Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Hermann Hesse'nin “Öldürmeyeceksin”, Gülayşe Koçak'ın “Siyah Koku”, Güven Turan'ın “İkinci”, Alain Vircondelet'in “Balthus'ün Anıları”, Demir Özlü'nün “Sürgün Küçük Bulutlar” ve Şenay Eroğlu Aksoy'un “Evlerin Yüreği” kitapları raflarda yerini aldı.
İkinci Toplu Şiirler (1994 – 2010)
Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Toplu Şiirler'in ikinci cildi İkinci, kısa, yalın, ucu bucağı belirsiz 101 Biz Dize'yle açılıyor.
Güven Turan şiirinin önemli duraklarından Görülen Kentler'de doğudan batıya kırk dört kentte gezintiye çıkılıyor. Bu kitapta dilden çok göz işliyor şiiri. Ardından İkinci'nin gövdesini oluşturan “Gizli Alanlar” peş peşe açılıyor.
Toplam 260 şiirden oluşan beş kitapla (Gizli Alanlar, İz Sürmek, Cendere, Çıkış, Dönüş) geniş bir yelpaze kuruluyor.
Sesin ve suskunun, gecenin ve gündüzün, karanlığın ve aydınlığın, gidişin ve dönüşün, tutkunun ve yalnızlığın, düşün ve gerçeğin, devinimin ve durgunluğun, dirimin ve ölümün çakışmasındaki giz sözün aynasında çözülüyor. Güven Turan'ın, şiirinin özünü, yordamını ortaya koyuşundaki ustalık İkinci'de okunuyor.
Gülayşe Koçak'tan Bir Kara Ütopya ya da Umuda Çağrı: Siyah Koku
Gülayşe Koçak'ın Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve bir aşk hikâyesine odaklanan son romanı Siyah Koku, arka planındaki insanlık dramları nedeniyle bir kara ütopya olarak da okunabilir, her şeye rağmen umuda çağrı olarak da…
Ayrımcılığın sürdüğü, kuraklığın arttığı, yollar boyunca teskin edici maddelerin havaya püskürtülerek herkesin “uyuşturulduğu”, devlete ekonomik getiri sağladığı için bütün yetişkinlerin zorunlu organ bağışına tabi tutulduğu bir yakın-gelecek zamanda Mine ve Tuncay'ın yaşadığı bıçak sırtı ve tuhaf bir aşk… Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Siyah Koku, Gülayşe Koçak'ın korku ve güven duygularını temel alarak; sahicilik, unutma, hatırlama, farkında olma kavramları çerçevesinde ördüğü bir roman.
Tadımlık
Nazire Halam aniden kaldırıyor kafasını; birden canlandı, yanakları kızardı: “İşte! Benim de kafamın içi aynen amcanın evi gibi!” diye bağırıyor -nereden aklına estiyse- “Havalandırın şu evi, diye bağırmak istiyorum! Benim kafamın içinde de aynı, o boğucu sidik ve naftalin kokusu… Kurtulayım istiyorum, geçmişin bütün çöplerini taşımaktan çok yoruldum. Açın pencereleri! Atın çöpleri dışarı! Temiz bir badana yapın, oksijen girsin şu eve – bunu istiyorum. Ama işte…” Birden omuzları çöküyor, “Korkuyor insan…”
“Neden?” diye fısıldıyorum. “Neden, halacığım?”
“Yavrum… İnsan galiba çöplerine bağlanıyor. Korkuyorsun. Oksijen, ya çöplerin varlığını unutturursa?”
