Dimitris Sotakis imzalı bir roman Yarım Kalp. Yunan Tuhaf Dalgası’nın edebi temsilcisi olan yazar, bu kitapta okurken düşündürtecek, sorgulatacak pek çok unsurla karşılaştırıyor okurunu. Gerçek dünyanın ağırlığından kurtardığı okuyucusunu ve tabii kitabın kahramanını ustalıkla kurguladığı fantastik dünyanın içine bırakıveriyor. Biliyor ki o dünyada keyifli saatler geçirecekler romanla yolculukları boyunca.
Kitabın dili sade ve akıcı. Farklı bir kurgusu var. Yüz kırk dört sayfa. Fulya Aktüre tarafından Türk edebiyatına kazandırılmış. Buradaki ilk baskısı Eylül 2023’de yapılmış. Tudem (Delidolu) Yayınlarından çıkmış. İlk baskısı ise 2022 yılında Yunanistan’da Misi Kardia adıyla Kedros Publishers tarafından gerçekleştirilmiş.
“Bedenimizin bir özerkliği, kendine ait bir hayatı vardır ve niyetleri konusunda bize asla hesap vermez.” cümlesi romanın güzel bir özeti.
Romanımız karakter açısından kalabalık değil. Çekirdek bir aile, birkaç arkadaş ve kahramanımızın annesi.
Maria, kahramanımızın eşi. Yeterince olgun, yeterince ciddi, yeterince komik, yeterince sevecen, öfke patlamaları olmayan, depresyona girmeyen, basiretli, sağduyulu normal bir insan. İlkokul öğretmeni. (Sayfa 6)
Kocasının bazı fikirlerini onaylamıyor, kafasında uydurduğu fikirlerin geçmişte yaşadığı bozgunlardan kaynaklandığını savunuyor.
Kocası geçmişte resim yaptığı ve ona ilham veren eski sevgilisini kendisine anlattığı için kapıldığı hezeyanlar yüzünden resim yapmasını hatta resim konusunda konuşmasını bile istemiyor. Kocasının geçmişi hakkında saplantıları var.
Dionysis, çiftin oğlu. On üçünde. Delilikle uzaktan yakından ilgisi yok. Yaşına göre olgun ve mantıklı. Zamanının büyük bir kısmını odasında geçiriyor, çizgi roman okuyor, araştırma yapıyor. Kendi kendine yetebilen bir çocuk. Odası onun kişisel evreni.
Cumartesi günleri sosyalleştikleri tek arkadaşları Gerasimos ve onun değişken kız arkadaşları. Gerasimos neşeli, mutlu, aydınlık, hoş bir insan. Kahramanımızın resim yaptığı yıllardan arkadaşı ama o da resmi bırakmış ve emlak işleri ile uğraşmaya başlamış. O da olmasa yaşantılarında renk yok gibi. Tabii ara sıra oğulları tiyatroya ya da başka bir etkinliğe gitmek isterse miskinlik ve aylaklık anlarından kurtuluyorlar.
Yarım Kalp’teki ana karakterimiz anlatıcı. Ben diliyle anlatıyor tüm öyküsünü. Kahramanımızın her zaman modu düşük, günlük rutinini bozan konuları sevmiyor. Psikolojik hendeklere düşüyor. Sevmediği bir işte on yıldır çalışıyor. Hayatı belli bir akış içinde ve bu akışın ona sağladığı konfor alanının dışına çıkmak istemiyor mutsuz da olsa (Gerçi o sık sık mutlu olduğunu bilgisinin altını çiziyor). Duvarları, eşyaları inceliyor, kafa yoruyor, düşünüyor ve hayatında fazlalık olduğuna karar veriyor.
İçinde bulunduğu tek düze hayattan ne mutlu ne de acı çekiyor. Hayal kırıklıkları var. Bedensel haz ve şehvet duyguları bazen tetikte bazen rehavet halinde. Umutsuzluğa kapılmak yerine kafasında eşyalara, nesnelere, seslere yönelttiği düşünceler ve denklemlerden zevk alıyormuş gibi yaşamaya çalışıyor. Kendisini rahatsız eden şeylerin üstünü örtüyordu ya da örttüğünü zannediyor. Gerçek olan dışarıdaki dünyadan koptuğu ve ev-iş- yürüyüş üçgeni içinde gidip gelmesi. Bu sıradanlık arkadaşının bir fotoğraf göstererek o karedeki kişinin ona ne kadar çok benzediğini söyleyene kadar sürüyor. Bu eylemle birlikte kahramanımız uyanışa geçiyor ve hayalinde yarattığı ikizi ya da kendisine çok benzeyen aslında kendisi olan adamla iletişime geçiyor.
