“Komşu komşuyu kıskanır,
mal mülk peşinde koştuğundan.
Budur insanlar için iyi olan rekabet.
Çömlekçi çömlekçiye garaz bağlar,
doğramacı doğramacıya;
Dilenci dilenciyi kıskanır, şarkıcı şarkıcıyı”
Hesiodos, İşler ve Günler.
Yaşamın merkezine kendini yerleştiren ve tüm şeylerin kendisi için üretildiğine inanan insan, doğayla giriştiği mücadelede her şeyden medet ummuş, evrendeki tüm güçlerin efendiliğini üstlenmekten bile çekinmemişti. Her durumda şartların lehinde olması için gaipten yardım almanın yollarını aramış, korkunç varlıklarla (?) işbirliği yapmaktan çekinmemiş, kabusu olan ifritleri seferber etme, yönlendirme çabasına girişmişti:
“Size yakarıyorum ey ifritler, topluca buraya gömüşmüş insanlar, eceliyle ölmeyenler, vaktinden önce ölenler, bir mezarı bile olmayanlar… siz ey burada, altta yatanlar, vaktinden önce ölenler ve adı sanı bilinmeyenler…”
Binlerce yıl öncesinden gelen bu korkunç yakarı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayımlanan Eski Yunan ve Roma’da Büyü ve Büyücülük adlı kitaptan yükselmektedir. Dünyanın en eski faaliyetlerinden olan büyünün Antik Yunan ve Roma kısmından örnekler içeren bu kitap, zihnin sınırlarını zorlayan örneklerle dolu. Arkeolojik araştırmalardan elde edilen verilerin derlendiği bu çalışma Antikçağ toplumlarının bilinçdışı dünyasını bütün karanlığıyla ortaya sermektedir.
Büyücülükte sıklıkla kullanılan materyaller arasında kurşun önemli bir yer tutar. Ucuz olması, kolay bulunması ve işlenmesi gibi özelliklerinin yanı sıra özgül ağırlığı nedeniyle çok tercih edildiği bilinmektedir. Öte yandan ünlü Romalı yazar Plinius, kurşun renginin ölümü çağrıştırdığını ileri sürmüştür. Bununla birlikte altın, gümüş, bakır, papirüs ve balmumu… gibi maddeler de çokça karşımıza çıkmaktadır. Malzemenin nereden temin edildiği de önemlidir. Örneğin büyücü Pamphile, kurşun plaka üzerine yazdığı bedduaları daha etkili hale getirmek için deliyordu; dahası delerken kullandığı çivileri, insanların bedenlerinin asıldığı çarmıhlardan elde ederdi. Benzer amaçlarla yapılmış olan Voodoo bebeklerine çivi çakılması veya iğne batırılması da yaygın davranışlardandı…
Hazırlanan büyünün nereye bırakıldığı büyük önem arz etmekteydi. Verilen mesajın yeraltı dünyasının kötücül güçlerine ulaşması ve talep edilen yardımın alınabilmesi için genellikle bilinçdışı anlamlar barındıran mekanlar tercih edilmekteydi. Bu mekanlar arasında özellikle mezarların kullanımı dikkat çekicidir. Ölülerle doğrudan temas edilebilmesi ve gerekli talebin elde edilebilmesi için huzurlu bir ölümle karşılaşmamış olanların mezarları tercih edilirdi; eceliyle ölmemiş olanlar, vakitsiz ölmüş olanlar… Hatta bazı büyücüler amaçlarına ulaşabilmek için bizzat cinayet işliyor, amaçlarına uygun kurbanlar yaratıyorlardı. Bu uğurda ana rahminden sökülen ceninlerin bile kullanıldığı ileri sürülüyor. Öte yandan büyüsünü mezara gömmek isteyen büyücü için büyük bir risk de mevcuttu. Çünkü özellikle Roma’da büyü yapmak amacıyla mezar kazanların ölüme mahkûm edildiği bilinmektedir.
Beddua gerektiren kimi halleri hukuki, ticari, yarış, adalet olarak sınıflamak mümkün. Ancak bunlar içerisinde kuşkusuz en yaygın olanlardan birisi aşkla ilişkili olanlardır. Çoğunlukla arzuladıkları kadınları elde etmek için erkekler tarafından yazılmış aşk büyüleri “bağlama” büyüleriydi:
“Eus’un kızı Theodotis, seni yılanın kuyruğuna, timsahın ağzına, koçun boynuzlarına, engereğin zehrine, kedinin tüylerine ve tanrının ‘uzantısına’ bağlıyorum, öyle ki Hermitaris’in oğlu olan ben Ammonion’dan başka hiç bir adamla ilişkiye gireme, sevişeme, anal ya da oral bir ilişki yaşayama ya da benden başkasından haz alama… öyle ki Eus’un kızı Theodotis artık benden, yani Ammonion’dan başkasıyla iş tutamasın, esarete sürüklensin, ihtirasla kıvransın, havalarda dört dönüp de Hermitaris’in oğlu Ammonion’u arayıp dursun, hatta öyle ki uylukları uyluklarıma, tenasül uzvu tenasül uzvuma yanaşsın da, hayatının her anı durmadan sevişelim…”
Neredeyse hiç değişmeksizin tüm zamanlarda yaygın biçimde uygulanan büyüler, Antikçağ insanına umduğunu verdi mi bilinmez ancak bu arkeolojik malzeme geçmişin bilinçdışına olduğu kadar bugünün kültürünün karanlıklarına da ışık tutmaktadır. Zengin içeriği ile Eski Yunan ve Roma’da Büyü ve Büyücülük kitabı tüm sosyal bilimcilerin ilgisini hak etmektedir.
İsmail Gezgin – edebiyathaber.net (8 Haziran 2015)