Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ayça Güçlüten’i, arkadaşı Pelin Albant’la konuştuk.
1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Sevgili dostum Ayça yazılarını aslında önce her yerde yazar. Çünkü o yazılarını kağıda dökmeden önce beynine yazar. Sonra o sadece kelime, kitap, harf kokan odasına kapanır ve orada yazar. O süreçte yaptığımız sohbetlerde o dönem yazdıklarıyla ilgili konulara daldığını, onun da, sohbetlerimizin de o yöne sürüklendiğini fark ederim aslında; yıllar içinde bunu defalarca yaşadık. Bunun dışında anı diyebileceğim bir şey yok, çünkü Ayça kapanır ve yazar sadece.
2) Arkadaşınızla yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Yazmak ve okumak üzerine her şeyi paylaşıyoruz gerçekten de. Çok uzun, bitmeyen sohbetlerimiz olur. Bazen bir kitabı konuşuruz, bazen bir kitabın içindeki bir konuyu/durumu, zaman zaman da karakterleri. Onun karakterlerini tartıştığımız da olur. İnsan hikâyelerini uzun uzun konuşur, irdeleriz, fikir yürütürüz, felsefe yaparız. Aslında Ayça’nın bunların hepsinden done çıkarttığına da eminim.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Ayça yazarken benden fikir almaz esasında, herhangi birinden de aldığını düşünmüyorum. Ama hikâyesindeki karakterleri paylaşıyorsa durup bakar ve tepkini ölçer. Fikir vermeni ve yorum yapmanı da bekler ama bu konuda yönlendirmez kendini. Gene fikir almak diyemeyeceğim ama şöyle bir şey yapar: Kitabın bir yerinde diyelim ki, metafizikle ilgili bir kelime geçti ya da paragraf yazıyor. Benimle o konuda saatlerce sohbet eder. Hem benim bu konudaki ciddi okumalarımdan hem de tartışma sırasında paylaştıklarımızdan çıkarımları olur. Tabii o esnada kendini de metafiziğe odaklamaya çalışır. Demek istediğim, yazdığı her kelimeye çok ihtimam gösterir, ne öğrenmesi gerekiyorsa öğrenir, sonra yazar.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Bu konu Ayça’nın sırrı bence. Aslında her yazar için sanırım öyledir çünkü yalnız yapılan bir iş sonuçta. Fazlasıyla çay-kahve tükettiğini, bir de çok az uyuduğunu biliyorum sadece.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Ayça’nın elindeki kitap hızlı değişir. Bana sıklıkla bu kitapları da anlatır, kimini tavsiye eder, kimini de hediye eder. Onu takip edip en son şunu gördüm deme şansım yok. Bir de sokağa çıkardığı kitap haricinde, evinde okuduğu vardır mutlaka. Yani “en son” diye bir şey yok Ayça’da.
edebiyathaber.net (21 Kasım 2019)