Edebiyat Haber’in de medya destekçilerinden olduğu, Türkiye Yayıncılar Birliğinin yürüttüğü “Yayınlama Özgürlüğü” projesi kapsamında düzenlen Van Bölge Toplantısı yapıldı. Toplantıya Van ve Hakkari’den katılan yayıncı, akademisyen, gazeteci ve yazarlar bölgelerinde yaşanan sorunları aktardılar.
Açılış konuşmasını Türkiye Yayıncılar Birliği başkanı ve Yayınlama Özgürlüğü projesinin koordinatörü Metin Celal’ın yaptığı toplantıya Avukat Filiz Kerestecioğlu, Türkiye Kütüphaneciler Derneği başkan yardımcısı Aydın İleri ve yazar Yavuz Ekinci katıldı.
Deneyimlerinizi paylaşmak istiyoruz
Proje koordinatörü Metin Celal açılış konuşmasında Yayınlama özgürlüğü projesinin amaçlarını katılımcılara aktardı. Yerel düzeyde yayıncıların, gazetecilerin ve kitapevlerinin çeşitli baskılar ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Metin Celal “ Bazı kitaplar yerel düzeyde yasaklandı. Yerel basın ile ilgili uygulamalar var. Maalesef bunları bilme duyma imkânımız eskisi gibi değil. Bunları bilelim istiyoruz. Kitaplar yalnızca İstanbul’da yasaklanmıyor” diye konuştu. Bu toplantıları dokuz ilde gerçekleştireceklerini belirten Metin Celal “bu toplantılara konunun muhatapları yazarlar, şairler, çevirmen kütüphaneci, yayıncı arkadaşlar katılsın. Onların yaşadıkları deneyimleri paylaşalım, önerilerini alalım. Daha sonra buralardan çıkan görüşlerden bir rapor oluşturacağız. Bu raporda sizlerden gelen çözüm önerileri de yer alacak. Daha sonra bu raporu bir basın toplantısı ile açıklayacağız” dedi.
Sansür yalnızca devletten gelmiyor
Toplantıya Batman’dan katılan yazar Yavuz Ekinci konuşmasında sansür ve oto sansür konusunu ele aldı. Bir dönem Kürt şehirlerinde işlediği cinayetler ile tanınan Hizbullah’ı anlatan “Tene yazılan ayetler” adlı romanını yazmaya başladığında bu örgüt hakkındaki bütün kaynakları okumaya başladığını söyleyen Ekinci “ancak kitap basılıncaya kadar Hizbullah üzerine yazdığımı kimse bilmedi.” dedi. Yayınlandıktan sonra kendisine sürekli Hizbullah’ın tehdit edip etmediğinin sorulduğunu söyleyen Ekinci “çevremden gelen sorular ve Hizbullah’a yakın kimselerden gelen çeşitli tepkiler üzerine içimde bir korku filizlendi. Neden bu konuyu yazdığımı kendi kendime sorguladım” diyerek bu tepkilerin sonucunun bir yazarda oto sansür oluşturabildiğini aktardı.
Büyük felaketler edebiyata yansımıyor
“Ülkemiz büyük felaketler atlattı. 1915’te yaşananları biliyoruz. Dersim’i yaşadık yakın zamanda Kürt hareketinin yaşadıkları var. Ancak bütün bu yaşanan felaketlere rağmen bunların edebiyata, sinemaya dönüşmesini çok az görüyoruz. Sanki gizli bir el konuların yasaklı olduğunu hissettiriyor. Kendi yazdığım romana gelen eleştirilerde bunu gösterdi. Bu atmosfer bir oto sansür oluşturuyor” diye konuşan Ekinci yazarı bilinmeyen halk türkülerinde ise bütün bu felaketlerin yansımasının görüldüğünü belirtti. Ekinci “oysa edebiyatta bunları göremiyoruz “ dedi.
