Edebiyat Haber’in de medya destekçilerinden olduğu, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin yürüttüğü Yayınlama Özgürlüğü Yolunda projesi kapsamında düzenlenen Antalya Bölge Toplantısında yayınlama özgürlüğüyle ilgili sorunların yayıncılar, yazarlar ve medyaya etkileri masaya yatırıldı.
Antalya Ramada Otel’de düzenlenen ve Ayşe Sarısayın (yazar, çevirmen), Ömer Asan (yayıncı, yazar, yapımcı) ve Tora Pekin’in (hukukçu) konuşmacı olarak yer aldığı toplantıda Antalya’da yaşayan yayıncı, yazar ve aydınlar da yayın alanında karşılaştıkları sorunları dile getirdiler.
Toplantının açış konuşmasını yapan Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Başkanı Metin Celal, projenin öncelikli amacının düşünce, ifade ve yayınlama özgürlüğü alanında yaşanan sorunların belirlenerek, yayıncılık alanında ifade özgürlüğünü geliştirmeye katkıda bulunmak olduğunu belirtti. 9 ayrı ilde yapılan bölge toplantılarında yayıncıların, yazarların, çevirmenlerin, kitapçıların görüş ve önerilerinin alındığını vurgulayan Metin Celal, Antalya’da yapılan toplantının projenin son bölge toplantısı olduğunu, yapılan bu toplantılarda çıkan sonuçların daha sonra bir rapor haline getirileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı hakkında konuşmak bile güvenli değil
Yayıncılık ve iktidar arasındaki ilişkiye dikkat çeken Hukukçu Tora Pekin, Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle verilen tutuklama kararlarını örnek vererek “Ahmet Nejdet Sezer ve Abdullah Gül döneminde hiç kimse Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle tutuklanmadı. Askeri rejimler dönemi dışında böylesine yaygın uygulamaya rastlanmadı” şeklinde konuştu. TCK’nın 299’uncu maddesi nedeniyle tutuklama kararının verilemeyeceğini belirten Pekin, “insanlar bir iki cümlelik tweetler nedeniyle cezaevlerine konmaya başladı. Bu kararların hüküm sürdüğü bir ülkede, değil Cumhurbaşkanı ile ilgili kitap yazmak, haber yayınlamak, sokakta konuşmak bile güvenli değildir”
Kitapların yakıldığı dönemler oldu
Toplantının ikinci konuşmacısı Ayşe Sarısayın yayınlama özgürlüğüyle ilgili 12 Eylüllü yıllarda Antalya’da yaşanan bir olayı örnek gösterdi. “Antalya’da bir ilkokula giden milli eğitim müfettişleri çocukların çantalarını karıştırıyor, buldukları kitapları toplayıp okulun bahçesinde yakıyorlar. Kitapların bulunduğu sınıfların öğretmenleri de Antalya’dan sürülüyor” diyen Ayşe Sarısayın, “Bu olay, Nazi Almanyası’nda 1933 yılında gerçekleşen kitap yakma operasyonunu hatırlatıyor. Gözünün önünde kitapların yakıldığını gören bir çocuk ya da henüz yolun başında, değerleri yerli yerine oturmamış bir genç sanata ve sanatçılara nasıl saygı duyabilir?” diye konuştu.
Kamuoyu baskısı var
Toplantının son konuşmacısı Ömer Asan, yayınlama özgürlü konusuna kendi deneyimlerinden yola çıkarak değindi. 1996 yılında Belge Yayınları’ndan çıkan Pontus Kültürü adlı ilk kitabının başına gelenleri aktaran Ömer Asan, “Kitap yayınlandı bir sorun çıkmadı. İkinci baskısı yapıldı, yine sorun çıkmadı. 2000’li yılların başında anti-misyonerlik kampanyaları başladı. Kitapta Trabzon ve çevresini, bu arada Pontus kültürünü işlemiştim. Bu nedenle beni ‘misyoner’ ilan ettiler. Kampanyayı yürütenler bir televizyon programında kitabı gösterip beni kamuoyuna şikayet ettiler. Ben de oltaya geldim, cevap vereyim derken başıma iş aldım. 6 yıl sonra kitap yasaklandı, ben soluğu DGM’de aldım. Sadece devlet aracılığı ile değil, kamuoyu baskısı ile de baskı, yasak oluşturulabiliyor” dedi.
İki oturum halinde düzenlenen toplantının son bölümünde Antalyalı yayıncı, yazar, çevirmen ve kitapçılar da kendi deneyimlerinden örnekler vererek projeye katkı sundular.
edebiyathaber.net (14 Mayıs 2015)