Mehmet Ali Birand, Can Dündar ve Bülent Çaplı’nın hazırladıkları yakın tarihimize dair iki kitap olan “12 Mart” ve “Demirkırat” Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
12 Mart: İhtilalin Pençesinde Demokrasi
“1960’ların sokaklarından, önce tanklarıyla ihtilalciler geçti. Sonra zafer şarkılarıyla gençler…İsyan bayraklarıyla işçiler…Sağcılar… Solcular… Polisler…Sonra yeniden cuntacılar ve darbeciler…
Ülke, ihtilalin pençesinde 12 yıl geçirdi.Neler görmedi ki Türkiye o 12 yıl içinde…Bir başbakanın asılışını…Gürsel’in cumhurbaşkanlığını…İnönü’nün koalisyon hükümetlerini…
Talat Aydemir imzalı iki darbe girişimini…Demirel’in siyaset sahnesine, Sunay’ın Köşk’e çıkışını…68 öğrenci ayaklanmasını…darbe hesaplarını… iktidar hesaplaşmalarını… muhtırayı… baskıları… işkenceleri… mahkemeleri… idam sehpalarını…”
Kitapta ele alınan 1961-1973 dönemi bugün yaşadığımız pek çok sorunun doğum tarihi sayılabilir. Bu sancılı 12 yılın öyküsünü okudukça, Demirel’den Türkeş’e, Deniz Gezmiş’ten Ecevit’e kadar pek çok tarihî şahsiyetin hangi koşullar altında doğduğunu görecek, bugünü daha iyi anlayabileceksiniz.
Üç darağacının gölgesinde başlayıp üç darağacının gölgesinde son bulan 12 yılın öyküsünü okuyacağınız bu kitapta aynı zamanda unutulmaz belgeselin DVD’sini de bulabileceksiniz.
Demirkırat: Bir Demokrasinin Doğuşu
“Nihayet karar günü geldi. O gün Yassıada’da son sözü Salim Başol söyleyecekti. Ancak Menderes sözü ona bırakmadı. Çocukluğundan beri hep ölümden korkmuş, hep ölümle savaşmış, hep ölümden dönmüştü. Ama şimdi Marmara’daki bu uzak adada ölümün artık kapısını çaldığını duyuyordu. Ölüm bu kadar yaklaşınca, bu kez kendini onun kollarına atmak istedi.
Daha bir yıl önce Meclis kürsüsünde, “Sizi ben bile kurtaramam,” diyen İsmet Paşa acaba şimdi Menderes’i kurtarabilir miydi?”
İnsanlar ve toplumlar, hatalarını kabul ettikleri oranda büyürler. Bunun için de bir vicdan muhasebesinden çekinmemelidirler. Bu kitabın özellikle son bölümü, toplumumuzun kendi vicdanıyla hesaplaşması, bazı acı gerçekleri görüp kabul etmesine yöneliktir. 27 Mayıs müdahalesi hakkında değişik görüşler olabilir, ancak tek kabul edilemeyecek yönü, siyasi idamlardır. İdam kendi başına çözüm getirmez, hele siyasi idamın affedilecek hiçbir yönü yoktur. Demirkırat başından sonuna kadar demokrasiyi ve sivil çözümü destekleyen, demokratik uygulamalardan, uzlaşı ve hoşgörüden uzaklaşıldığında toplumların nasıl krize girdiklerini gösteren ve askerî müdahalenin çözüm getirmediğini, aksine başka yeni sorunlar yarattığını ortaya koyan bir belgesel kitaptır.
İlk kez belgeselin DVD’sinin de olduğu bu kitapta, Türkiye’de demokrasiye geçişin ilk adımlarının atıldığı 1930’lardan 1960’taki ilk askerî müdahaleye kadar olan dönemin öyküsünü bulacaksınız. Türkiye’nin bu en tartışmalı döneminde yaşanan siyasi kavgaları, Demokrat Parti’nin doğuş, yükseliş ve çöküşünü, 27 Mayıs müdahalesinin gelişme sürecini ve iç pazarlıklarını, ilk defa bu süreçte rol almış kişilerin ve tanıkların anlatımlarıyla okuyacaksınız.
“Adnan Menderes, son yolculuğuna çıkarken son kez dünyaya baktı ve ağzından şu iki cümle duyuldu:
Hiç küskün değilim.
Hiç bir dargınlık duymuyorum.”
edebiyathaber.net (2 Mart 2016)