Yargı kültürümüz oto sansüre yol açıyor
Toplantıda konuşan hukukçu Filiz Kerestecioğlu ise sansürün ve oto sansürün yaşanmasının yargı kültürü ile olan ilişkisine dikkat çekti. Avukat Filiz Kerestecioğlu konuşmasında şunları söyledi; “ Ben nasıl bir yargı kültürüne sahip olduğumuzun önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu yasaklayıcı yargı kültürü oto sansürü oluşturuyor. Çünkü ürünler yayın aşamasında bireyler bu oto sansürü uygulayarak yayınlama özgürlüğünü yok ediyorlar. Ürünler daha başlangıçta zihinde sakatlanırsa yaratıcı bir ortam oluşmaz. Bu durum aynı zamanda halkın hak arama özgürlüğü ve bilgi edinme özgürlüğünü de engelliyor. Bir bumerang etkisi ile bir sansür ve oto sansüre dönüşüyor.”
Yasaklama kararlarında müstehcenlik ağır basıyor
Avukat Filiz Kerestecioğlu Türk Ceza Kanununda düşünceyi yasaklayan birçok madde bulunduğunu belirterek son dönemde özellikle “ Kişisel verilerin gizliliğini ihlal, Cumhurbaşkanına hakaret, siyasi partiler kanununa muhalefet” gibi maddelerden dolayı birçok davanın açıldığını söyledi. Keresetcioğlu son dönemlerde bazı yayınların “müstehcen olduğu” gerekçesi ile yasaklanabildiğini “kadın bedeni söz konusu olduğunda bazı yayınlar müstehcen bulunabiliyor. Oysa aynı erkekler ile ilgili olduğunda müstehcen bulunmuyor. Son dönemde facebook, twitter gibi internet mecralarında yasaklamalar görülüyor. Birçok yasaklamaların ise yasal dayanağı dahi bulunmuyor” dedi.
Şikâyetçi veli ve okur dönemi başladı
Kitapların her dönemde tehlikeli bulunduğunu söyleyen Türkiye Kütüphaneciler Derneği başkan yardımcısı ve Okul Kütüphanecileri Derneği başkanı Aydın İleri konuşmasına “biz kitapların insanların önüne bir suç aleti gibi dizildiği bir kuşak olarak büyüdük” diyerek başladı. Kitap’a ilişkin yasaklamaların hala sürdüğünü savunarak “Kapağında Darwin’in bir resmi bulunan Tübitak dergisinden bu konu çıkartıldı. Ve o sayıyı hazırlayan bütün dergi ekibi görevden alındı” dedi. Yerel düzeylerde kütüphanelere yönelik çeşitli sansür girişimlerinin olduğunu söyleyen Aydın İleri bu sansür girişimlerinin kendilerine görev biçen “vatandaşlarca” başlatıldığını aktararak şunları söyledi; “ Elazığ’da Boğaziçi üniversitesinde çıkartılan Nemesis dergisi antik bir vazoda bulunan resim yüzünden kütüphaneye gelmemesi için bir vatandaş tarafından yapılan şikayet sonucu alımına son verildi. Milli eğitim bakanlığında ders kitaplarında ünlü şairlerin halk ozanlarının Yunus Emre’nin, Kaygusuz Abdal’ın Edip Cansever’in şiirlerinden bazı bölümler makaslandı. Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı eseri kütüphaneden çıkartıldı. Yine Şeker portakalı adlı kitap bir veliden gelen şikayet üzerine kütüphanelerden çıkartıldı.”
Yerel düzeyde bu yasaklamaların başlangıcında şikâyetçi bir veli ya da okurun olduğunu söyleyen Aydın İleri “bu şikâyetler sonucunda hemen komisyonlar kuruluyor. Şikâyet değerlendiriliyor ve yasaklama kararı veriliyor. Bu komisyonlar kimlerden oluşuyor hangi yetkinlikteler. Bunların hiç birini bilmiyoruz” dedi.
Toplantıya Van ve Hakkari’den katılan katılımcılar söz alarak bölgelerinde yaşanan sorunları aktardılar. Katılımcılar son yıllarda yapılan KCK operasyonları nedeni ile birçok yayıncı ve gazetecinin bölgede gözaltına alındığını söylediler.
edebiyathaber.net (27 Nisan 2015)