Erdo, yani Erdoğan. O bir kaybeden. Henüz liseyi yeni bitirmiş. Üniversiteye hazırlanmak için dershane parası biriktirmesi gerekiyor. Bunun için evini, ailesini bırakıp İstanbul yollarına düşüyor. Bir inşaatta iş bulmuş, şantiyede yatıp kalkıyor. Bu ülkede bu kaderi yaşayan belki de yüzbinlerce gençten biri. Ve sadece bir iş cinayetine kurban gittiklerinde haber olabiliyorlar. Kaderlerinin onlara oynadığı bu acımasız oyunun ağırlığı altında ezilmemek için mücadele ederken kimsenin haberi olmuyor onlardan. Belki Soma’daki bir madencidir o, belki de Ermenek’te sular altında kalmıştır. Bilmem ne center inşaatının asansöründe yere çakılandır, kim bilir. Burada Erdo’dur, orada bir başkası. Ne fark eder ki!
Madalyonun diğer yüzü ise Dünya. Aile yapısı ve sosyo-ekonomik durumuna bakıldığında gerçek anlamda madalyonun sırt kısmında Erdo’ya göre. Onu magazin programlarından da tanıyor olabilirsiniz. Ya da akşam saatlerinde evde televizyon başında oturup akşamdan geceye izlediğiniz dizilerden de tanıdık gelebilir. Dünya, hep yaşamak istediğiniz hayatın mutsuz kahramanı, yerinde olmak istediğiniz kişi.
Bu iki başka insanın yolu Mine Soysal’ın yeni kitabı “Uzakta”da birleşiyor. Ortak yanları ise yaşamlarında biriktirdikleri dertleri. Ama sanmayın ki dertler aynı. Onlar da başka tabii. Ama sonuçta ikisini de örseliyor bu dertler. İki ayrı insanın yaşamından benzer şeyleri alıp götürüyor. Umut da var bu kitapta, hüzün de. Yaşadığımız toplumun gerçekliğini gözler önüne sermiş yazar. İyi bir damarı yakalamış. Aynı çemberde iki ayrı sınıfın bireyi. Farklı yaşamlar benzer duygular. Eşit oldukları anlar ise tek, o da uyku. Yazarının da deyimiyle uyku onları eşit ve bir kılıyor.
Kapak görseli ise kitabın bir özeti gibi. Ancak bu kadar uygun olabilirdi anlatılmak istenilene ve şu söylenenlere: “Büyük şehir. Vahşi bir çekim merkezi. Vaatleri de büyük, keşmekeşi de. O kadar büyük ki, herkes birbirinden ‘mesafe’yle ölçülemeyecek kadar uzak. Farklılıklar ve karşıtlıklar bitmeyen bir kaos içinde, bir arada. Binalar yükseldikçe hayatlar daralıyor. Şehir büyüdükçe insanlar küçülüyor. Varsıllık arttıkça yoksunluk yayılıyor; yeni ‘yaşam’ alanları, yakın durması beklenen hayatları öteliyor uzaklara.
Erdo, üniversite hayaliyle geldiği metropolde boğulurken; Dünya, varlıklı ama daracık dünyasında yarınını arıyor. Erdo başkalarının hayatını inşa ederek, Dünya ise başkalarının hayatından silkinip kurtularak bir gelecek kurmaya çalışıyor kendine.”
“Uzakta”, bu ülkenin genç sesine kulak veren, el uzatan; bu ülkenin gençleriyle yürek yüreğe gelen bir kitap.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (8 Aralık 2014)