Anne Frank’ın Hatıra Defteri, Selim İleri’nin önsözü ve yayımlanmamış fotoğraflarla zenginleşen özel baskısıyla, yazarının doğum gününde Epsilon yayınları etiketiyle okurla buluşuyor.
Tanıtın bülteninden:
12 Haziran 1929’da, Frankfurt’ta dünyaya gelen Anne Frank, Hitleryen faşizmin eliyle ölüme sürüklenene dek mutlu bir çocuktu. 1 Ağustos 1944 tarihinde yarım bırakılmış bir hikâye gibi, aniden son bulan günlüğünün en iç acıtan yanı da budur belki: Ertesi gün tekrar yazılacakmış gibi vedalaşılan ancak devamı asla getirilemeyen, ölümden bir soluk uzakta yaşasa da umudu ve coşkusunu hiç kaybetmemiş bir kızın ansızın yiten sesi…
“Yıllarca, yazarlık hayatımda Tennessee Williams’ın Sırça Kümes adlı eserinin etkisi olduğunu iddia ettim. Ancak, şimdi dönüp baktığımda aslında Anne Frank’ın Hatıra Defteri’nden daha çok etkilendiğimi görüyorum… Peşimi hiç bırakmayan, büyük bir etki.”
Selim İleri’nin önsözüyle taçlandırılıp Anne Frank’ın doksanıncı yaşına adanmış bu özel baskıyı okurlarımızla buluşturmaktan onur duyuyoruz.
Selim İleri
Henüz küçük bir çocukken İkinci Dünya Savaşı’nın acı gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan Anne Frank, 12 Haziran 1942’de günlük tutmaya başladı. Bu tarih, onun doğum günüydü ve günlüğü de yeni yaşına adanmış bir hediye… Sürgündeki Hollanda hükümetinin Kültür ve Bilim Bakanı Bolkenstein’ın radyoda yaptığı bir konuşmayı dinleyene kadar, sayfaları yalnızca kendisi için doldurdu. Bakan konuşmasında, gelecek kuşakların savaşın dehşetini anlayabilmesi, Almanların zulmüne şahitlik edilebilmesi için kayıt altına alınmış tüm belgelerin yayımlanması gerektiğini ifade ediyor, buna örnek olarak günlükleri gösteriyordu. Artık savaştan sonra bir kitap yayımlama hayalleri kuruyordu Anne, günlüğü de temel taşı olacaktı. Ne var ki henüz on beş yaşındayken, Bergen-Belsen toplama kampında hayatını kaybetti.
Ölümünden sonra yazdıklarını onun adına yayımlayan ise ailenin sağ kalan tek üyesi ve çok sevdiği babası Otto Frank oldu. O günden bu yana Anne Frank’ın Hatıra Defteri, dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir.
“Günlük tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşında bir kızın aklından geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Fakat aslında bunun hiçbir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek istiyorum.” –Anne Frank
“Günlüğünü okuyana dek bunca derin düşünceye sahip olduğunu anlayamamıştım. Bu hem şoke olduğum hem de çoğu ebeveynin çocuklarını gerçekten tanıma fırsatı bulamadığını düşündüğüm, korkunç bir andı.”
–OTTO FRANK (Anne’nın babası)
*
“Hayatta kalma şansı bulduysanız, bunu başaramayanlar için konuşmak görevinizdir. Umarım dünya tarihinde böylesi bir zulmün tekrarlandığını asla görmeyiz!”
–NANETTE KONIG (Anne’nın çocukluk arkadaşı)
Anne Frank
Anne, Otto ve Edith Frank’ın kızları olarak 12 Haziran 1929’da Almanya’nın Frankfurt kentinde dünyaya geldi. Anne beş yaşına kadar Frankfurt eteklerinde bir apartman dairesinde annesi, babası ve ablası Margot ile birlikte yaşadı. Nazilerin 1933’te iktidara gelmesinin ardından Frank ailesi, Hollanda’nın Amsterdam kentine kaçtı. Almanlar Mayıs 1940’ta Amsterdam’ı işgal etti. Alman yetkilileri ve onların Hollandalı işbirlikçileri Temmuz 1942’de Yahudileri Hollanda’dan alıp Alman işgali altındaki Polonya’da bulunan ölüm merkezlerine sürmeye başladı.
1942 Temmuz’unun ilk yarısı boyunca Anne ve ailesi, diğer Yahudi aileleriyle birlikte saklandılar. İki yıl boyunca Anne Frank’ın günlüğünde “Arka Ev” diye bahsettiği Prinsengracht Sokağı, 263 numarada; aile şirketine ait ofisin arkasındaki apartmanın gizli çatı katında yaşadılar. Aile dostları ve iş arkadaşları kendi hayatlarını tehlikeye atarak Frank’lara yiyecek ve giyecek kaçırıyorlardı. 4 Ağustos 1944’te Gestapo (Alman Gizli Servisi Polisi), kimliği belirsiz bir Hollandalının ihbarı üzerine ailenin saklandığı yeri bularak burada yaşayanları tutukladı. Eylül 1944’te yetkililer, Frank’ları ve onlarla birlikte gizlenen dört kişiyi daha Auschwitz’e giden bir trene bindirdi. Genç oldukları için çalışmak üzere seçildiklerinden Anne ve ablası, 1944 Ekim ayı sonlarına doğru Kuzey Almanya’daki Bergen-Belsen toplama kampına gönderildi. Her iki kız kardeş de 1945 Mart’ında İngiliz birliklerin kampı özgürlüğe kavuşturmasından sadece birkaç hafta önce tifodan öldü. Anne’nın annesi 1945’te, Ocak ayının başlarında Auschwitz’de öldü. Babası Otto ise savaştan sağ kurtuldu.
Anne Frank’ın Hatıra Defteri, savaştan sonra pek çok dilde yayınlanmış ve tüm dünyada binlerce ortaokul ve lisenin müfredatına alınmıştır. Anne Frank, Yahudi soykırımında hayatını kaybeden tüm çocukların kayıp geleceğinin sembolü hâline gelmiştir.
edebiyathaber.net (13 Haziran 2019)