Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ayşenur Tanrıverdi’yi, eşi Burak Akyıldırım ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Ayşenur genellikle yazılarını çok sevdiği yazı masasında yazar. Fakat, birden ilham geldiği zamanlarda telefonunu eline alır ve başlar döktürmeye. Mesela, birlikte bir dizi veya film izlerken bir bakmışım telefonu elinde harıl harıl bir şeyler yazar ve yarım saat falan sonra ‘şu kadar kelimelik bilinç akışı yazdım’ veya ‘yeni bir öykü için bir giriş yazdım’, ‘romana bir şeyler buldum’ benzeri şeyler söyler. Ben de hep ’beni mi yazdın?’ gibilerinden saçma şeyler sorarım. İlginç bir an olarak Ayşenur’u bir şeyler yazarken görünce yazmanın zorlayıcı olduğunu kendi gözlerimle görebiliyorum. Özellikle akşamları örneğin bir kelimeyi hatırlayamıyorsa sinirlenir. Birkaç kez gece beni uykudan uyandırıp bana kelime seçimi yaptırdığı olmuştu. Ayşenur ister masasına oturmuş bir şeyler yazıyor olsun, ister anlık ilham gelmiş ve telefonunu veya defterini eline alıp bir şeyler yazıyor olsun, ben ne söylersem söyleyeyim pek cevap alamam. Yazarken biraz transa geçiyor gibi oluyor diyebilirim. Yazısını bitirip, bizim bildiğimiz normal hayata dönüş yaptığında ise ona sorduğum sorular tarihin tozlu sayfalarında kendine yer bulur.
Eşinizle yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Üzülerek belirtirim ki, çok fazla okumayan biri olarak (hatta bir hayli az) bu konu hakkında pek paylaşımımız çok kısıtlı. Ayşenur ile okuma paylaşımımız sadece mizah dergileri/karikatür üzerine olur. Benim geçmişten gelen alışkanlıkla mizah dergileri okumam, hala karikatürleri takip etmem ve Ayşenur’un aynı şekilde yıllardır mizah dergileri okuması ve birçok karikatürü ezberinden biliyor olması okuma konusunda tek ortak noktamız diyebilirim. En sevdiğimiz karikatüristler genellikle aynıdır.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Ayşenur yeni bitirdiği öyküleri ilk bana okutur. Ben de bu öyküleri okumak için önce kendimi hazırlarım. Okumaya hazır olduğumda ise okumaya başlarım. Genellikle Ayşenur’un öyküleri akıcı olduğu için gerçekten bir solukta okuyabiliyorum. Fakat bazı noktalarda anlamadığım yerler oluyor veya akışkanlığın bozulduğu yerleri, anlamadığım yerleri not edip fazlasıyla objektif bir şekilde Ayşenur’a söylüyorum. Bazen yazdıkları hakkındaki yorumlarım onun da aklına yatıyor ve öykülerinde ufak (bazen büyük) değişiklikler yaparak öykülerini son haline getiriyor. Ama her zaman anlaşılmak istemez Ayşenur. Bazen anlamadığım yerleri okuyucunun da anlayabileceği hale getirmesini söylesem de o kısımlarda fazla değişiklik yapmaz. Benim hayal gücüm öykü okurken kısıtlı olduğu için yine de ben anlamadığım yerleri hep söylerim kendisine. Objektifliğime güvenir ve öyküleri hakkındaki yorumlarıma değer verir.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Bu soruyu düşündüm, ne gibi ritüelleri var diye. Aklıma bir şey gelmedi ve dürüst olacağım, Ayşenur’a sordum ‘ya senin yazı yazarken bir ritüelin var mı?’ diye. Kopya çekmiş gibi oldum; sorunun cevabını doğru biliyormuşum, Ayşenur’un bir ritüeli yokmuş! Sadece ritüel olarak şunu söyleyebilirim, sabahları evdeki herkesten önce uyanıp yazmaya gayret eder. Dört bir yandan onu çekiştirdiğimiz için olsa gerek. Vakit olsa ne ritüeller çıkardı, orası apayrı bir konu. İlerde Ayşenur yazmak için daha çok vakit bulabilecek duruma gelirse belki yeni ritüeller için de vakit bulur!
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Ayşenur, kitap okuma konusunda bana göre çok garip. Çünkü aynı anda beş farklı kitap okur, benim için utanç kaynağı! Ben senede ortalama anca bir kitap okuyorum. Ben ne okuduğuna dikkat etmem ama bu soru için masasına baktım, gördüğüm son kitaplar Rilke – Selected Poems, Rollo May – Yaratma Cesareti, William Godwin – Anarşizmin Felsefi Temelleri, John Donne – Poets. Bu kitaplar, evde okuduğunu gördüğüm kitaplardır. Son zamanlarda daha çok sahaflardan bulduğu kitapları okuyor.
edebiyathaber.net (25 Nisan 2024)