Öldürmeyeceksin
“…ileride kitabın kökünün tümüyle kazınacağından tasa etmemize gerek yok. Tam tersine: Halkın eğlence ve öğrenme gereksinimi zamanla başka icatlarca ne kadar çok karşılanabilir duruma gelirse, kitap eski saygınlık ve otoritesine o ölçüde yeniden kavuşacaktır. Çünkü ilerleme esrikliğine kapılmış en çocuksu kişiler bile, yazı ve kitabın dünya durdukça duracak işlevleri yerine getirdiğini öğrenmekte gecikmeyecektir. Gün gelip anlaşılacaktır ki, sözlü anlatılar ve bunların yazıyla günümüze aktarımı insanlığın bir tarihe ve kendi varlığının bilincine sürekli sahip olmasını sağlayan önemli yardımcı araçlar değil, kısaca tek temel araçtır.” – Hermann Hesse
Yapıtında, yaşamın büyük karşıtlıklarını, iki kutbunu eğip birbirine yaklaştırma özlemiyle sanat yerine düşünceye başvuran Hermann Hesse, dünyanın ve evrenin kutupluluğu aşarak ulaşacağı birliği kendisi için en kutsal hakikat sayar.
Hugo Ball'in “Romantizmin ihtişamlı ordusunun son şövalyesi” olarak nitelediği Hermann Hesse'nin açık, samimi düşünceler ve doğrudan bir dille kaleme aldığı yazılardan oluşan, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Öldürmeyeceksin; farklı dönemlerle farklı temaları biraraya getiriyor.
Hermann Hesse'nin duru edebiyatını büyük neşeyle ve ilgiyle karşılayan okur için Öldürmeyeceksin başlıklı Seçme Denemeler görüntü bombardımanı ve bilgi kirliliği içinde yaşadığımız çağda düşünceleri sadeleştirmek adına iyi bir adım.
Balthus'ün Anıları
Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Balthus'ün Anıları kitabında XX. yüzyılın en büyük ressamlarından birinin kendi ağzından derlenmiş, heyecan verici anıları; sanat, resim, yaşam ve ölüm üzerine düşünceleri, gözlemleri, aykırı ve öfkeli yargıları var.
Balthus, ölümünden kısa süre önce sanat tarihçisi bir biyografi yazarına yazdırdığı Anılar'da Paris, Roma ve İsviçre'de sürüp giden heyecanlı yaşamını, Artraud'yla, Giacometti'yle, Picasso'yla dostluklarını, resimlerini, aşklarını, kızgınlıklarını anlatıyor.
Balthus'ün içini döktüğü bu Anılar iki yıl süren bir çalışmanın ürünüdür ve Balthus bu süre içinde hayatı boyunca çok ender yaptığı üzere, içini kitabı hazırlayan alain Vircondelet'ye dökmüştür. Anlattıklarının, bir yaşam dersi ve “sadece geleneğin devrimci olduğunu” ve kesinlikle modern olduğunu düşünen bir ressamın son sözleri olarak anlaşılmasını istiyordu Balthus.
“Doğanın, yaşamın uyanışı, olayların doğuşudur beni ilgilendiren. Çocukluğun bu gizlerini resmedebilmek beni her zaman uğraştırmıştır. Giacometti'yi bunun için o kadar seviyordum. Nesnelerin ölçüsünü veriyor, müziği ileten, yüzlere ve manzaralara ezgiler söyleten doğru sesi veriyordu bana. Ben de bu biricik arayış içindeyim, tek işim bu. Ve bu zanaatkâr çalışmasının özel bir pırıltısı yoktur. Karanlık, uzun ve sessiz bir yoldur. Bunun için nefret ediyorum sanatçı diye nitelenmekten. Bu sözcüğü bir küfür kabul eden ve bu yüzden daha çok küfreden sevgili Kaptan Haddock gibiyim! Sadece fırçalar, bu önlük ve bu tuval var. Bunlardır tüm yaşamımı geçerli kılan. Ne para, ne ün, bunlar hiçbir zaman etkilemedi beni.
Ressam, imgeleri karşıya geçiren alçakgönüllü kayıkçı, sabırla aşılmış basamaklarda onları tutmayı bilen uysal bir zanaatkârdır yalnızca. Budur onun görevi. Ulaşacağı son nokta budur.”
Küçük Sürgün Bulutlar
Demir Özlü'nün toplu öyküleri Küçük Sürgün Bulutlar adıyla Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. 756 sayfalı tek ciltte toplanan öyküler, Özlü'nün 1958'de yayımladığı ilk kitabı Bunaltı ile 2001'de yayımladığı Geçen Yaz Kentte Kızlar arasındaki yedi kitaptan bir araya geldi.
