Günümüz Türkçe çocuk edebiyatında ismini sıklıkla duyduğumuz başarılı ve çalışkan yazarlarından Anıl Basılı, hiç başarısız oldu mu bilemeyiz. Ama son kitabı ile başarısızlık duygusu ile yüzleştiriyor 10 yaş üstü okuyucularını. Raflarda Ocak ayı itibariyle yerini alan kitabın arka kapağında da, üstüne basa basa söylendiği gibi Anıl Basılı; kendilerini derslerde, sporda, sanatta veya aklınıza gelebilecek her alanda başarısız hissedenleri, ‘Başarısızlar Kulübü’ne davet ediyor. “Yalnız değilsiniz!” diye sesleniyor.
Sahi bu hayatta başarısız olma korkusunu yaşamayan var mıdır? Ya da başarısızlığı tatmayan insan. Baş etmesi çok güç olan bu durum, kabul edelim, şimdiki çocukların karşı karşıya kaldığı en ağır hislerden. Her şey de en iyi olma zorunluluğu, oyun çağında içine düştükleri bilgi ve beceri yarışı, onların küçücük bedenlerine büyük yükler yüklüyor ve yaşadıkları hayatın tadını alamamalarına neden oluyor. Komşunun çocuğuyla, okuldaki arkadaşlarıyla kıyaslanma ihtimalini de unutmayalım. Paten kaydığında daha iyi kayanla, matematikte 80 aldığında ‘neden 100 değil’ diye sorgulandığında bir çocuk, ansızın yarış içinde bulabiliyorlar kendini diğer arkadaşıyla. Bu kimi zaman ebeveynlerin etkisi ile kimi zamanda akranların sosyal baskısı ya da alaylarıyla karşı karşıya kalınan bir durum.
Çok uzağa değil; herhangi bir oyun parkına gidip gözlem yaptığınız da dahi kolaylıkla fark edeceksiniz, çocuklar kendilerini kötü hissedecekleri o duygunun yakınında, herhangi bir oyun oynarken bile olmak istemiyorlar bu sebeple. Kazanamama korkusu oynamaktan bile alı koyuyor onları.
“Oooo piti piti, karemela sepeti, terazi lastik jimnastik, biz size geldik bitlendik, hamama gittik temizlendik. Dik dik dik…”
Ebe yok! Çünkü ucunda ebe olacakları bir seçmeye katılmıyorlar. Ebe olmayı kaybetmekle eş görüyorlar. Oysa, ebelemekte güzel değil midir; saklambaçta, yerler lavda, ebe turada…
İşte Basılı, tam da burada devreye giriyor. Başarısız olma korkusuyla yüzleşen ve birlikte olmanın iyileştirici yönünü keşfeden üç arkadaşın macera dolu hayatlarını, kendilerini keşfetme hikâyesini örnek veriyor tüm çocuklara hatta yetişkinlere. Başarı kadar başarısızlığın da hayatın bir parçası olduğunu ve bunun içinden çıkılamayacak bir duygu olmadığını fısıldıyor; bir sunum yaparken heyecanlananlara, matematikten düşük alanlara, potansiyelini ortaya çıkaramayanlara, kendini sürekli sorgulayanlara, ailesinin yetenekleri karşısında yetersizlik hissedenlere, kaykaycı olmak isteyip de o kaykayın üzerinde hiç ama hiç duramayanlara…
Gelin şimdi hikayenin nasıl ilerlediğine bir bakalım ve yazarın kitabını okumak için sabırsızlanalım.
“Her üyenin başarısızlık hakkı vardır!”
Başarısızlar Kulübü; başarılı, tuttuğunu koparan bir baba ile hayalleri için Afrika’da çalışma fırsatını kaçırmayacak kadar cesur ve güçlü bir annenin çocuğu Çimen tarafından kuruluyor. Çimen, aslında oldukça yetenekli ve akıllı bir çocuk. Bütün hayatının değiştiği bir zaman diliminde, okulda verilen bir ödevi sınıfta heyecandan sunamadığı an kendini çok kötü hissediyor; dışlanmış, yetersiz ve başarısız… Çevresindekiler öyle mi oysa! Babası iş insanıydı ve hiç başarısız olmamıştı. Üstelik Çimen’in üretimlerinde hep bir eksik buluyordu. Ya sınıf arkadaşı Mete… Hem popülerdi hem de satrançta onu yenebilecek biri daha çıkmamıştı. Mete’nin kardeşi Ece’de voleybol takımında kaptandı. Irmak, resim yarışmasında ödül almıştı. Kalben daha şimdiden dört dil konuşabiliyordu. Fakat Çimen…. Severek hazırladığı bir sunumu, sınıfta insanların karşısında okuyamıyordu daha. Üstüne öğretmen grup ödevi verdiğinde, kimse onu ekibine almamıştı. Bir gruba girmekte bile başarısız olduğunu düşünüyordu.
Böyle bir anda aklına düştü Çimen’in bir kulüp kurmak. Madem onu kimse grubuna almıyordu, madem bu kadar başarısızdı, o da kendi grubunu oluşturup kendi gibi arkadaşlar bulmalıydı! Beklemeden işe koyuldu; bir afiş hazırladı, okul panosuna astı: “Başarısızlar Kulübü:
“Her üyenin başarısızlık hakkı vardır. Kendisini başarısız hisseden herkes katılabilir. Gereksiz soru: ‘Neden başarısız oldun?’ Yaş sınırlaması yoktur.”