Sıklıkla yürüyüşe çıkarak o adamla buluşup konuşuyor. Atölyesine gidiyor. Yaptığı resimleri görüyor Sergi için heyecanlanıyor. Fikirler veriyor.
Kafasında yarattığı sesler, objeler gibi biri bu adam. Kahramanımızın düşünceleri olmasa yaşamıyordu bile. İşin hazin yanı kahramanımız sıradan bir hayat yaşarken bu adam onun yarım bıraktığı hayatı yaşıyor, resimler yapıyor, Myrto ile aşkları devam ediyor.
Kahramanımız, bu adamla buluşmak için karısına yalan söylüyor. Ortak hayatlarının yazılı olmayan kuralları var çünkü bu ilişkinin en başında belirlenmiş olan. Maria, resmi yasaklayarak ona bunu mecbur bırakmış ama yine de karısına kızgın değil, onu seviyor, ilişkisini riske atmak istemiyor. Her insan hata yapar, kahramanımız da hata yapıp geçmişindeki resim tutkusunu, sevgilisi Myrto’yu eşine anlatmış. İşte ondan sonra hayatının anlamı olan resim sanatını kaldırıp koymak zorunda kalmış beyninin kuytu bir köşesine ya da koyduğunu sanmış.
Güzel sanatlar fakültesinde, özel bir okulda ve Paris’te resim eğitimi almış. Resim yapmayı seviyor ancak karısı istemediği için bu durumu kabullenmiş görünüyor. Bu nedenle de kalbi ikiye bölünmüş durumda. İnsanın yapmak isteyip de yapamadığı şeylerin ruhuna ne kadar acı verdiğini gözler önüne seriyor bu roman.
O adamla olmak, önceleri ona mutluluk verirken sonra sonra canını yakmaya başlıyor. Onun yüzünden yaşamı ortadan ikiye ayrılmak üzere oysa kahramanımız bunu istemiyor, bu tuhaf olaydan kendisini azat etmeyi arzu ediyor. Ancak gerçek dünya ile hayal dünyasının arasında gidip gelmekten kendini alıkoyamıyor. Oysa o adam diğer yarısından başkası değil.
Bu süreçte bir tek annesi oğlunun mutsuz olduğunu anlıyor çünkü anneler çocuklarını herkesten daha iyi tanırlar. Gerçi o da oğlunun çocukken de tuhaf bir yanı olduğu bilgisini paylaşıyor gelini ile ve kimseye benzemek, bir başkasıyla kıyaslanmak istemediğini söylüyor. “Anne, hayatımı nasıl yaşayacağımı hiçbir zaman bilemedim.” diyen oğluna “İki hayat birden yaşayamazsın, hangisini elinde tutacağına karar vermelisin. Bir yol seçmelisin, çünkü bu şekilde oraya buraya savrulursun.” cümleleri ile yol gösteriyor. (Sayfa 131)
Kahramanımız yaşadıklarının onunla sürekli konuşan iç sesinin olduğunu, düşüncelerini sadece bir fantezinin atıklarının oluşturduğunu, hayal gördüğünü sayfa 139’da okura itiraf ediyor. Dönüşüm geçirdikten sonra yanılsama, sarhoşluk hali, sanrılar yok oluyor. Zihnini tetikte tutuyor. Düşüncelerinin kıskacında kendisiyle içten içe hesaplaşırken farkında olmadan büyük bir dönüşüm geçiriyor. Bu dönüşüm yan karakterlerin yaşadıkları bazı olaylarla perçinleniyor ve okura fantastik bir dünyanın içinde sunuluyor yazar tarafından.
Kahramanımız, Maria’ya rağmen on beş yıl önce terk ettiği hayatını geri alabilecek mi o adamın elinden?
edebiyathaber.net (27 Aralık 2023)