde bulundukları kültürel iklimin ışığında biyografik izleri sürülürken diğer yandan da yazma eylemiyle, sanatla kurdukları ilişki sorunsallaştırılır. Sebald, merceğini yönelttiği sanatçılarda yalnızlığı görür: Her biri bir şekilde toplumun dışında konumlanmıştır; yalnızlığı seçmiş veya seçmek zorunda bırakılmışlar ve –kimi zaman bir illete dönüşen– yazıya sığınmışlardır. Metinlerinde bu yazma bağımlılığını odağına alan Sebald, biyografi, edebiyat incelemesi ve denemeyi harmanlayarak bir çeşit ruh kardeşliği kurduğu yazarları yeniden okur.
edebiyathaber.net (26 Mayıs 2016)