Edebiyat Haber’in de iştirakçilerinden olduğu, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından yürütülen Yayınlama Özgürlüğü Yolunda projesi bölge toplantıları ile sürüyor. 28 Şubat 2015 Cumartesi günü Bursa’da, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde bir araya gelen yayıncı, gazeteci ve hukukçular yayınlama özgürlüğü konusunda karşılaştıkları sorunları tartıştılar.
Toplantıya katılan Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sırma Köksal, Radikal gazetesi Yan Yayınlar Yönetmeni Cem Erciyes ve hukukçu Filiz Kerestecioğlu, yayıncıların, gazetecilerin karşılaştıkları sorunları aktardılar.
Bursa Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda ilk konuşmayı yapan Cem Erciyes, basında sansür ve oto-sansür konusuna değindi. Cem Erciyes bazı haberlerde gazeteci ve editörlerin daha dikkatli olmasının bir oto-sansür olarak değerlendirilmemesi gerektiğini savunarak, “Örneğin Aleviler üzerine bir haber yapıyorsanız, onları rencide edecek bazı şeylere dikkat etmeniz doğaldır. Bunun tersi olması durumunda Alevi okuyucuyu kaybetmeyeyim diye bir haberi hiç koymazsanız bu da bir sansürdür” diye konuştu.
Hükümet kendi medyasını oluşturdu
Ancak basında bugün yaşanan gelişmelerin bir sansür ve oto-sansür ortamını yarattığını belirten Cem Erciyes, medyadaki atmosferi şu sözlerle aktardı: “Ak Parti döneminde medya önemli bir dönüşüm geçirdi. Yandaş medya denilen bir grup gazeteler, televizyonlar var. Ancak, iktidar kendilerine yakın olmayan medya kanalları üzerinde de bir etki kuruyor. O etki şöyle oluyordu: Bir haber yayınlayacağımız zaman, haber ne olursa olsun iktidarın nasıl karşılayacağını düşünüyorduk. Ona göre tartışıyorduk. Ben birçok haberin başlığının tartışıldığını, fazla kışkırtıcı olmayacak bir çözüm bulunmaya çalışıldığını biliyorum. Hatta bazı yazarların yazıları içinde bazı kışkırtıcı olabilecek kelimelerin ayıklandığını biliyorum. İşin kötüsü yazarlar da bu durumu kabullenmişti”.
Hükümet “paralel medya”yı hedef aldı
Son birkaç yıldır ortaya çıkan bazı gelişmelerin medya ve Radikal gazetesi üzerindeki müdahaleleri etkilediğini savunan Erciyes, bu gelişmeleri şu sözlerle aktardı: “Bunun iki önemli nedeni var. Radikal artık internet üzerinden yayın yapıyor. Bir de hükümet, paralel yapı dediği oluşumla mücadele ediyor, tek düşman onu görüyor, bizi artık fazla görmüyor. Ama daha az müdahale ile gazetecilik yapabiliyoruz. Sanırım bunda internete geçmemizin rolü de oldu. Mesela internete geçtiğimiz ilk dönemde İsrail ile ilgili bir haberimizin başlığı yanlış atılmıştı. Hafif İsrail’i haklı çıkartan bir yanı vardı. Bu iki-üç saat kadar yayında kaldı. Ama Başbakan iki saat yayında kalan bu başlığın aleyhinde bir konuşma yaptı. İki saat yayında kalan bir internet haberi için bile konuşup bizi hizaya sokmaya çalışan bir tutum içinde idi”.
Yayınladığın her kitap tarlada bir mayın
Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni, yayıncı Sırma Köksal yaptığı konuşmada özellikle edebiyat yayıncılığı alanında karşılarına çıkan sorunları aktardı. Köksal, edebiyat yayıncılığının alan olarak baskıya daha uzak bir alan olarak görülebileceğini, ancak yaşanan durumun çok farklı olduğunu söyledi: “Yayınladığınız her kitap tarladaki bir mayın. Edebiyat yayıncılığının politik yayıncılığa göre daha korunaklı olduğu sanılabilir. Edebiyat yayıncılığında sadece politik hassasiyetler girmiyor. Cinsellik giriyor, kadın bedeni, düşler giriyor. En son Sel Yayınları’nın başına gelenleri biliyoruz. Cinsellik bu sefer daha ağır yargı konusu oluyor. Edebiyat yayıncılığında imgeler üstünden bedene ilişkin bir sansür çok gördüğümüz bir alan”. Politik arka planı olan kitaplar ve edebiyat ürünlerini yayına hazırlarken dikkatli davrandıklarını söyleyen Köksal, “Şu cümlenin yerine şunu kullansak daha mı iyi olur diye düşündüğümüz çok yerler oldu,” dedi.
Yayın dünyasında oto-sansür yaygınlaşıyor
Köksal, yayın dünyasında oto sansürün yaygınlaşmakta olduğunu savunarak şunları söyledi: “Eskiden Atatürk, ordu ve diğerleri idi hassas olduğumuz konular. Din üzerinde her zaman hassas davranmanız gerekiyordu şimdi daha hassas davranıyoruz. Tabi fiili yöneticiler ve kurumları hakkında da hassas davranıyoruz. Bir yazar olarak değil bir yayıncı olarak baktığınızda bir oto-sansür mekanizması ister istemez oluyor. Bu edebiyat metinlerinde dahi oluyor”.
Muhafazakâr bir yargı kültürü var
Hukukçu Filiz Kerestecioğlu, hukuksal düzenlemelerin yanı sıra muhafazakâr bir yargı kültürünün de baskıların artmasına büyük katkı yaptığını belirtti. Kerestecioğlu bu konuda şunları söyledi: “Yıllardır devam eden muhafazakâr bir yargı kültürü var. Bu kadınlar açısından da özgürlükler açısından da kendini gösteriyor. Bu yargı kültürü ne yazık ki bireylerde, kurumlarda, daha yayın aşamasına geçmeden bir oto-sansürü getiriyor. Dolayısıyla yayınlama özgürlüğünün bu anlamda yok olduğunu görüyoruz. Bu ürünlerde daha başta bu kaygı olursa nasıl yaratıcı olunabilir?”
edebiyathaber.net (3 Mart 2015)