Bu okul kulübüne girmek için form bile vardı. Fakat kim adının başarısızlıkla anılmasını isterdi ki? Öyle de oldu; ilk günlerde alay edenler, ne yaptığını anlamayanlar tarafından küçümsendi Çimen. Babası da onlardan biriydi. Kırılmıştı. Yenildiğini düşünmüştü. Pes edecekken ilk üyelerinin kaydını aldı: Yağmur ve Poo… Onlarla birlikte sadece yaşıtlarına değil; yetişkinlere de iyi gelecek bir yolculuğa çıktılar böylece. Hayallerine sıkı sıkı tutunurken, vazgeçmemeyi öğrenerek…
Denemeyen ne bilsin, neye değer olduğunu
Anıl Basılı, yeni neslin dilini ve duygu dünyasını sahiden iyi yakalamış bir yazar. Tüm kitap boyunca kahramanı üzerinden ironik ve düşündürücü çağrışımlarla karşı karşıya bırakıyor okurunu. Ciddiyeti elden bırakmadan tabi…Mesela onun kahramanına söylettiği şu cümleler, aslında hemen her gün okulda, o duvarların arkasında, çocuk zihinlerin dünyasında var olan, dönüp duran bir gerçeklik: “Teneffüs boyunca herhangi bir şeye yeteneğimin olup olmadığını düşündüm. İyi olduğum hiçbir şey yok muydu? Okuduğum kitaplarda kendime dair izlerin peşine takıldım. Ama tam olarak kendi izimle karşılaşmadım. Belki de kabul etmem gerekiyordu. Ben buydum ve değişmeyecektim. Daha önce defalarca vazgeçtiğim, pes ettiğim oldu. Başarısız olurum korkusuyla gerçekleştirmek istemediklerimi düşündüm. Yolculuğa çıkmadan önce annem ‘Denemeyen ne bilsin, neye değer olduğunu…’ demişti. Denemek istemiş ve peşine düşmüştü. İkinci ders öncesinde kendimi derin soruların ortasında bulmuş gibi hissediyordum. Karmakarışıktım. Bir şeyler yapmak istiyor ama ne yapacağımı kestiremiyordum.”
Bırakın çocuklar hayal kursun!
“Bırakın çocuklar hayal kursun” mottosunu çoğu çalışmasına özenle kaydeden yazar, küçük yaştaki çocukların kendi hayallerini kurguya yedirmesi çok anlamlı ve ebeveynlerin üzerine düşünmesi gereken bir detay. Bu kitabında da sözü Yağmur’a veriyor: “Bu konuşmayı yapmak için uzun zamandır bekliyorum. Size neden kaykaya başladığımı anlatacağım. Küçükken bir televizyon programında gördüğüm kaykaycı kızdan çok etkilenmiştim. Kaykayın üstünde kendini özgür hissettiğini ve onu eleştirenlere neden kaykayı çok sevdiğini anlatıyordu. İlgimi fark eden anne ve babam yaş günümde bana kaykay hediye ettiler. O günden beri kaykayımı elimden hiç bırakmadım. Okulun otoparkında kaymayı denedim önce. Fakat o kadar çok düşüyordum ki dizlerim yaradan görünmüyordu. Yine de kaykayın üzerinde olmak bana iyi hissettiriyordu. Bir zaman sonra arkadaşlarım benimle alay etmeye başladılar. Hiç kimse günün birinde iyi bir kaykaycı olacağıma inanmıyordu. Ve ben de onlara inandım. Kaykayımı yanımdan hiç ayırmasam da ona tekrar binme cesaretini gösteremedim.”
Yeteneğinin Farkına Varmak…
Yine Çimen’in ‘Hood’ lakabını almasının hikâyesi de güzel bir örnek olmuş. Çimen’in dediğine göre bu takma ad, eski arkadaşları tarafından verilmiş. Çimen, çok fazla kitap okuyor ve bu kitapları ne yapacağını bilmiyordur. Aklıma mahallede seyyar bir kitaplık kurma fikri gelir. Okuduğum kitapları oraya bırakmaya başlar. Sonra okumayı çok seven ama imkânı olmayan çocuklar, onun kitaplarından yararlanmaya başlar. Arkadaşları da bu fikrin mimarına Çimen Hood demeye başlar. Öykünün ‘Yeteneğinin Farkına Varmak’ adlı bölümü oldukça etkileyici ve duygusal. Başaran çocukların azmini, mücadelelerini alkışlıyorsunuz gayriihtiyari.
Basılı, kitapta gazetecilik kimliğini de ortaya koyuyor. Çimen’in, kulüp için okul gazetesine haber olma çabası ve gerçekten açtığı kulübün haber değeri taşıması kurguya renk katmış açıkçası. Böylece yazar, bütünde öykünün her bir ayrıntısında başarısızlık duygusu içinde başarıya giden yolun sırrını göstermiş çocuklara ve kabul ederlerse büyüklere.
Yazarın çalışmasının başında söylediğini, sözün özü olarak yazının sonuna kaydedelim: “Carol Cujec’e katılıyorum: Öğrencilerini sınırlamalar yerine olasılıklarla gören tüm öğretmenlere… Ve hayatı boyunca başarısız hissederek pes etmenin sınırına gelmiş kalplere… Yalnız değilsiniz.”
Ve üç arkadaşın hep bir ağızdan söylediği mutluluğa, birlikte elde ettikleri başarıya biz de ortak olalım bu sayede, onlar gibi söyleyelim: “Yaşasın Başarısızlar Kulübü!”
edebiyathaber.net (24 Ocak 2022)