1950 Kuşağı'nın önde gelen yazarlarından Demir Özlü, öykülerinde bireyin yalnızlığını, mutsuzluğunu, bunalımlarını, intihar saplantılarını, yabancılaşma duygusunu ve tedirginliklerini metaforlarla dolu simgesel bir dille işlemesiyle farklılaşmıştır. Yazın yaşamı boyunca roman, günce, eleştiri ve deneme türünde yapıtlar vererek kendi edebiyatını sürekli zenginleştirmiştir.
Varoluşçu felsefeye dayalı bir sanat anlayışını gerçekleştirmeye çalışan Özlü'nün, Fransız varoluşçu ve gerçeküstücü yazarlar ile Amerika'daki ''Beat Kuşağı'' şairlerinden beslenen öyküleri, anlamsızlığın, kuşkunun, hiçliğin ortasına yuvarlanmak için bütün bağlarını koparmaya çalışan bireyin anlatıldığı varoluşçu edebiyatın en tipik örnekleri sayıldı.
Öykülerinde zaman, yer, tip ve olay öğelerini en aza indirerek soyut bir ortamda sezgilerini ve duygusal izlenimlerini anlattı; korkulu, sıkıntılı ve karamsar bir hava içinde yalnız, tedirgin ve mutsuz insanları ele aldı. Kuşkular, varsayımlar, sanrılar, cinsel tutkular, hatırlanan zamanla şimdiki zaman arasındaki gelgitler Demir Özlü'nün dünyasında çıplak, acı çeken imgelerle, bedeni ve ruhu saran bir düşsellikle anlatılmıştır. Çağın yavanlığından bunalmış, bunaltısını yazınsal bir dile dönüştürmüş bu usta yazarımız, varoluşun tedirginliğini, bitimsiz bir melankolinin şiirsel diliyle okura taşımayı başarmıştır.
Yapı Kredi Yayınları'nın yayına hazırladığı Küçük Sürgün Bulutlar'da, İstanbul'dan, Paris'e, Stockholm'e, Berlin'e, sürgün bir yaşamın izleğinde yazılmış, düşlere sığınan, insanla kentin birbirine içkin olduğu bir dünyada, bireyin benlik arayışlarının sanrılarını yansıtan öykülerle karşılaşacaksınız.
Şenay Eroğlu Aksoy'un ilk öykü kitabı: Evlerin Yüreği
Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Evlerin Yüreği bir ilk kitap… Modern öykücülüğümüzü özümsemiş, kendi dilini araştıran, incelikli anlatımı ve özgün dünyası olan bir yeni yazarın, Şenay Eroğlu Aksoy'un, 2007'den bu yana kitap-lık, Notos, Özgür Edebiyat, Sözcükler gibi dergilerde yayımladığı on sekiz öyküden oluşuyor: Çığlık, Abis, Arka Bahçe, Kanat, Sis, Şehir, Kuş Ölüsü, Yara, Evlerin Yüreği, Uzak, Çember, Yeraltı, Pencere, Maksut, Zincir, Ağzıkaralar, Oyun, Kuyruk.
Yalnızlığın, sevgi ve güven arayışının, derindeki saçmalık duygusunun çarpıcı biçimde öyküleştiği Evlerin Yüreği günümüz öykü okurunun seveceği bir kitap.
Tadımlık:
Bana bunu neden yaptılar bilmiyorum. Hatırladığım, insan azmanı iki adamın kollarında, ayaklarım yerde sürüklenerek elektronik kapılardan geçirilişimdi. Masmavi bir kurdeleyle boyunlarına astıkları kartları okutarak açmışlardı kapıları. İşte tam o sırada, bu çıldırtıcı güvenlik ve elektronik çağında, ilkel atalarımın yaptığı gibi çığlığımla damgalamıştım dünyayı, hatırladınız mı?
Kaynak: cnnturk.com.tr (24 Şubat 2012)