Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ayşen İnci’yi, eşiyle konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Yazılarını genellikle salondaki büyük yemek masasında yazar. Çünkü yayılmayı sever. Özellikle yazılarında araştırma yapması gerekiyorsa (Gizem İzcileri İstanbul’da kitabında olduğu gibi) masanın üstü çeşitli kaynak kitaplar, resimler, kâğıtlarla dolu olur. Bitene kadar da o dağınıklık devam eder. Bir keresinde yazısının bilgisayarında silindiğini zannedip nasıl panik yaşadığını hiç unutmuyorum. Belgeyi bulduğumda yaşadığı sevinci de. Sanki dünyayı kurtarmışım gibi coşkuyla sarılmıştı bana. Elbette onun dünyası da oydu o an için.
Eşinizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Açıkçası paylaşma noktasında şanslı bir çift olduğumuzu düşünüyorum. Evimizde oğlumuz da dâhil olmak üzere hepimizin kendi ilgi alanlarını yansıtan üç farklı kütüphane var. Kitaplarımızı bir nevi kıskançlık ve titizlikle ayrı ayrı koruruz. Mutlaka etkisi altında kaldığımız kitapları birbirimize anlatır, önerir, belli bölümlerini okuruz. Oğlumla benim zevk aldığımız kurgu bilim kitaplarından çok fazla hoşlanmaz ama tarih, sanat konularını paylaşmaktan, öğrendiğimiz bilgilerle birbirimizi şaşırtmaktan büyük keyif alırız.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Cevabım çok net, Ayşen yazarken benden çok nadir fikir ve görüş alır. Kafasında zaten belirlemiştir. Son derece disiplinli, kolay konsantre olan, hızlı odaklanan bir yazardır. Şaşırtıcı bir süratle yazar. Geç öğrendiği için bir haftada yazıp katıldığı uzun metraj film senaryo yarışmasında derece almışlığı vardır. Tiyatro oyunlarını, senaryolarını, hikâye ve masallarını inanılmaz bir hızla yazıp bitirir. Bana mutlaka okur, fikrimi sorma nezaketini daima gösterir ve görüşlerimi çok ciddiye alır. Benim gerek oyunculuğunda gerek yazar olarak hep çok gerçekçi ve dürüst bir eleştirmen olduğumu bilir. Gereksiz övgüden, pohpohlanmaktan hiç hoşlanmaz. Yaptığı iş içine sinmiyorsa ki, mükemmelliyetçi olduğu için daima bir eksik bulur, övgüler de onu çok fazla etkilemez. Bir oyuncu ve yazar olarak en büyük eleştirmen yine kendisi olmuştur her zaman. Aynı fikirde olmadığımız, kurguya farklı baktığımız, hatta çatıştığımız noktalar olabilir. Önce mutlaka kendini savunursa da sonuçta birbirimizi mutlaka ikna eder, ortak bir noktada buluşuruz. Ayşen’in yazma serüveninin en sevdiğim yanı bu keyifli ikna yolculuğudur bence.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Yazılarını mutlaka müzik eşliğinde yazar. Tercihi genellikle klasik müzik ya da romantik melodilerdir. Bilgisayarın yanında kedileri (maalesef tek kedimiz kaldı) kıvrılmış olur. Sık sık sever öper. Kahve ve çayı eksik olmaz. Bir hikâye ya da bölümü bitirdiği zaman kalkıp keyifle dolaşır, birşeyler atıştırır. Zaten keyifli ya da hüzünlü olsun, bu atıştırma huyu hep vardır. Yazdıklarını oyuncu ve de yönetmen olmanın da etkisiyle oynayarak, yaşayarak yazar ve okur. Kendini kaptırıp gözyaşlarıyla okuduğu bile olur.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Aynı anda farklı kitaplar okur. Mutlaka yeni çıkan tiyatro oyunlarını takip eder. Youtube daki Periliçeden Masallar Kanalında anlatmak için sürekli masallar okur. Özellikle biyografileri çok sever. Frida, Camille Claudel, İsadora Duncan, Anthony Quinn biyografileri gibi. En son çok önemli iki kadın yazar olan Cahit Uçuk’la ilgili ve Suat Derviş’in hayatını anlatan İpek Sabahlık kitabını okuyup onların bir kadın yazar olarak verdiği mücadeleden çok etkilendiğini hatırlıyorum.
edebiyathaber.net (17 Mart 2022)