Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ayşe Ünüvar’ı, kız kardeşi yazar Gülşen Ünüvar ile konuştuk.
1) Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazmak için zaman ve mekân sınırlaması hiç yoktur. İlham nerede ve ne zaman gelirse hemen not defterini ya da bilgisayarını açar ve yazar. Kalabalık ve gürültülü ortamlarda bile kolayca yoğunlaşarak duygularını kelimelerle harmanlar. O anlarda kendisine soru sorulmasından ve dikkatinin dağıtılmasından hiç hoşlanmaz. Zannedersiniz ki başka bir zamanda başka bir boyuta geçer ve yazdıklarını adeta orada yaşar. Mimikleri, yazdığı kahramanın duygu durumuna göre hal alır. Onunla üzülür, onunla sevinir, onunla şaşırır…
“En güzel ilham, gece yarısından sonra geliyor” der hep.
Bir aralar araçla seyahat ederken yazma alışkanlığı hâsıl olmuştu. Yolculuk yapmakla, insanların yaratıcılıkları arasında doğru orantı olduğunu düşünür. “Yüreğime Cemre Düştü” isimli romanının son bölümünü ben araç kullanırken, keyifli bir sonbahar öğleden sonrasında arabanın ön yolcu koltuğunda, bir taraftan doğayı izleyerek, bir taraftan da defterine notlar alarak tamamlamıştı. Hiç unutmuyorum.
İlginç bir anıya gelince; yine bir gün yazlık evimizin bahçesinde, önünde bilgisayar, uzun uzun ve hüzünlüce ekrana dalmış. Yanına yaklaştığımı hiç fark etmedi. Baktım ki gözleri dolu dolu olmuş. Ne oldu dedim endişelenerek. Romanını tamamladığını söyledi. Yazdıklarını içselleştirme konusunda işte bu derece hassastır…
2) Kardeşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Aynı kitapları okumaktan ve tartışmaktan çok hoşlanırız. Birimizin bitirdiği kitabı diğeri alır ve sabırsızlıkla bitirmesini bekler. Olay örgüsünün, karakter imajlarının, verilmek istenilen mesajların kritiğini yapmaktan büyük zevk alırız. Bazen aynı fikirde olur, kimi zaman da taban tabana zıt yorumlar yaparken buluruz kendimizi.
Kendi yazdıkları ile ilgili sürekli iletişim halindeyizdir. Bir benim değil, ailenin diğer fertlerinin de mutlaka fikrini alır. Ancak kafasında oluşturduğu doğrularından kolay kolay vazgeçmez. Kendi belirlediği istikametten yürümek onu cesaretlendirir ve apayrı bir güç verir.
3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Yazdığı roman ve hikâye kitaplarının neredeyse tamamının editörlüğünü yaptığım için fikir ve öneri kısmıyla hep iç içeydik. Ablamın kitaplarını her zaman büyük bir gururla edite etmişimdir. Gramer boyutuyla hiç vakit kaybetmez ve bu konuda bana çok güvendiğini vurgular. Bilir ki muntazam bir şekilde düzelti uygulanacak ve sorun yaşanmayacak. O, daha çok duygularla ve cümlenin dimağda bırakacağı tatla ilgilenir. Atasözleri ve deyimlere karşı ilgim vardır. O da bunu bildiği için bu konuda, gerekli gördüğü yerlerde öneri alır.
4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazarken mutlaka bir şeyler atıştırır. Ama sağlıklı yiyecekler; özellikle elma öncelikli tercihidir. Kurutulmuş meyveler de vazgeçilmezidir; erik, kayısı, üzüm… Kafasına bir şey yatmadığında, bilgisayarın ekranına bakarak uzun uzun düşünür. Bu karar aşaması bazen saatler, bazen de günler alır. Sıklıkla saçıyla oynar. Televizyonda bir taraftan belgesel programı akar. Ara sıra kafasını kaldırıp bakar ancak çok da ilgilenmez görüntülerle. Not defteri ve kahverengi sıfır beş uçlu kurşun kalemi mutlaka yanında durur. Yazarken ara sıra önemli notlar alır. Çay içmekten çok hoşlanır. Kendini yazmaya o kadar kaptırır ki kaç bardak çay içtiğini hatırlamaz çoğu zaman. Hatta buz gibi olur bazen bardaktaki çay.
Kitaplarında gerçeklik algısına çok önem verdiği için, konularını ekseriyetle yaşanmış hayat hikâyelerinden seçer. Ve mümkün mertebe olayın geçtiği yöreyi bizzat gider görür, en az bir gece orada konaklar, insanları ile hasbihal eder… Yine mümkün mertebe gerçek kahramanları yakından gözlemlemeye çalışır ve kafasında yaratacağı kahramanlarla örtüşmesine olanak yaratır.
5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Derinlik ve anlam içeren her kitabı okur. Son dönemlerde “Kurtlarla Koşan Kadınlar” kitabını büyük bir hayranlık ve zevkle okuduğuna şahit oldum. Çok etkilendiği her halinden belliydi. “Tanrı’yı Gören Köpek” adlı hikâye kitabını da büyük bir ilgiyle okuduğunu ve bana da şiddetle tavsiye ettiğini söyleyebilirim. “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” adlı romanı elinde görünce ilgimi çekti. Psikolojik tahlillerin muntazam olduğunu söyledi ve bir solukta bitirdi diyebilirim. “Kâğıt Ev” in kurgusu ve anlatım tekniği onda inanılmaz yeni ve farklı kapılar açtı. O bunu; “Sanki içimde bir ağacın yıkıldığını hissettim” diyerek tanımladı.
edebiyathaber.net (26 Aralık 2019)