Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Şair Ayşe Şafak Kanca’yı, kızı Ayşegül Kanca ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Annem genelde yazılarını bir zaman babama ofis olarak vaat ettiği ama daha sonra kendi minik fikir stüdyosu haline getirdiği oldukça renkli ama bir o kadar da kaotik çalışma odamızda türk kahvesi eşliğinde yazar. Bu odayı anlayabilmek için görmeniz gerektiğini düşünüyorum ama kabaca tasvir etmem gerekirse bence bu oda renklerin ve kitapların bir arada en mutlu olduğu yer olabilir. En azından ben bir kitap olsaydım bu odada vakit geçirmek beni mutlu ederdi diye düşünüyorum. Bununla birlikte kendisini sadece bu odada değil bir yandan çiçek ekerken balkonda, geçen gün gördüğü bir tatlıyı yaparken mutfak masasında, bir yandan seramik bir bardak şekillendirirken veya bir kuş evi boyarken salonda ve hatta arabayı kenara çekmek suretiyle arabada giderken dahi bir şeyler yazdığını görmek mümkündür. Şimdi düşündüğümde anneme yazarken denk geldiğimde spesifik ilginç bir anı bulamıyorum çünkü onun bir şeyler yazdığı anlar genelde hep ilginçtir. Örneğin bir anda sizinle gününüz hakkında konuşurken allı turnalardan bahsedebilir ve hemen buna ilişkin araştırma yaptığı bir kitap çıkarabilir veya kedinin aşılarından bahsederken bir şiiri için çingenelerin isimlerine dair etimolojik bilgiler araştırmasından bahsetmeye başlayabilir. Kısacası onu yazarken izlemek de bu sırada onunla muhabbet etmek de mekândan bağımsız olarak hep çok ilgi çekicidir.
Annenizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Kitap okumak istediğim ve o anki ruh halime uygun bir şey bulamadığım zaman son zamanlarda ne okuduğunu, hangi kitapları beğendiğini veya en son yeni kimi keşfettiğini anneme sorarım. Ardından da önerileri üzerine yukarıda bahsettiğim odasına dalarak bahsettiği kitapları kendisinden “ödünç alırım”. Annem bana sık sık özellikle sabahları yeni okuduğu ve ilginç bulduğu yazılardan bahseder. Bazen de kendini ilhamsız hissettiğinde ona ilham verebilmek adına bir tiyatroya veya farklı bir semte giderek minik bir kafede insanları izleyerek bir şeyler okuruz. Bazen annem açıkçası yoğun çalıştığım için eskisi kadar okumaya fırsat bulamadığım bu günlerde annemin paylaşımları sayesinde edebiyattan uzak kalmadığım için mutluyum.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Genelde yazdığı şiirleri tek tek bana, ablama ve babama okutarak nasıl olduğunu sorar. Şiirlerin bazı kısımları için alternatifler çalışmış olur ve şiirleri hem orijinal halleriyle hem de alternatif versiyonlarıyla bize okuttuktan sonra bir seçim yapmamızı ister. Ardından kendi düşündüğünden farklı bir seçim yaptıysak mantıklı bir açıklamamız olması durumunda bizim tercihlerimizi de şiirine entegre eder. Yani bazen minik de olsa bizim de katkımız olabiliyor ve kolektif bir çalışma ortaya çıkabiliyor.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Bu soruyu okuduğumda aklıma gelen tek şey kahve. Annem ritüellere ve genel olarak kurallara ve sıkıcı her şeye karşı biri olduğundan tekdüze sayılabilecek bir ritüeli olmadığını düşünüyorum. Ancak yazı yazarken mutlak sağında solunda bir kahve bardağı olur veya yoksa ve siz evde geziyorsanız “kahve mi yapıyorsun?” sorusuyla hemen yanında bir kahve belirmesini sağlar.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Annemin elinde en son Mehmet Erte’den Sahipsiz Yüzler, Osip Mandelştam’dan Vedalaşmaların İlmini Yaptım Ben, Deniz Poyraz’dan Dünya Unutana Kalır, Deniz Gezgin’den Bitki Mitosları, Şeref Bilsel’den Kağıdın Ölümü ve Barbara Cassin’den Nostalji kitaplarını gördüm. Genelde çıldırıp aynı anda birçok kitap okuduğu için bazılarını hatırlayamadığımdan da eminim.
edebiyathaber.net (4 Mayıs 2023)