Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Asuman Aray’ı, kızı Ceren Kilmen ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yolda Bir Karanfil, annemin 20 yıla yakın süredir üzerinde düşündüğü, emek harcadığı bir kitap. Onun için de belki artık biz çocukları kadar önemli. Bizim gibi onu da adım adım büyüttü, yetiştirdi. Kitap henüz ilk adımlarını atarken daktiloyla başlamıştı yazmaya. Bir yakınımızdan ödünç aldığı bu eski makinenin tuşlarının çıkardığı nostaljik sesler hala dün gibi kulaklarımda. Yemek masasının köşesinde değişmez bir yer edinmişti kendine. Genellikle sabah saatleri, ortalık sessizken çayını yanına alıp yazmayı severdi. Kitap biraz daha büyüyüp ortaya çıktığındaysa, onu zamana uygun olarak bilgisayarına geçirmeye karar verdi. Unutamadığım anımız işte bu noktada başlıyor. Annem bir gün panik ve dehşet dolu bir yüz ifadesi ile yanıma gelmiş ve acı ile “ Bütün yazdıklarım her şey gitti! Her şey bitti!” demişti. Durumun ciddi olduğu belliydi ama ne olduğunu anlayamamıştık. “Yazdığım her şey silindi, onca emek gitti, ben ne yapacağım şimdi” türünden şeyler söylüyordu. Annem yaşadığı derin üzüntü ve çaresizliğin etkisindeydi ve sakinleşecek gibi görünmüyordu. Meğer haftalardır daktilosundan bilgisayara düzeltmeler yaparak geçirdiği yazıları “kaydet” tuşuna basmadığı için bir elektrik kesintisinin kurbanı olmuş, başladığı noktaya geri dönmüştü. Görünen o ki, yeniden nerden ve nasıl başlayacağına dair de hiçbir fikri yoktu. O yaşadığı mutsuzlukla birkaç gün odasından çıkmadı. İlerleyen günlerde onu zamam zaman masanın başındaki bilgisayarın önündeki boş ekrana çaresizce bakarken görecektim. Üstelik onu avutmak için de aklıma gelen, söyleyecek fazla bir sözüm yoktu. Sanıyorum bu olaydan bir hafta on gün sonraydı. Bu kez oturduğu bilgisayarın başındaki sessizlik yerini minik tıkırtılara bırakmıştı. Oturduğu yerden sessizce yazıyor, yazıyordu ve günler boyu bu böyle sürüp gitti. Artık ekran köşesinde gördüğüm “Yolda Bir Karanfil” başlıklı yazıya da artık öyle umutsuzca bakmıyordu. Annem kitabı okuyanların da görebileceği gibi başladığı işi bitirmek konusunda oldukça dirençlidir. Belki de artık vazgeçer dediğimiz her noktada yeniden asıldığı gibi bu sefer de vazgeçmemişti. İnatla ve sabırla devam etti yeniden de olsa yazmaya. Ondaki bu direnç, kararlılık ve yazma tutkusu beni en çok etkileyen anımdı diyebilirim. Bitirmeden şu anımızı da anlatmadan geçemeyeceğim. Kitabında bahsettiği sabunlu suya batırıp çıkardığı balon çubuklardan ona ilk fırsatta birkaç tane aldım. Çok sevindi ve ara ara da hala onunla oynuyor. Ondan da inatla vazgeçmedi yani.
Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Bir bölümü yazmayı tamamladıktan sonra bir iki kez üst üste okurdu. Ardından yazmaya ara vererek üzerinden en az bir gün geçmesini beklerdi. Aynı şeyi üst üste okumanın hiçbir yararı olmadığına inanırdı. Genelde resim yapmayı severdi. Dönem dönem resim kurslarına gitti ve çalışmalar yaptı. Ona göre resim yapmak ve yazmak arasında karşılıklı bir bağ bir benzerlik olduğuna inanırdı. Not defterine bununla ilgili yazdıklarını aynen aktarıyorum “Resim yapmayı sevmeseydim yazı da yazamazdım. Tuvaldeki bir şeklin ya da rengin uyumsuzluğu nasıl tablonun genel ahengini etkiler ve bozarsa yazı yazarken kelimeler için de aynı şey geçerli. Bir kelime ya da hecenin yanlış eksik ya fazla kullanımı akıcılığı, yarattığı duyguyu, anlamı ne denli etkiliyorsa aynen öyle. Bu çaba ve arayış öyle sınırsız, öyle heyecan verici bir akış ki sonu başı yok… Her keresinde farklı bir eksiği ya da fazlayı fark edebilirsiniz. Kusursuza ulaşmak için sınırsız ve büyüleyici bir süreç bu yaşanan”
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Hoşuna giden bölümleri heyecanla yüksek sesle okuyup bizimle paylaşır ve yanıtlarımızı her seferinde dikkatle dinleyip not almaktan hiç vazgeçmezdi. Sonrasında yeni halini de benimle paylaşır ve gözümde aradığı ışığı yakalamadan devam etmek istemezdi.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Sessizliği tercih eder genelde. Yanında bazı içecek ve atıştırmaları bulundurmaktan da her zaman keyif alır.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
En son elinde gördüğüm kitap Orhan Pamuk’un Veba Geceleri kitabıydı. Bir de Turgutreis’deki evine geldiğinde kütüphanesinde duran Ahmet Erhan kitaplarına her fırsatta göz atmayı hep çok sever. Bu yaz da bu ritüelini sürdürüyor.
edebiyathaber.net ( 1 Eylül 2022)